11. Bir suhulet-i mutlaka ile bir kuvvet-i mutlakadan çıkıyor.
Üstadımız bahar mevsimindeki icatta gözüken hakîmâne faaliyeti maddeliyordu. Kaldığımız yerden devam edelim:
2. Bir suhulet-i mutlaka ile bir kuvvet-i mutlakadan çıkıyor. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)
Suhulet-i mutlaka “sonsuz ve sınırsız kolaylık” demektir. Kuvvet-i mutlaka da “sonsuz kuvvet” manasındadır. Bahar mevsiminde yaratılan mahlukata baktığımızda, bu yaratma faaliyetinde sonsuz bir kolaylık görüyoruz. Birkaç hafta zarfında ağaçlardan, çiçeklerden, böceklerden ve diğer hayvanat ve nebatattan hadsiz fertler icat ediliyor.
– Her birine farklı bir suret veriliyor.
– Farklı şekillerde terbiye ediliyor.
– Farklı elbiseler dikiliyor.
– Farklı renklere boyanıyor.
– Farklı aza ve cihazlarla teçhiz ediliyor…
Bütün bu icatlar da nihayetsiz bir suhulet ve kolaylıkla yapılıyor. İşte bu kolaylık bir kuvvet-i mutlakadan yani sonsuz bir kuvvetten çıkıyor.
Bu suhulet üzerine biraz daha tefekkür edelim:
Acaba en usta terzileri toplasak, dikenli bir ağaca elbise dikmelerini ve daha sonra bu ağacın dallarını çiçeklerle, yapraklarla ve meyvelerle süslemelerini istesek; acaba kaç terzi, kaç günde bir ağaca elbise dikip dallarını çiçek, yaprak ve meyvelerle süsleyebilir? Bir sene çalışsalar yine de bunu başaramazlar.
Bir de şöyle bir elbise dikmelerini istesek: Ağaç büyüdükçe elbisesi büyüyecek, küçülünce küçülecek. Böyle bir elbise dikmeleri mümkün müdür?
Hâlbuki yeryüzündeki ağaçlara baktığımızda, hepsine kolayca elbiseler dikiliyor; büyüyünce elbiseleri büyüyor, küçülünce küçülüyor. Bütün ağaçlar yaprak ve çiçeklerle bir anda süsleniyor. Elleri hükmündeki dallarına meyveler bir anda takılıyor. İşte bu kolaylık, Allah’ın nihayetsiz kuvvetinden geliyor. Eğer bu kuvvet olmasaydı, değil nebatat, tek bir çiçek bile vücuda gelemezdi.
Yine en iyi ressamları toplayıp onlara: “Bir tavus kuşunu boyayın.” desek, acaba kaç ressam, kaç günde bir tavus kuşunu boyayabilir?
Hâlbuki yeryüzündeki hayvanata baktığımızda, hepsine en süslü elbiseler giydirilmiş ve bu elbiseler farklı renklere boyanmış. Bu boyamalar suyun içinde bile yapılmış. Hiçbiri unutulmamış, başkasıyla karıştırılmamış. İşte bu kolaylık Allah’ın sonsuz kuvvetinden geliyor. Eğer bu kuvvet olmasaydı, değil bütün hayvanat, tek bir hayvan bile böyle süslü bir elbiseyi giyemezdi.
Yine bütün bilim adamlarını toplasak ve onlara desek ki: “Bir damla su yapın.” Yapabilirler mi?
Yapamazlar, yoktan icat edemezler. Hâlbuki bulutlara baktığımızda, milyonlarca su damlası bir anda o buluttan dökülüyor. İşte bu kolaylık, Allah’ın sonsuz kuvvetinden çıkıyor. Eğer bu kuvvet olmasaydı, tek bir damla su olmazdı.
Eşyanın böyle kolay icadı Cenab-ı Hakk’ın sonsuz kudretinden geliyor. Eğer tesadüf ve tabiat işe karışsaydı, değil âlem, bir sinek hatta sineğin kanadı bile vücut bulamazdı.
“Bir suhulet-i mutlaka ile bir kuvvet-i mutlakadan çıkıyor.” cümlesini mütalaa ettik. Bu cümleden vazifemiz şu olsun:
Âleme nazar edelim; ağaçlara, çiçeklere, kuşlara, böceklere ve diğer eşyaya bakalım. O eşyanın nasıl bir mucize olduğunu ve ne kadar kolay icat edildiğini düşünelim. Sonra da bu suhulet-i mutlakanın bir kuvvet-i mutlakadan çıktığını yani bu fevkalade kolaylığın Allah’ın sonsuz kuvvetinden geldiğini ve bu kuvvet sayesinde böyle kolayca yaratıldığını düşünelim. Sonra da bu manaya uygun lafızlarla Allah’ı zikir ve tesbih edelim.
Üstadımız bu bölümde sekiz hakikati maddeliyor. Biz her maddeyi bir derste mütalaa edeceğiz. Bu dersimizde şu cümlenin mütalaasını yaptık:
2. Bir suhulet-i mutlaka ile bir kuvvet-i mutlakadan çıkıyor. (Mesnevi-i Nuriye, Lâsiyyemalar)
Yazar: Sinan Yılmaz