a
Ana SayfaLâsiyyemalar27. Hülasa: Her bir fıkra, tek başına hâtem-i ehadiyeti izhara kâfi olduğu takdirde, fıkraların heyet-i içtimaiyesi…

27. Hülasa: Her bir fıkra, tek başına hâtem-i ehadiyeti izhara kâfi olduğu takdirde, fıkraların heyet-i içtimaiyesi…

Lâsiyyemalar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Hülasa: Her bir fıkra, tek başına hâtem-i ehadiyeti izhara kâfi olduğu takdirde, fıkraların heyet-i içtimaiyesi pek zahir bir tarik-i evlâ ile hâtem-i ehadiyeti gösterir. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)

(Hülasa: Sözün özü / Hâtem-i ehadiyet: Allah’ın bir olduğunu gösteren mühür / Heyet-i içtimaiye: Toplam / Zahir: Açık / Tarik-i evlâ: En evla yol)

Hâtem-i ehadiyet “Allah’ın birliğinin mührü” demektir. Allahu Teâlâ bu mühürleri mahlukatına vurmuş ve her bir mahluku varlığına ve birliğine bir delil yapmıştır. Bizler bu mühürlerin bir kısmını tam on yedi derstir maddeler hâlinde mütalaa ediyoruz.

Mezkûr maddelerden her biri bir hâtem-i ehadiyet olup, Allah’ın varlığını ve birliğini ispata tek başına kâfidir. Her bir madde tevhidi ispata tek başına kâfi iken, bir de bütün maddeler toplanıp birbirine kuvvet verse, artık tevhidi güneş gibi parlak bir surette ispat ederler.

Üstadımız şöyle devam ediyor:

İşte bu izahtan,  وَلَئِنْ سَئَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَ اْلاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ  ayet-i kerimesinin sırrı zahir oldu. Yani o inatlı münkire, “Hâlık-ı semavat ve arz kimdir?” diye sorulduğu zaman, çar u nâçâr, “Allah’tır” diyecektir. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)

(Münkir: İnkâr eden, kâfir / Hâlık-ı semavat ve arz: Yerin ve göğün yaratıcısı / Çar u nâçâr: İster istemez, mecburen)

Allah’ın varlığı o kadar açıktır ki her kime, “Şu âlemi kim yarattı?” diye sorsanız -aklını hakem yapmak şartıyla- “Allah” demek zorunda kalır. Zira Allah’ın varlığı kabul edilmeden eşyanın varlığı izah edilemez. Eşyanın varlığını ve -on yedi derstir mütalaasını yaptığımız- eşyada görülen hâlleri izah etmek ancak Allah’a imanla mümkündür. İşte bu sırdan dolayı, en inatçı kâfire, “Kâinatı kim yarattı” diye sorsanız, ister istemez “Allah” demek zorundadır.

Bu hakikat Kur’an’ın çok ayetinde geçer. Mesela Ankebut suresinde şöyle buyrulur:

وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ   Andolsun ki eğer onlara sorsan   مَنْ نَزَّلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً   gökten suyu kim indirdi   فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا   ve ölümünden sonra yeryüzünü o suyla kim diriltti   لَيَقُولُنَّ اللَّهُ   onlar elbette “Allah” derler. (Ankebut 63)

Başka bir ayet:

وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَنْ خَلَقَهُمْ   Andolsun ki onlara, kendilerini kimin yarattığını sorsan,   لَيَقُولُنَّ اللَّهُ   onlar elbette “Allah” derler. (Zuhruf 87)

Başka bir ayet:

وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ   Andolsun ki eğer onlara sorsan   مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ   gökyüzünü ve yeryüzünü kim yarattı,   وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ   Güneş’i ve Ay’ı kim teshir etti   لَيَقُولُنَّ اللَّهُ   onlar elbette “Allah” derler. (Ankebut 61)

Başka bir ayet:

وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ   Andolsun ki eğer onlara sorsan   مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ   gökyüzünü ve yeryüzünü kim yarattı   لَيَقُولُنَّ  onlar mutlaka der ki   خَلَقَهُنَّ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ  gökyüzünü de yeryüzünü de Aziz ve Alim (olan Allah) yarattı. (Zuhruf 9)

Bu ayetlerden anlaşılıyor ki -insan aklını ve vicdanını kaybetmemişse- Allah’ı inkâr edemez. Çünkü her varlık, kendine mahsus bir dille Allah demekte ve Allah’ın varlığını ispat etmektedir. Lem’alar Risalesi’nde 62 ders bu hakikati mütalaa ettik. Lâsiyyemalar Risalesi’nde de baştan beri bu hakikati konuşuyoruz. Asıl konuşacağımız yer de inşallah Katre Risalesi.

Dersimizi burada tamamlayalım. Bu dersimizde şu bölümün mütalaasını yaptık:

Hülasa: Her bir fıkra, tek başına hâtem-i ehadiyeti izhara kâfi olduğu takdirde, fıkraların heyet-i içtimaiyesi pek zahir bir tarik-i evlâ ile hâtem-i ehadiyeti gösterir. İşte bu izahtan,  وَلَئِنْ سَئَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَ اْلاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ  ayet-i kerimesinin sırrı zahir oldu. Yani o inatlı münkire, “Hâlık-ı semavat ve arz kimdir?” diye sorulduğu zaman, çar u nâçâr, “Allah’tır” diyecektir. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin