a
Ana SayfaLâsiyyemalar63. Haşrin icadına olan vaadi ise bütün enbiyanın tevatürüyle ve büyük insanların icmaıyla…

63. Haşrin icadına olan vaadi ise bütün enbiyanın tevatürüyle ve büyük insanların icmaıyla…

Lâsiyyemalar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Maahâzâ, insanların haşri nebatatın haşri gibidir. Bunu gören onu nasıl inkâr eder?

Haşrin icadına olan vaadi ise bütün enbiyanın tevatürüyle ve büyük insanların icmaıyla sabit olduğu gibi, Kur’an-ı Kerim’in lisanıyla da sabittir.

Ezcümle  اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيْبَ فيهِ وَ مَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ حَديثًا  olan ayet-i kerime, büyük bir şiddet ve kuvvetle haşrin icadına söz veriyor. Fakat bazı insan pek nankördür ki bütün mevcudat, sıdkına ve hak olduğuna delalet ettiği o Mâlikü’l-mülkün sözlerini tasdik etmez, kendi hezeyanına ve ahmaklığına itimat eder. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)

(Maahâzâ: Bununla birlikte / Hezeyan: Deli saçması, saçmalama)

(Ayet meali: Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Yemin olsun ki sizi kıyamet günü toplayacaktır. O günde hiçbir şüphe yoktur. Allah’tan daha doğru sözlü kim vardır?)

“İnsanların haşri nebatatın haşri gibidir. Bunu gören onu nasıl inkâr eder?” cümlesini iki ders sonra detaylı bir şekilde mütalaa edeceğiz. Bu sebeple bu dersimizde bu cümlenin kapısını açmıyoruz.

Metnin devamında zikredilen delilin mütalaasını ise 47. derste yapmıştık. Üstadımız orada şöyle demişti:

“Ve keza, hadd-i tevatüre bâliğ olan muhbirlerin ittifak ve icmalarına göre, o muhteşem ve azîm saltanatın medarı ve cevelangâhı ancak ahiret memleketidir.”

Üstadımız mezkûr ifadesiyle bu delili daha önce beyan etmişti. Bizler de meseleyi o makamda mütalaa etmiştik. Aynı mütalaayı bu makamda tekrar edeceğiz:

Peygamberler, evliya ve asfiya ahiretin gelmesi hususunda müttefiktirler ve bu hususta tam bir icma vardır.

Bu delili ilk önce Peygamberimiz (a.s.m.) odaklı mütalaa edelim:

— Hiç mümkün müdür ki bütün enbiyanın, mucizelerine istinaden sözünü teyid ettikleri; bütün evliyanın, keşif ve kerametlerine istinaden davasını tasdik ettikleri; bütün asfiya ve âlimlerin, tahkikatlarına dayanarak peygamberliğine şehadet ettikleri Resûl-i Ekrem (a.s.m.)’ın vermiş olduğu bir haber yalan çıksın?

— Ve o zat hilaf-i hakikat bir haber vermiş olsun?

O zat (a.s.m.) ki elinde zahir olan bin mucizesini ve mucize-i ekberi olan Kur’an-ı Hakîm’i sözüne hüccet ve delil yapmıştır.

— Acaba sinek kanadı kadar kuvveti bulunmayan vehimlerin ne haddi var ki bu zatın (a.s.m.) sözünü hükümden düşürsün ve haber verdiği ahiretten şüphe ettirsin?

Hz. Muhammed (a.s.m.) ahiretin vukuundan haber vermiş ve ahirete imanı imanın bir şartı kabul etmiştir. O hâlde diyebiliriz ki: Ahireti inkâr edebilmek için, ilk önce Hz. Muhammed (a.s.m.)’ı inkâr etmek gerekir. Hz. Muhammed (a.s.m.)’ın peygamberliğini inkâr edemeyen, ahireti de inkâr edemez.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) gibi, diğer bütün peygamberler de ahiretten haber vermişlerdir. Demek ahireti inkâr edebilmek için, sadece Peygamberimizi inkâr etmek yeterli olmayıp, diğer bütün peygamberleri de inkâr etmek gerekmektedir. Onları inkâr edemeyen ahirete ilişemez. Çünkü onlar da ahiretten haber vermiştir.

O hâlde diyebiliriz ki: Ahiretin delilleri, peygamberler ve onların mucizeleri adedincedir. Her bir peygamber ve o peygamberin elinden sâdır olan mucizeler, ahiretin varlığına birer şahit ve delildir.

— Acaba hangi sözün haddi var ki bütün bu peygamberlerin sözlerini hükümden düşürsün ve onların sözünden şüphe ettirsin?

Ahiretin varlığının diğer bir delili de evliya ve asfiyadır. Evet, evliyalar keşif ve kerametlerine istinaden; asfiya ve âlimler de delil ve hüccetlerine itimaden ahiretin varlığını haber vermişlerdir.

— Acaba bütün evliyanın ve asfiyanın haber verdikleri ve hakkında ittifak ettikleri bir meseleyi, hangi dinsizin sözü çürütebilir ve hangi kâfirin sözü hükümden düşürebilir?

Kaldı ki bu konuda söz hakkı onlarındır. Zira bir fende ve sanatta, münakaşaya sebep olan bir meselede, o fennin ve sanatın dâhilerinin sözü geçer; diğerlerinin sözü kabul edilmez. Mesela bir hastalığın keşfinde küçük bir tabibin sözü, büyük bir mimarın sözüne tercih edilir. Çünkü mesele tıptır ve bu konuda söz hakkı doktorlarındır.

Aynen bunun gibi, ahiret meselesinde de aklı gözüne inmiş ve maneviyata karşı körleşmiş bir filozofun sözü geçmez ve kabul edilmez. Bu konuda söz hakkı başta peygamberler olarak, evliyanın ve asfiyanındır.

— Acaba hangi filozofun sözü, böyle yüz yirmi dört bin peygamberin ve yüz binler evliya ve asfiyanın sözüne tercih edilebilir?

— Ve bu tercihi yapana akıllı denir mi?

Üstadımız mezkûr beyanında “Haşrin icadına olan vaadi ise bütün enbiyanın tevatürüyle ve büyük insanların icmaıyla sabit olduğu gibi” demişti. Bizler “büyük insanlar” ifadesini maddeler hâlinde mütalaa ettik. Bu büyük insanlar:

1. Başta Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.),

2. Diğer peygamberler,

3. Evliya, asfiya ve diğer ehl-i tahkiktir.

Bu sadık muhbirler, Allah’ın saltanatının şu fâni ve zâil dünyaya sığmayacağını, bu muhteşem saltanatın medarı ve cevelangâhı ancak ahiret olduğunu beyan buyurmuşlardır. Biz de bu sadık muhbirlerin sözünü tasdik ediyor ve ahirete iman ediyoruz.

Sonra Üstadımız dedi ki: “Kur’an-ı Kerim’in lisanıyla da sabittir. Ezcümle  اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيْبَ فيهِ وَ مَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ حَديثًا  olan ayet-i kerime, büyük bir şiddet ve kuvvetle haşrin icadına söz veriyor.”

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) ve diğer büyük insanlar ahiretin varlığına delil olduğu gibi, Kur’an da ahiretin varlığına bir delilidir. Zira Kur’an da ahiretin varlığından haber vermiş ve ahiretin birçok ahvalinden bahsetmiştir. Dolayısıyla Kur’an’ı inkâr edemeyen, ahireti de inkâr edemez.

Mütalaasını yaptığımız bölümü bir daha okuyarak dersimizi tamamlayalım:

Maahâzâ, insanların haşri nebatatın haşri gibidir. Bunu gören onu nasıl inkâr eder?

Haşrin icadına olan vaadi ise bütün enbiyanın tevatürüyle ve büyük insanların icmaıyla sabit olduğu gibi, Kur’an-ı Kerim’in lisanıyla da sabittir.

Ezcümle  اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيْبَ فيهِ وَ مَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ حَديثًا  olan ayet-i kerime, büyük bir şiddet ve kuvvetle haşrin icadına söz veriyor. Fakat bazı insan pek nankördür ki bütün mevcudat, sıdkına ve hak olduğuna delalet ettiği o Mâlikü’l-mülkün sözlerini tasdik etmez, kendi hezeyanına ve ahmaklığına itimat eder. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin