a
Ana SayfaReşehat31. Harikaların ve acaibin mahalli olan bir âlemden ve acib bir inkılâptan haber veriyor…

31. Harikaların ve acaibin mahalli olan bir âlemden ve acib bir inkılâptan haber veriyor…

Onuncu Reşha’nın mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

وكذا  ve keza  يخبر عن عالم  bir âlemden haber veriyor  هو محل الخوارق والعجائب  o (âlem) harikaların ve acaibin mahallidir  وعن انقلاب عجيب  ve acib bir inkılaptan (haber veriyor)  فرْضًا  faraza  لو انفلقت الارضُ  yeryüzü patlasa  وتطايرت جبالها كالسحاب  ve dağları bulut gibi uçuşsa  ما ساوت  denk olmaz  عُشْرَ معشارِ عشيرِ  onda birinin onda birinin onda birine (yani binde birine)  غرائبِ ذلك الانقلاب  bu inkılabın garaibinin.   

Ve keza, harikaların ve acaibin mahalli olan bir âlemden ve acib bir inkılâptan haber veriyor. Faraza yeryüzü patlasa ve dağları bulut gibi uçuşsa, bu inkılâbın garaibinin onda birinin onda birinin onda birine (yani binde birine) denk olmaz.

فان شئت  eğer istersen  فاستمع من لسانه  onun lisanından dinle  أمثالَ  misallerini (şu gibi misalleri)  اذا الشَّمسُ كُوّرت  Güneş katlanıp dürüldüğünde  و اذا السَّماءُ انفطرت  Gök yarıldığında  و إذا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زلزالها  Yeryüzü şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığında  و القارعة  Kapıyı şiddetle vuran…

Eğer istersen onun lisanından şu gibi misalleri dinle: Güneş katlanıp dürüldüğünde… Gök yarıldığında… Yeryüzü şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığında… Kapıyı şiddetle vuran…

İzah: Peygamber Efendimiz (a.s.m.) harikulade şeylerden bahsediyor. Mesela Kürsî’yi, Arş’ı anlatıyor. Arş’ı sekiz meleğin taşıdığını söylüyor. Sidretü’l-Münteha’dan bahsediyor. Cenneti anlatıyor. Köşklerinden pınarlarına, sofralarından elbiselerine kadar, içindeki nimetleri tek tek sayıyor. Bunlar gibi, âlem-i berzahtan âlem-i misale, âlem-i ervahtan âlem-i ahirete kadar, birçok gaybi âlemi ve o âlemlerdeki harikulade şeyleri bildiriyor.

Ve pek müthiş infilak ve inkılâplardan haber veriyor. Bu infilak ve inkılâplar; kıyametin kopması, âlem-i ahiretin açılması, kabirlerden çıkış, mahşerde toplanış gibi hâllerdir. Üstadımız buna misal olarak dört sureyi gösterdi. Tekvir, İnfitar, Zilzal ve Kâria sureleri. Dilerseniz, bu surelerin bu manaya işaret eden kısımlarını okuyalım:

Tekvir suresinde bu müthiş infilak ve inkılâplar şöyle anlatılıyor:

إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ  Güneş katlanıp dürüldüğünde  وَإِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْ  yıldızlar döküldüğünde  وَإِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْ  dağlar yürütüldüğünde  وَإِذَاالْعِشَارُ عُطِّلَتْ  kıyılmaz mallar bırakıldığında  وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ  vahşi hayvanlar bir araya toplandığında  وَإِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْ  denizler kaynatıldığında… (Tekvir 1-6)

İnfitar suresinde şöyle anlatılıyor:

إِذَا السَّمَاء انْفَطَرَتْ  Gök yarıldığında  وَإِذَا الْكَوَاكِبُ انْتَثَرَتْ  yıldızlar döküldüğünde  وَإِذَا الْبِحَارُ فُجِّرَتْ  denizler fışkırtıldığında  وَإِذَا الْقُبُورُ بُعْثِرَتْ  kabirler alt üst edildiğinde  عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ وَأَخَّرَتْ  herkes ne yaptığını ve ne yapmadığını bilecek. (İnfitar 1-5)

Zilzal suresinde de şöyle anlatılıyor:

إِذَا زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا  Yeryüzü şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığında  وَأَخْرَجَتِ الْأَرْضُ أَثْقَالَهَا  yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığında  وَقَالَ الْإِنسَانُ مَالَهَا  ve insan, “Bu nedir?” dediğinde  يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ أَخْبَارَهَا بِأَنَّ رَبَّكَ أَوْحَى لَهَا  o gün yer Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır. (Zilzal 1-4)

Kâria suresinin meali de şu şekildedir: Kapıyı çalan! (Bundan murad kıyamettir. Kıyametin çok yakınımızda hatta kapıya kadar geldiği ve kapıyı çalmakta olduğunun mecaz bir ifadesidir.) Nedir o kapıyı çalan? Kapıyı çalanın ne olduğunu sen nereden bileceksin? O gün insanlar yayılmış pervaneler gibi olur. Dağlar atılmış renkli yünler gibi olur. O gün kimin tartıları ağır gelirse o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir. Kimin tartıları hafif gelirse, onun da anası (yani varacağı ve sığınacağı yer) hâviyedir. Hâviyenin ne olduğunu sen nereden bileceksin? O, kızgın bir ateştir.

İşte Efendimiz (a.s.m.) Kur’an’ın lisanıyla böyle acip infilak ve inkılâplardan haber veriyor.

Üstadımızın mezkûr ifadesinin Efendimiz (a.s.m.)’ın nübüvvetine olan delaleti şudur:

Bir beşer kendi başına bu pek müthiş infilak ve inkılâpları keşfedemez. Bunlar gaybi işlerdendir. Velev ki bir kısmını keşfetse de böyle beliğ ifade edemez.

Bahusus 14 asır önce yaşamış, çöl ikliminde hayat sürmüş, deveden ve kumdan başka neredeyse hiçbir şey görmemiş bir beşer, istikbali böyle keşfedemez ve bu inkılâpları haber veremez. Madem keşfetmiş ve haber vermiş, o hâlde o, Allah’ın resulüdür ve elçisidir.

İşte Üstadımızın mezkûr cümlesinin Risalet-i Ahmediye (a.s.m.)’a olan delaleti budur.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin