23. Efradın ziyadesiyle karışık olmasıyla beraber iltibassız ve fevkalade imtiyaz ve teşahhuslara mazhar olmaları…
Lâsiyyemalar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Efradın ziyadesiyle karışık olmasıyla beraber iltibassız ve fevkalade imtiyaz ve teşahhuslara mazhar olmaları, her şeye basîr ve her şeye şehîd ve her bir fiili kendisini diğer bir fiilden menetmeyen zata mahsustur. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)
(Efrad: Fertler / İltibassız: Birbirine karışmadan / İmtiyaz: Farklı olmak, benzerlerinden ayrılmak / Teşahhus: Kendine has kimlik kazanma / Basîr: Gören / Şehîd: Şahit olan)
Efradın ziyadesiyle karışık olması şudur:
Varlıklar -bilhassa bir nevin farklı cinsleri- son derece birbirine benzemektedir. Mesela:
– Sineğin 150 bin cinsi vardır. Bu 150 bin cinsin aza ve cihazları neredeyse birbirinin aynıdır. Bir çift kanat, ayaklar, gözler, antenler ve hakeza.
– Balığın 30 binden fazla cinsi vardır. Bu cinslerin aza ve cihazları da aynıdır. Yüzgeç, mide, yüzme kesesi, kalp, böbrek ve hakeza.
– 18 bin kuş cinsi vardır. Bu cinslerin aza ve cihazları da aynıdır. Kanat, ayak, gaga, göz, kulak ve hakeza.
– 60 bin ağaç türü vardır. Ağaçların aza ve cihazları da aynıdır. Kök, gövde, dal, yaprak, çiçek, meyve ve hakeza.
Hülasa: Fertler hem hayvanatta hem nebatatta son derece karışıktır. Bununla birlikte, bunların mebdeleri olan yumurta, nutfe, çekirdek ve tohumlar da birbirine benzemektedir. Neredeyse maddeleri birbirinin aynıdır.
Bu kadar karışıklık içinde varlıkların birbirine benzemesi gerekirken, hiçbir varlık başka bir varlığa benzememektedir. Cinsler birbirine benzemediği gibi, aynı cinsin fertleri dahi birbirine benzemez.
Üstadımız dedi ki: Efradın ziyadesiyle karışık olmasıyla beraber iltibassız (yaratmak)…
İltibas: Birbirine benzeyen şeyleri birbirine karıştırmak demektir. İltibassız bir şekilde yaratmak, hiçbir şeyi karıştırmadan yaratmaktır. Serçeye kartalın kanadını takmamak, elma ağacından armut çıkarmamak, aslanı zürafanın rengine boyamamak, kavuna karpuzun tadını vermemektir.
Bir elma ağacının dallarında portakal görsek amma şaşırırdık.
— Peki, elma ağacının dallarında elma gördüğümüzde niçin şaşırmıyoruz?
Hâlbuki zor olan karıştırmamaktır. Karıştırmak kolay olandır. Elma ağacından elmanın çıkması -karıştırılmaması cihetiyle- zor olandır. Elma ağacından portakal çıkması ise -karıştırılması cihetiyle- kolay olandır.
Yine mesela tavuk yumurtasından kartal çıksa şaşırıp hayret ederiz. Hatta bu, haber olur.
— Peki, tavuk yumurtasından tavuk çıktığında niçin şaşırmıyoruz?
Hâlbuki zor olan, tavuk yumurtasından tavuğun çıkmasıdır. Çünkü bunda karıştırmamak vardır. Bu derece karışık fertleri karıştırmamak zor olandır ve hayrete şayan olandır. Kartalın çıkması ise kolay olandır. Zira karışık fertlerin karıştırılması normaldir. Allahu Teâlâ kudretiyle bize zor olanı gösteriyor lakin ülfetimiz sebebiyle bunu göremiyoruz.
Dersimizde buraya kadar şu iki noktayı mütalaa ettik:
1. Efradın ziyadesiyle karışık olması.
2. Bu karışıklıkla beraber iltibassız yaratılması.
Üstadımızın mezkûr beyanındaki üçüncü nokta: Yaratılan her ferdin fevkalade bir imtiyaza sahip olması ve tam bir teşahhusla yaratılmasıdır.
