a
Ana SayfaLâsiyyemalar42. Ve keza, bir cemal sahibi, daima hüsün ve cemalini görmek ve göstermek ister. Bu ise…

42. Ve keza, bir cemal sahibi, daima hüsün ve cemalini görmek ve göstermek ister. Bu ise…

Lâsiyyemalar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Ve keza, bir cemal sahibi, daima hüsün ve cemalini görmek ve göstermek ister. Bu ise ahiretin vücudunu ister. Çünkü daimî bir cemal, zail ve muvakkat bir müştaka razı olmaz, onun da devamını ister. Bu da ahireti ister. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)

(Cemal: Güzellik / Zail: Yok olan, sürekli olmayan / Müştak: Âşık)

Üstad Hazretleri bu makamda Cemil ve Baki isimlerinin ahireti iktizasını beyan etti. Demek bu dersimizde, Cemil ve Baki ism-i şerifleriyle ahiretin kapısını çalacağız. Yine meseleyi mütalaa ederken aynı usulü takip edip, ahiretin varlığını üç basamakta ispat edeceğiz:

1. Kâinattaki tecelli.

2. Bu tecellide gözüken ism-i İlahî.

3. Bu ismin ahireti iktiza etmesi.

Şimdi, Cemil ve Baki isimlerinin ahireti iktizasını mütalaa edelim:

BİRİNCİ BASAMAK: KÂİNATTA GÖZÜKEN GÜZELLİK

Şu âlemdeki her varlık -zerreden şemse kadar- nihayet derecede güzeldir.

– Rengârenk boyanmış kuşlar güzeldir; tavus kuşu başka bir güzeldir.

– Ağacın çiçek, yaprak ve meyveleri güzeldir; ağaç başka bir güzeldir.

– Denizin dibindeki balıklar güzeldir; mercanlar başka bir güzeldir.

– Yağmur damlaları güzeldir; kar taneleri başka bir güzeldir.

– Güneşin doğuşu güzeldir; batışı başka bir güzeldir.

– Yaz güzeldir; kış başka bir güzeldir.

– Bahar güzeldir; baharda açan çiçekler daha başka bir güzeldir.

Hülasa: Her şey güzeldir. Her varlık vücuduyla güzeldir, suretiyle güzeldir, rengiyle güzeldir, elbisesiyle güzeldir, aza ve cihazlarıyla güzeldir, güzeldir de güzeldir.

Kimin ki gözü var ve aklı ola, elbette bu güzelliği görüp tasdik ede!..

İKİNCİ BASAMAK: BU GÜZELLİĞİN SAHİBİ KİMDİR?

— Acaba bu güzelliğin sahibi kimdir?

— Bu güzellik nereden gelmektedir?

— Varlıkları bu kadar güzel kim yaratmıştır?

Bu güzellik Allahu Teâlâ’nın güzelliğinden gelmektedir ve O’nun cemalinin milyonlar perdelerden geçmiş zayıf gölgeleridir. Zira güzellik güzelden gelir, mükemmellik kemalden gelir; ihsan cömertlikten ve servet zenginlikten gelir.

Bu âlem bütün güzelliğiyle Cenab-ı Hakk’ın nihayetsiz cemaline işaret eder. Göz önüne serilmiş olan şu güzel ve süslü mevcudat, ışık güneşi bildirdiği gibi, misilsiz manevi bir cemalin güzelliğini bildirir.

Evet, bu âlem bütün güzelliği ile Cenab-ı Hakk’ın güzelliğine işaret eder ve O’nun misilsiz ve ebedî cemalini ispat eder. Lakin bizler şu kâsır fehmimizle Allah’ın bu mücerred manevi cemalini hakkıyla idrak edemeyiz; bundan âciziz. Ancak imanla kabul eder ve âlem aynalarında seyirle keyif ederiz. Ve biliriz ki: Bu sath-ı arz her asırda, her mevsimde, her vakitte, daima tecelli etmekte olan o cilvelerin gölgelerini teşhir, tavsif, ilan ve izhar eder. Bununla da müştak seyircileri seyre davet eder.

ÜÇÜNCÜ BASAMAK: CEMİL İSMİNİN AHİRETİ GEREKTİRMESİ

Bu makamda sorumuz şu:

— Cemal sahibi zat ne ister?

Elcevab: Kendi cemalini görmek ve göstermek ister. Bir güzelin aynaya bakması ve güzelliğini göstermek için süslenmesi bu sırdan ileri gelmektedir.

— Peki, cemal sahibi zat ebedî ve baki ise ne ister?

Elcevab: Ebedî bir şekilde gözükmek ve daimî bir şekilde tezahür etmek ister.

— Peki, ebedî bir şekilde gözükmek için ne gerekir?

Elcevab: İki şey gerekir:

1. Cemalinin gözükeceği memleketin ebedî olması.

2. Müştak seyircilerin baki olması.

Ebedî bir cemal fâni bir tecelliye ve fâni seyircilere razı olmaz. Tecelli etmek için baki bir memleket istediği gibi, cemalini seyredecek baki seyirciler de ister. Zira seyirci olmazsa cemalinin tezahürünün bir manası olmaz.

Şimdi bu dünyaya bakıyoruz: Bu dünya fâni olduğu gibi, içindeki seyirciler de fânidir. Dünya o baki cemalin tezahürüne ne hakkıyla mahal olabilmekte, ne de müştak seyirciler şu kısa ömürde o cemali hakkıyla görebilmektedir. Bu durumda, bu cemalin gözükeceği baki ve daimî bir memleket ve misilsiz cemali seyredecek baki seyirciler lazımdır. Bu da ahireti iktiza eder.

Şimdi, bu delilde öğrendiklerimizi maddeleyelim. Bu sayede daha net anlaşılacaktır:

1. Bu âlemde gözümüzle görüyoruz ki nihayetsiz bir güzellik vardır. Her bir eşya âdeta antika bir sanat eseri olup, bu güzelliği kendinde göstermektedir.

2. Güzelliğin güzelden ve mükemmelliğin kemalden gelmesi sırrınca, şu göz önündeki güzellik, perde arkasında bir Cemil-i Bâki’yi gösterir ve O’nun vücudunu ispat eder.

3. Her cemal sahibi cemalini göstermek ister. Eğer cemali ebedî ise ebedî görünmek ister. Madem Cenab-ı Hakk’ın cemali ebedîdir, o hâlde ebedî bir şekilde görünmek isteyecektir. Ebedî görünmek için de ebedî ve daimî bir memleket lazımdır. Orası da ahirettir.

4. Ebedî bir cemal elbette bu cemali seyredecek müştak seyircilerin de ebedî ve baki olmasını ister. Zira ebedî bir cemal fâni bir seyirciye razı olamaz. Baki seyircilerin lüzumu da ahireti iktiza eder.

5. Her cemal ve kemal sahibi kendi cemalini ve kemalini göstermek istediği gibi, kendisi de bizzat o cemal ve kemali görmek ister. Bir ressamın kendi resmine bakması, bir âlimin kendi kitabını okuması ve bir sanatkârın kendi sanatını seyretmesi hep bu sırdandır.

İşte bu sırdan dolayı, Allahu Teâlâ da kendi cemal ve kemalini görmek isteyecektir. Madem cemali ve kemali bakidir, o hâlde onları baki bir şekilde görmek isteyecektir. Bunun için de baki bir memleket lazımdır. Orası da ancak ahirettir.

Mütalaasını yaptığımız bölümü bir daha okuyarak dersimizi tamamlayalım:

Ve keza, bir cemal sahibi, daima hüsün ve cemalini görmek ve göstermek ister. Bu ise ahiretin vücudunu ister. Çünkü daimî bir cemal, zail ve muvakkat bir müştaka razı olmaz, onun da devamını ister. Bu da ahireti ister. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin