a
Ana SayfaReşehat36. Sonra bak, hangi maksat ve gaye için tazarru ediyor? İşte o (a.s.m.) öyle bir maksat için…

36. Sonra bak, hangi maksat ve gaye için tazarru ediyor? İşte o (a.s.m.) öyle bir maksat için…

On Birinci Reşha’nın mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

ثم انظر  sonra bak  لأي مقصد وغاية  hangi maksat ve gaye için  يتضرع  tazarru ediyor  ها هو  işte o (a.s.m.)  يدعو لمقصد  bir maksat için dua ediyor  لولا حصولُ ذاك المقصد  eğer bu maksadın husulü olmasaydı  لسقط الانسانُ بل العالمُ بل كلُّ المخلوقات  insan, belki âlem, belki bütün mahlukat sukut ederdi  الى اسفل سافلين  esfel-i safiline  لاقيمة لها ولا معنى  hiçbir kıymeti ve manası olmayan. 

Sonra bak, hangi maksat ve gaye için tazarru ediyor? İşte o (a.s.m.) öyle bir maksat için dua ediyor ki eğer bu maksadın husulü olmasaydı insan, belki âlem, belki bütün mahlukat sukut ederdi; hiçbir kıymeti ve manası olmayan esfel-i safiline düşerdi. 

وبمطلوبه  ve onun (a.s.m.) matlubuyla  تترقي الموجودات  mevcudat terakki ediyor  الى مقامات كمالاتها  kemalatının makamlarına.

Ve onun (a.s.m.) matlubuyla mevcudat kemalatının makamlarına terakki ediyor. 

İzah: Eğer ahiret gelmezse bütün mahlukatın kemali hiçe iner; âlem esfel-i safiline düşer. Bu hakikate şu misallerle bakabiliriz:

Mesela bir ressam mükemmel bir resim yapsa ve daha sonra bu resmi insanlara göstermeyip neticelerini almadan yaksa…

Bu durumda, o resmin kıymeti binden bire düşer. İşte bu sebeple, o resim lisan-ı hâliyle der ki: Benim neticelerimi al, onları muhafaza eyle, ta ki kıymetim birden bine çıksın.

Yine mesela âlim bir zat bir kitap yazsa ve daha sonra bu kitabı kimseye okutmadan ve neticelerini almadan yaksa…

Bu durumda, o kitabın kıymeti binden bire düşer. İşte bu sebeple, o kitap lisan-ı hâliyle der ki: Beni okut, neticelerimi al, muhafaza et, ta ki kıymetim birden bine çıksın.

Yine mesela bir fabrika düşünelim… Bu fabrika şeker imal ediyor olsun. Şeker pancarları fabrikaya girsin, onlarca tezgâhta işlenip şeker olsun ve çuvallara konulsun. Sonra bu çuvallar kamyonlara yüklensin lakin ihtiyaç sahiplerine götürüleceğine denize dökülsün…

İşte bu durumda, fabrika lisan-ı hâliyle der ki: Şekerleri denize dökmekle benim kıymetimi ve hikmetimi hiçe indirdin. Beni manasız bir demir yığını yaptın. Beni bu manasızlıktan kurtarmak ve kıymetimi yükseltmek için, neticem ve sebeb-i hilkatim olan şekeri muhafaza et; ta ki manam tahakkuk etsin, kıymetim ziyadeleşsin.

Aynen bu misallerde olduğu gibi, şu kâinat da bir fabrika-yı İlahîdir. Her bir varlık sanatla yapılmış bir eser ve hikmetle yazılmış bir kitaptır. Şu kâinatın ve içindeki mahlukatın neticeleri alınıp muhafaza edilmeli ki kıymetleri birden bine çıksın. Yoksa kâinat ve içindeki mevcudat bir oyuncak hükmünü alır. Şu âlemdeki her bir varlık, her bir nakış tesadüfün bir oyuncağı olur. Her şey abesiyete inkılâp eder, kıymetini kaybeder.

Mevcudat ancak Peygamberimiz (a.s.m.)’ın ebed için yaptığı duanın kabulüyle kıymet kazanır ve kemalâta ulaşır. İşte bu sebepten dolayı, Üstadımız hadiseyi tasvir ederken mevcudatın bu duaya “Âmin” dediğini beyan etti. Zira ahiret yurdunun açılması sadece insanların ve cinlerin ihtiyacı değil, zerreden şemse kadar bütün mevcudatın ihtiyacıdır.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin