43. Dönüşümüzde gördüklerimizin tafsilatını başka bir vakte tehir edelim…
On Üçüncü Reşha’nın mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
فلنؤخر tehir edelim تفصيلات مشهوداتنا gördüklerimizin tafsilatını في رجوعنا dönüşümüzde الى وقت آخَر başka bir vakte.
Dönüşümüzde gördüklerimizin tafsilatını başka bir vakte tehir edelim. (Yani tafsilatını başka bir vakitte anlatalım; tafsilatını sonraya bırakalım.)
ونصلي ونسلّم salât ve selam ediyoruz على ذلك الذات النوراني şu zat-ı nuraniye ذي المعجزات mucizeler sahibi أعني kastediyorum سيدَنا محمدا عليه الصلاة والسلام Efendimiz Muhammed (a.s.m.)’ı.
Mucizeler sahibi şu zat-ı nuraniye -Efendimiz Muhammed (a.s.m.)’ı kastediyorum- salât ve selam ediyoruz.
اللهم صل وسلم ey Allah’ımız, salât ve selam eyle على هذا الذات النوراني bu zat-ı nuraniye الذي o ki أُنزل عليه القرآن الحكيم Kur’an-ı Hakîm ona indirildi من الرحمن الرحيم Rahman-ı Rahim’den من العرش العظيم Arş-ı Azam’dan أعني سيدَنا محمدا Efendimiz Muhammed’i kastediyorum الفُ الف صلاة وسلام بعدد حسنات أمته ümmetinin hasenatı adedince milyon salât ve selam (onun üzerine olsun).
Ey Allah’ımız! Rahman-ı Rahim’den, Arş-ı A’zamdan, kendisine Kur’an-ı Hakîm indirilen bu zat-ı nuraniye -Efendimiz Muhammed’i kastediyorum- salât ve selam eyle. Ümmetinin hasenatı adedince milyon salât ve selam (onun üzerine olsun).
على من o zat üzerine (olsun) (mukaddem haber) بشّر برسالته التوراةُ والانجيل والزبور والزبر risaletini Tevrat, İncil, Zebur ve suhuflar müjdelemiş وبشر بنبوته الأرهاصاتُ وهواتف الجن واولياء الإنس وكواهن البشر ve onun risaletini irhasat, cinlerin hevatifi, insanların velileri ve beşerin kâhinleri müjdelemiş وانشق باشارته القمر işaretiyle kamer yarılmış سيدِنا ومولانا محمدٍ Efendimiz ve Mevlamız Muhammed’e (a.s.m.) الفُ الفِ صلاة وسلام بعدد انفاس امته ümmetinin nefesleri adedince milyon salât ve selam.
Risaletini Tevrat, İncil, Zebur ve suhufların müjdelediği; yine risaletini irhasatın, cinlerin hevatifinin, insanların velilerinin ve beşerin kâhinlerinin müjdelediği; işaretiyle kamerin (ikiye) yarıldığı; Efendimiz ve Mevlamız olan Muhammed (a.s.m.)’a, ümmetinin nefesleri adedince milyon salât ve selam olsun.
İzah: İrhasat: Peygamberlikten önce ve Peygamberimizin doğumu vaktinde meydana gelen harikulade hâllerdir. İrhasat denilen mucizeler üç kısımdır.
1. Tevrat, İncil, Zebur ve diğer suhufların Efendimiz (a.s.m.)’dan verdikleri haberlerdir.
2. Peygamberimizin nübüvvetinden önce yaşamış olan kâhinlerin, o zamanın bir derece evliyası olan zatların ve Allah’ı bilen kişilerin Peygamberimizden haber vermesidir.
3. Peygamberimizin doğumu hengâmında vücuda gelen harikulade hadiselerdir. Mesela o gece Kâbe’deki putların çoğu baş aşağı düşmüş. Sava’nın takdis edilen küçük denizi o gecede yere batmış. Bin senedir daima yanan ve sönmeyen Mecusilerin ilah kabul ettikleri ateş o gece sönmüş…
Hevâtif: Hâtif kelimesinin çoğuludur. “Gaybtan haber veren cinnî” ve “sesi işitilip kendisi görünmeyen cinnîler” demektir. Bu cinnîler de Efendimiz (a.s.m.)’ı müjdelemiştir. Üstadımız 19. Mektup’un 16. İşaretinde bu meselenin iki misalini vermiştir. Bu iki misal şudur:
Zeyab İbnü’l-Hâris’e hâtif-i cinnî böyle bağırmış:
ياَ ذَيَابُ ياَ ذَيَابُ Ey Zeyab, ey Zeyab! اِسْمَعِ الْعَجَبَ الْعُجَاب Acaibin en acibine kulak ver. بُعِثَ مُحَمَّدٌ بِالْكِتَابِ Muhammed kitapla gönderildi; يَدْعُو بِمَكَّةَ فَلاَ يُجَابُ Mekke ahalisini çağırıyor ama onu dinlemiyorlar. (Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, I, 335-337; Süyûtî, el-Hasâisü’l-Kübrâ, I, 358; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 181)
Bu ses hem Zeyab’ın hem de başkalarının İslam’a girmesine sebep olmuş.
Yine bir hâtif-i cinnî, Sâmia bin Karreti’l-Gatafânî’ye böyle bağırmış ve bazılarını imana getirmiş:
جَاءَ الْحَقُّ فَسَطَعَ Hak geldi, nur saçtı. وَدُمِّرَ بَاطِلٌ فَانْقَمَعَ Batıl ise mahvoldu, kökü kazındı. (Ali el-Kârî, Şerhu’ş-Şifâ, I, 748; Süyûtî, el-Hasâisü’l-Kübrâ, I, 252)
Üstadımız, velilerin ve kâhinlerin Peygamberimizi müjdelemesinin misallerini 19. Mektup’un 16. İşaretinin 2. Kısmında senetleriyle birlikte beyan etmiş. Biz üç örneği nakille iktifa edelim:
Bi’set-i Ahmediyeden evvel, zaman-ı fetrette kâhinler hem o zamanın bir derece evliya ve ârif-i billâh olan bir kısım insanları, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın geleceğini haber vermişler ve ihbarlarını da neşretmişler; şiirleriyle gelecek asırlara bırakmışlar. Onlar çoktur. Biz, ehl-i siyer ve tarihin nakil ve kabul ettikleri meşhur ve münteşir olan bir kısmını zikredeceğiz. Ezcümle:
Yemen padişahlarından Tübba isminde bir melik, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın evsafını eski kitaplarda görmüş, iman etmiş. Şöyle bir şiirini ilan etmiş:
شَهِدْتُ عَلٰى اَحْمَدَ اَنَّهُ رَسُولٌ مِنَ اللّٰهِ بَارِى النَّسَمِ
فَلَوْ مُدَّ عُمْرى اِلٰى عُمْرِه لَكُنْتُ وَزيرًا لَهُ وَابْنَ عَمٍّ
Yani “Ben Ahmed’in (a.s.m.) risaletini tasdik ediyorum. Ben onun zamanına yetişseydim ona vezir ve ammizade olurdum.” Yani Ali gibi ona fedai bir hâdim olurdum.
İkincisi: Meşhur Kuss İbni Sâide ki kavm-i Arab’ın en meşhur ve mühim hatibi ve muvahhid bir zat-ı ruşen-zamirdir. İşte şu zat da bi’set-i Nebevîden evvel risalet-i Ahmediyeyi şu şiirle ilan ediyor:
اَرْسَلَ فينَا اَحْمَدَ خَيْرَ نَبِىٍّ قَدْ بُعِثَ ، صَلّٰى عَلَيْهِ اللّٰهُ مَا عَجَّ لَهُ رَكْبٌ وَحُثَّ
Gönderilenlerin ve peygamberlerin en hayırlısı olarak Ahmed’i (a.s.m.) bize gönderdi. Kafileler onun için yollara düştükçe ve bu teşvik edildikçe Allah ona rahmet eylesin.
Üçüncüsü: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın ecdadından olan Kâ’b İbni Lüeyy, nübüvvet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ilham eseri olarak şöyle ilan etmiş:
عَلٰى غَفْلَةٍ يَاْتِى النَّبِىُّ مُحَمَّدٌ فَيُخْبِرُ اَخْبَارًا صَدُوقًا خَبيرُهَا
Yani “Ansızın Nebi Muhammed gelecek, doğru haberleri verecek.”
Üstad Hazretleri bu kısmın misallerini 19. Mektup’ta uzunca vermiş. Dileyenler 19. Mektup’a bakabilirler.
Salâvata devam ediyoruz:
على من o zat üzerine (olsun) جاءت لدعوته الشجرُ davetine ağaç gelmiş ونزل سرعة بدعائه المطرُ duası sebebiyle yağmur sür’aten yağmış وأظلته الغمامةُ من الحر sıcaktan dolayı bulut onu gölgelendirmiş وشبِع من صاع من طعامه مئاتٌ من البشر taamının bir sâından (yaklaşık üç kilosundan) yüzlerce beşer doymuş ونبع الماء من بین اصابعه ثلاث مرات كالكوثر parmaklarının arasından üç kere Kevser gibi su fışkırmış وأنطق الله له الضبَ Allah onun için kertenkeleyi konuşturmuş (daha neleri konuşturmuş) والظبي geyiği والذئب kurdu والجذع hurma kütüğünü والذراع kolu (zehirli keçinin kolunu) والجمل deveyi والجبل dağı والحجر taşı والمدر çakıl taşını والشجر ve ağacı صاحبِ المعراج miracın sahibine وما زاغ البصرُ ve gözü kaymayana سيدِنا وشفيعِنا محمدٍ Efendimiz ve şefaatçimiz olan Muhammed’e (a.s.m.) الفُ الف صلاة وسلام milyon salât ve selam بعدد كل الحروف المتشكلة في الكلمات المتمثلة temessül eden kelimelerde teşekkül eden bütün harfler sayısınca باذن الرحمن Rahman’ın izniyle في مرايا تموجات الهواء temevvücat-ı hevâiyyenin (havadaki dalgalanmaların) aynalarında عند قراءة كل كلمة من القرآن Kur’an’dan her bir kelimenin okunması esnasında من كل قارئ her bir okuyucudan من اول النزول الى آخر الزمان nazil olduğu ilk andan ahir zamana kadar واغفر لنا وارحمنا يا إلهنا ey İlahımız, bizi affet ve bize merhamet eyle بكل صلاة منها onlardan (mezkûr salavatlardan) her bir salâtta آمين آمين آمين âmin, âmin, âmin.
Davetine ağacın geldiği, duası sebebiyle yağmurun sür’aten yağdığı, sıcaktan dolayı bulutun kendisini gölgelendirdiği, taamının bir sâından (yaklaşık üç kilosundan) yüzlerce beşerin doyduğu, parmaklarının arasından üç kere Kevser gibi suyun fışkırdığı; Allah’ın, kendisi için kertenkeleyi, geyiği, kurdu, hurma kütüğünü, kolu, deveyi, dağı, taşı, çakıl taşını ve ağacı konuşturduğu; miracın sahibine ve gözü kaymayana; Efendimiz ve şefaatçimiz olan Muhammed (a.s.m.)’a; nazil olduğu ilk andan ahir zamana kadar, her bir okuyucudan, Kur’an’dan her bir kelimenin okunması esnasında, Rahman’ın izniyle temevvücat-ı hevâiyyenin aynalarında temessül eden kelimelerde teşekkül eden bütün harfler sayısınca milyon salât ve selam olsun. Ey İlahımız, onlardan (mezkûr salavatlardan) her bir salâtta bizi affet ve bize merhamet eyle. Âmin, âmin, âmin.
İzah: Burada zikredilen mucizeler, kaynaklarıyla birlikte 19. Mektup’ta kaydedilmiştir. Dileyenler mezkûr risaleye müracaat edebilirler.
Yazar: Sinan Yılmaz