28. Arkadaş! Uluhiyet, risalet, ahiret, kâinat arasında hakikatte telazum vardır…
Lâsiyyemalar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Arkadaş! Uluhiyet, risalet, ahiret, kâinat arasında hakikatte telazum vardır. Yani bunlardan birisinin vücut ve sübutu, ötekisinin de vücut ve sübutunu istilzam eder. Birisine iman, ötekisine de imanı icab ettirir. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)
(Uluhiyet: Allah’ın ilahlığı / Risalet: Peygamberlik / Telazum: Birbirini gerekli kılma)
Bir kimsenin Allah’ı kabul edip ahireti kabul etmemesi veya ahireti kabul edip peygamberleri kabul etmemesi ya da peygamberleri kabul edip kitapları kabul etmemesi ve diğer ihtimaller batıldır. Zira iman hakikatleri bir bütün olup inkısamı mümkün değildir. Birine iman eden, diğerlerine de iman etmek zorundadır. Biri ispat edilmekle diğeri de ispat edilmiş olur. İman hakikatleri arasında böyle bir telazum vardır.
Telazum şudur: Bir şey başka bir şeyi zorunlu olarak gerektiriyorsa aralarındaki ilişkiye lüzum, bu iki şeyden gerektirene melzum, gerekli olana da lazım denir. Mesela baba kavramı evladı, evlat da babayı zorunlu olarak gerekli kılar. Eğer iki şeyden her biri diğerini gerektiriyorsa bu ilişkiye telazüm adı verilir.
Üstad Hazretleri iman hakikatlerindeki telazumu ileride misalleriyle izah edecek. Bizler metne devam edelim:
Evet, mesela her bir kelimesi bir kitabı ve her bir harfi bir satırı içerisinde tutan bir kitabın kâtipsiz vücudu mümkün değildir. Kâinat kitabı da Nakkaş-ı Ezelî’nin vücub-u vücuduna bağlıdır. Sarhoş olmayanlar ancak Nakkaş-ı Ezelî’ye iman etmekle kitab-ı kâinata şahit olabilirler. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)
(Nakkaş-ı Ezelî: Ezelî olan ve her şeyin nakşını yapan Allahu Teâlâ / Vücub-u vücud: Varlığının vacip oluşu / Kitab-ı kâinat: Kâinat kitabı)
Değil bir kitap, bir harf dahi kâtipsiz olmaz; olamaz. Peki, bir kitap ki son derece hikmetle yazılmış; her kelimesinde bir kitap kadar ve her harfinde bir satır kadar mana var. Böyle bir kitabın kâtipsiz olması ve tesadüfen vücut bulması mümkün müdür?
Asla mümkün değildir ve dünyada hiç kimse bunun mümkün olduğunu iddia edemez.
Kâinat da böyle bir kitaptır:
– Dünya bu kitab-ı kâinatın bir bâbıdır, bir bölümüdür.
– Her bir nev -mesela ağaçlar- bu bölümün bir sayfasıdır.
– Bir ağaç cinsi -mesela kiraz ağacı cinsi- bu sayfanın bir satırıdır.
– Tek bir kiraz ağacı bu satırın bir kelimesidir.
– Ağacın meyvesi olan kiraz bu kelimenin bir harfidir.
– Kirazın çekirdeği ise bu satırın noktasıdır.
Bu öyle bir noktadır ki koca kâinat kitabı bu noktada yazılmıştır. Yani kâinatta tecelli eden esmâ-i hüsna -küçük bir ölçekte- bu çekirdekte tecelli etmiş ve kâinatın manası bu çekirdekte dercedilmiştir.
— Böyle bir kitabın kâtipsiz olması hiç mümkün müdür?
Asla değildir. Kâinat kitabının varlığı, Nakkaş-ı Ezelî’si olan Allah’ın vücub-u vücuduna bağlıdır. Sarhoş olmayanlar ancak Nakkaş-ı Ezelî’ye iman etmekle kâinat kitabına şahit olabilirler.
Eğer Allah inkâr edilirse kâinat da inkâr edilmek zorundadır. Nitekim filozofların Sofestai kısmı Allah’ı inkâr ettiklerinden kâinatı da inkâr etmişler ya da başka bir ifadeyle, Allah’ı inkâr edebilmek için kâinatı yok kabul etmişler. Zira kâinatı kabul edip Allah’ı kabul etmemek ya da Allah’ı kabul edip kâinatı kabul etmemek mümkün değildir.
Üstadımız uluhiyet ile kâinat arasındaki telazumu (birbirini gerekli kılmasını) izah etti. Bu telazumun farklı cihetlerine sonraki derste devam edeceğiz. Daha sonra da diğer iman hakikatleri arasındaki telazuma geçeceğiz.
Bu dersimizde şu bölümün mütalaasını yaptık:
Arkadaş! Uluhiyet, risalet, ahiret, kâinat arasında hakikatte telazum vardır. Yani bunlardan birisinin vücut ve sübutu, ötekisinin de vücut ve sübutunu istilzam eder. Birisine iman, ötekisine de imanı icab ettirir.
Evet, mesela her bir kelimesi bir kitabı ve her bir harfi bir satırı içerisinde tutan bir kitabın, kâtipsiz vücudu mümkün değildir. Kâinat kitabı da Nakkaş-ı Ezelî’nin vücub-u vücuduna bağlıdır. Sarhoş olmayanlar, ancak Nakkaş-ı Ezelî’ye iman etmekle kitab-ı kâinata şahit olabilirler. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)
Yazar: Sinan Yılmaz