28. Dokuzuncu Reşha: Eğer beşerin fıtratına arif isen bil ki…
الرشحة التاسعة
Dokuzuncu Reşha
اعلم إنْ كنت عارفًا بسجيّة البشر eğer beşerin fıtratına arif isen bil أنه şu ki لا يتيسر للعاقل âkıl kimse için mümkün değildir أنْ يدّعيَ iddia etmesi في دعوى فيها مناظرةٌ kendinde münazara olan bir davada كذِبًا يخجل بظهوره ortaya çıkmasıyla utanacağı bir yalanı وأنْ يقولَه ve onu (o yalanı) söylemesi (mümkün değildir) بلا حجاب utanmadan وبلا مبالاة fütursuzca (hiç kimseden çekinmeden) وبلا تأثّر يشير الى حيلته hilesine işaret eden bir etkilenme olmadan وبلا تصنع وتهيّج يُومئان الى كذِبه ve yalanını ima eden bir tasannu (yapmacıklık) ve heyecanlanma olmadan في انظار خصومه النقّادة tenkit eden düşmanlarının nazarları altında ولو كان شخصًا صغيرًا velev ki (yalan söyleyen) küçük bir şahıs olsa ولو في وظيفة صغيرة küçük bir vazifede olsa ولو بحيثية حقيرة âdi bir haysiyetle olsa ولو في جماعة صغيرة küçük bir cemaat içinde olsa ولو في مسألة حقيرة ve âdi bir meselede olsa.
Eğer beşerin fıtratına arif isen bil ki: Âkıl kimse için, kendinde münazara olan bir davada, ortaya çıkmasıyla utanacağı bir yalanı iddia etmesi mümkün değildir. Ve o yalanı, tenkit eden düşmanlarının nazarları altında, utanmadan, fütursuzca, hilesine işaret eden bir etkilenme olmaksızın ve yalanını ima eden bir tasannu ve heyecanlanma olmadan söylemesi mümkün değildir. Velev ki (yalan söyleyen) küçük bir şahıs olsa, küçük bir vazifede olsa, âdi bir haysiyetle olsa, küçük bir cemaat içinde olsa ve âdi bir meselede olsa.
İzah: Fıtrat-ı beşeriyedeki bu hâlet, Peygamberimiz (a.s.m.)’ın hakkaniyetini ispat eder. Zira Efendimiz (a.s.m.) davasını:
– Kendisini tenkit eden düşmanlarının nazarları altında ve büyük bir cemaate karşı ilan etmiştir.
– Büyük bir vazifede, yüksek bir haysiyetle, kalabalık bir cemaat içinde, âli bir meseleyi izhar etmiştir.
– Utanmadan, fütursuzca, hileye işaret eden bir etkilenme ve yalanı ima eden bir tasannu ve heyecanlanma olmadan söylemiştir.
İşte bu hâlet ispat eder ki Hazreti Muhammed (a.s.m.) Allah’ın resulüdür; söylediği her söz haktır ve hakikattir.
فكيف يمكن nasıl mümkün olur تداخلُ الحيلةِ hilenin karışması ودخولُ الخلافِ ve yalanın girmesi في مدعيات مثلِ هذا الشخصِ böyle bir şahsın iddialarına الذي o ki هو موظف عظيم o, büyük bir vazifedardır في وظيفة عظيمة büyük bir vazifede بحيثية عظيمة büyük bir haysiyetle مع أنه يحتاج لأمنية عظيمة büyük bir emniyete ihtiyaç duymakla beraber وفي جماعة عظيمة büyük bir cemaat içinde وفي مقابلةِ خصومةٍ عظيمة büyük bir düşmanlık karşısında وفي مسألة عظيمة büyük bir meselede وفي دعوى عظيمة ve büyük bir davada.
Böyle bir şahsın iddialarına hilenin karışması ve yalanın girmesi nasıl mümkün olur? O ki büyük bir emniyete ihtiyaç duymakla beraber, büyük bir vazifede, büyük bir haysiyetle, büyük bir cemaat içinde, büyük bir düşmanlık karşısında, büyük bir meselede ve büyük bir davada büyük bir vazifedardır.
وها هو işte o (a.s.m.) يقول ما يقول dediğini diyor بلا مبالاة بمعترض muterizlere (itiraz edenlere) aldırmadan وبلا تردّد tereddütsüz وبلا حجاب utanmadan وبلا تخوف korkmadan وبلا تأثر ve etkilenmeden وبصفوة صميمية samimi bir safvetle وبجدية خالصة halis bir ciddiyetle وبطرز يحرك أعصابَ خصومه düşmanlarının damarlarını tahrik eden bir tarzla بتزييفِ عقولهم akıllarını tezyif ile وتحقير نفوسهم nefislerini tahkir ile وكسْر عزّتهم ve izzetlerini kırarak باسلوب شديد علوي şedit ve ulvi üslupla.
İşte o (a.s.m.) dediğini; muterizlere aldırmadan, tereddütsüz, utanmadan, korkmadan, etkilenmeden, samimi bir safvetle, halis bir ciddiyetle; düşmanlarının damarlarını; akıllarını tezyifle, nefislerini tahkirle, izzetlerini kırarak, şedit ve ulvi bir üslupla tahrik eden bir tarzla diyor.
فهل يمكن mümkün müdür تداخل الحيلة hilenin karışması في مثل هذه الدعوى böyle bir davaya من مثل هذا الشخص böyle bir şahıstan في مثل هذه الحالة المذكورة zikredilen bunun gibi hâletteki كلا hayır ان هو إلا وحي يوحى o ancak vahyedilen bir vahiydir.
Zikredilen bu gibi hâletteki böyle bir şahıstan (sudur eden) böyle bir davaya hilenin karışması mümkün müdür? Hayır! O ancak vahyedilen bir vahiydir.
نعم evet ان الحق şüphesiz hak أغنى من أن يُدلّس aldatmaktan müstağnidir ونظرَ الحقيقةِ أعلى من أن يُدلَّس عليه hakikatin nazarı aldatılmaktan yücedir نعم evet إن مسلكَه الحقَّ şüphesiz onun hak mesleği مستغْنٍ عن التدليس aldatmaktan müstağnidir ونظره النقادَ ve onun münekkit (sarraf) bakışı منزه من أن يلتبسَ عليه الخيالُ بالحقيقة o bakışa, hayalin hakikate karışmasından münezzehtir.
Evet, şüphesiz hak aldatmaktan müstağnidir ve hakikatin nazarı aldatılmaktan yücedir. Evet, şüphesiz onun hak mesleği aldatmaktan müstağnidir ve onun münekkit bakışı hayalin hakikate karışmasından münezzehtir.
İzah: Metin açık olduğundan izahına gerek duymuyoruz.
Yazar: Sinan Yılmaz