5. Zira hava unsurundan mesela her bir zerre, bütün nebatlar, çiçekler, semereler üstünde konup…
Üstadımız küfrün içindeki muhâlâtı beyan ediyordu. Kaldığımız yerden devam edelim:
Zira hava unsurundan mesela her bir zerre, bütün nebatlar, çiçekler, semereler üstünde konup bünyelerinde vazifesini yapmak salâhiyetindedir. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)
(Semere: Meyve)
Bir zerre insanın vücuduna girdiğinde mesela kulak oluyor. Aynı zerre insanı terk edip bir ağacın vücuduna girdiğinde çiçek oluyor, meyve oluyor, dal-budak oluyor. Aynı zerre hayvanın vücuduna girdiğinde göz oluyor, dil oluyor, el-ayak oluyor ve hakeza…
Zerre hangi vücuda girmişse o vücutta farklı bir vazife üstleniyor ve o vücudun farklı bir cüzü oluyor. Bundan da şu neticeye ulaşılıyor:
Eğer bu zerreler, yaptıkları vazifelerde memur olup Cenab-ı Hakk’ın emir ve iradesine tabi oldukları kâfirâne inkâr edilirse, o zerre herhangi bir bünyeye girse, o bünyenin bütün cihazatını, keyfiyetiyle teşekkülünü bilmesi lazımdır. Bu bilginin o zerrede bulunmasını ancak o kâfir itikad edebilir. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)
(Kâfirâne: Kâfircesine)
Eğer atomların Cenab-ı Hakk’ın iradesine tabi oldukları ve emriyle hareket ettikleri inkâr edilirse, atomlarda nihayetsiz bir ilmin var olduğu kabul edilmek zorundadır. Çünkü hangi vücuda girseler farklı bir vazifeyi üstlenip o vücudun farklı bir cüzü oluyorlar. Bunu yapabilmek için o bünyenin bütün cihazatını, keyfiyetini ve teşekkülünü bilmesi lazım.
Sadece bu da yetmez. Her varlığın âlemle bir alakası vardır. Bütün bu alakaları kurabilecek nihayetsiz bir ilminin olması lazım. Bu bilginin bir atomda bulunmasına ise ancak kâfir itikat edebilir.
Meseleyi bir ağaç üzerinden tefekkür edelim:
Bir atom ağacın vücuduna girdi ve mesela meyveye yerleşti.
1. Meyveye yerleşebilmesi ve meyvenin bir cüzü olabilmesi için meyvenin vücud yapısını bilmelidir. Bilmeli ki dengeyi ve intizamı bozmasın.
2. Bu meyvenin âlemdeki birçok şeyle alakası var. Önce ağacının köküyle, dalıyla, çiçeğiyle alakası var. Sonra güneşle alakası var; havayla alakası var. Toprakla, ışıkla, suyla ve daha birçok şeyle alakası var. Meyveye yerleşen atom bütün bu münasebetleri kurabilmeli ki meyve hayatına devam edebilsin. Bu münasebetleri kurabilmek için de bir ilm-i muhit ve kudret-i mutlaka lazımdır.
3. Meyvenin ve ağacın, hayatın devamı için yüklendiği birçok vazife vardır. Meyveye yerleşen atom bu vazifeleri de bilmeli ve buna da hizmet etmelidir. Bu vazifelerden bir taneyi beyan edelim:
Malumunuz havada %21 oksijen vardır. Eğer oksijen biraz azalırsa hayat biter. Her bir bitki ve çiçek havadaki bu oksijen dengesini ayarlayacak şekilde bir hesap uzmanı gibi çalışır. Havadan aldığı karbondioksiti ve topraktan aldığı suyu, güneş ışığını kullanarak şeker ve oksijene dönüştürür. Şekeri kendi bünyesinde besin olarak depolar, oksijeni atmosfere bırakır. Eğer havada oksijen çoğalırsa üretimi kısarlar; azalırsa üretimi çoğaltırlar.
Şimdi şunu düşünelim:
Bir atom ağacın vücuduna girdi… Ağacın da hayatın devamı için yüklendiği vazifeler var. Atomun ağaçtaki ahengi bozmaması ve ağacın vazifelerine hizmet edebilmesi için ağacın yüklendiği vazifeleri bilmesi gerekir. Örneğimizden yola çıkarsak, havadaki gazların yüzdesini ölçebilmeli, karbondioksit emip oksijen üretebilmeli, bunu da bazen hızlandırmalı ve bazen yavaşlatmalı.
Şimdi sorumuz şu:
— Atom bu işleri kendi bilgisiyle mi yapıyor?
Eğer kendi bilgisiyle yapıyorsa nihayetsiz bir ilmi vardır. Yok, cansız, âciz ve cahil olduğu için bu işleri kendi başına yapamazsa, onu bu işlerde istihdam eden bir zat olmalıdır.
Kâfir ya diyecek ki:
— Evet, bu işleri atomun kendisi yapıyor. Atomun nihayetsiz bir ilmi var, her şeyi biliyor. Ve nihayetsiz bir kudreti var, her işi yapabiliyor.
Böyle derse aklını çıkarıp atmıştır. Aklı olmayanla da konuşulmaz.
Eğer böyle diyemez ve atoma nihayetsiz bir ilim ve hadsiz bir kudret isnat edemezse o zaman Allah’ın varlığını kabul etmek zorundadır. Zira yol ikidir, başka bir yol yoktur. Eşyayı ya atomlar icat etti ya da Allah.
Biz Allah diyoruz ve bunu ilmen ispat ediyoruz. Eğer atomların icat ettiğine inanan varsa, önce neyi kabul etmek zorunda olduğuna baksın; sonra eğer insanlığından utanmıyorsa küfrüne itikat etsin.
Küfrün içindeki muhâlâta sonraki derste devam edeceğiz. Dersimizi burada tamamlayalım. Bu dersimizde şu bölümün mütalaasını yaptık:
Zira hava unsurundan mesela her bir zerre, bütün nebatlar, çiçekler, semereler üstünde konup bünyelerinde vazifesini yapmak salâhiyetindedir. Eğer bu zerreler, yaptıkları vazifelerde memur olup Cenab-ı Hakk’ın emir ve iradesine tâbi oldukları kâfirâne inkâr edilirse, o zerre herhangi bir bünyeye girse, o bünyenin bütün cihazatını, keyfiyetiyle teşekkülünü bilmesi lâzımdır. Bu bilginin o zerrede bulunmasını ancak o kâfir itikad edebilir. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)
Yazar: Sinan Yılmaz