Fevkalade bir imtiyaz ve tam bir teşahhusla yaratılmak şudur: Yaratılan o fert:
1. Diğer nevlerden,
2. Diğer cinslerinden,
3. Kendi cinsinin diğer efradından farklı olarak yaratılmış, kendine mahsus bir şekil verilmiş, benzerlerinden ayırt edilmiş ve ona has bir kimlik tahsis edilmiştir.
Mesela bir kelebeği ele alalım:
1. Bu kelebek diğer nevlere benzememektedir. Balıkla, kuşla, kediyle ve diğer nevlerle hiçbir benzerliği yoktur.
2. Bu kelebek 17.500 kelebek cinsinden hiçbirine de benzememektedir. Mesela bu kelebek “Yeni benekli kelebek” türündendir, diğeri “Kutsal mavi” türündendir, bir başkası “Benekli bakır” türündendir. Bizim kelebeğimiz bu türlerin hiçbirine benzememektedir.
3. Diğer nevlere ve farklı cinslerdeki kelebeklere benzemediği gibi, kendi cinsinin diğer efradına da benzememektedir. Bizim gözümüze aynı gözükse de ona has bir imtiyaz o vücuda yerleştirilmiş ve kendine mahsus bir teşahhusa mazhar olmuştur.
İşte bu hâl o kelebeğin hem iltibassız, hem imtiyazlı, hem de teşahhusla yaratılmasıdır.
Şimdi sorumuz şu:
— Böyle karışık efradı iltibassız, imtiyazlı ve tam bir teşahhusla yaratmak kimin işi olabilir?
Cevap şudur: Öyle bir zatın işi olabilir ki:
1. Her şeye basîr olmalı yani her şeyi görebilmeli.
2. Her şeye şehîd olmalı yani nazar-ı şuhûdundan hiçbir şey gizlenmemeli; her mekânda isim ve sıfatlarıyla hâzır ve nâzır olmalı.
3. Bir iş onu başka bir işten menetmemeli.
— Acaba bu üç sıfata Allah’tan başka sahip olan var mıdır?
— Allah’tan başka kimin haddi var ki her şeye basîr olsun, her şeye şehîd olsun ve bir fiil onu başka bir fiilden menetmesin?
Son sıfat olan, bir işin Allah’ı başka bir işten menetmemesi Cevşen’de şöyle geçiyor:
يَا مَنْ لاَ يُشْغِلُهُ سَمْعٌ عَنْ سَمْعٍ “Ey bir işitme kendisini diğer bir işitmeden alıkoymayan.”
يَا مَنْ لاَ يَمْنَعُهُ فِعْلٌ عَنْ فِعْلٍ “Ey bir iş kendisini diğer bir işten menetmeyen.”
يَا مَنْ لاَ يُلْهِيهِ قَوْلٌ عَنْ قَوْلٍ “Ey bir söz kendisini diğer bir sözden oyalamayan.”
يَا مَنْ لاَ يُغَلِّطُهُ سُؤَالٌ عَنْ سُؤَالٍ “Ey kullarının bir duasına cevap vermek diğer bir duaya cevap vermekte kendisini karışıklığa sevk etmeyen.”
Üstadımız önümüze öyle bir hakikat koydu ki üzerinde saatlerce konuşulsa azdır. Bu cümlenin tefekkürüne bir günümüzü ayırsak elhak layıktır. Hakikatin daha derinlemesine tefekkürünü sizlere havale ediyorum. Bugünkü dersimiz bu tefekkürü yapmak olsun.
Bu dersimizde şu cümlenin mütalaasını yaptık:
Efradın ziyadesiyle karışık olmasıyla beraber iltibassız ve fevkalade imtiyaz ve teşahhuslara mazhar olmaları, her şeye basîr ve her şeye şehîd ve her bir fiili kendisini diğer bir fiilden menetmeyen Zata mahsustur. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)
Yazar: Sinan Yılmaz