49. Tek bir semere ile semeredar şecerenin yaratılışlarındaki suubet ve suhulet birdir. Çünkü…
Lem’alar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Tek bir semere ile semeredar şecerenin yaratılışlarındaki suubet ve suhulet birdir. Çünkü ikisi de bir merkeze bakar, bir kanuna bağlıdır, terbiye ve keyfiyetleri birdir. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
(Semere: Meyve / Semeredar: Meyveli / Şecere: Ağaç / Suubet: Zorluk / Suhulet: Kolaylık)
Bir incir ağacını düşünelim. Dallarında yüzlerce incir olsun…
— Eğer bu ağacın meyveleri daha az olsaydı, yaratılışında bir kolaylık olur muydu?
Hayır, olmazdı. Çünkü tek bir meyvenin yaratılışıyla ağacın bütün meyveleriyle birlikte yaratılışı aynı kolaylıktadır.
Yine bahar mevsimi geldiğinde yeryüzü çiçeklerle süslenir.
— Acaba daha az çiçek yaratılsaydı, yaratılışlarında bir kolaylık olur muydu?
Hayır, olmazdı. Çünkü bir çiçeğin yaratılışıyla bütün çiçeklerin ve bahar mevsiminin yaratılışı aynı kolaylıktadır.
Üstadımız dedi ki: Bu kolaylığın sebebi bir merkezden idare edilmesi, bir kanuna tabi olması, terbiye ve keyfiyetlerinin bir olmasıdır. İşte kolaylık bu birlikten çıkıyor.
Ancak bu ifadeyi yanlış anlamayalım. Bunun manası: “Böyle olduğu için Allah kolay yaratıyor, -hâşâ- böyle olmasaydı kolay yaratamazdı.” değildir. Eğer Allah dileseydi, bir kökün içine bin kök koyar ve her bir meyveyi kendine özel kökle beslerdi. Yine Allah dileseydi, ağacı köksüz yaratır; havada muallâkta durdururdu. Allah’ın kudretinde bir sınır yoktur ki Allah hakkında “Şöyle yapsaydı kolay olurdu, böyle yapsaydı zor olurdu.” gibi ifadeler kullanılabilsin. Allah’ın kudretine her şey müsavidir.
Üstadımızın burada anlatmak istediği şey tevhiddeki kolaylıktır. Bunu akla yaklaştırmak için de ağaç örneğini veriyor. Ağacın tek bir merkezden idare edilmesini, bütün meyvelerin aynı kanunlara tabi olmasını, terbiye ve keyfiyetlerinin bir olmasını gösterip birlikteki kolaylığa pencere açıyor; bununla da tevhidi ispat ediyor.
Üstadımız şöyle devam ediyor:
Malumdur ki merkezin ittihadı, kanunun vahdeti, terbiyenin vahdaniyeti sayesinde külfet, meşakkat, masraf azalır ve öyle bir kolaylık hasıl olur ki pek çok semereleri olan bir ağaç yed-i vahide, tek bir semerenin yapılışı da eyâdi-i kesireye tevdi edildiği zaman, her iki tarafın yapılışları suhuletçe bir olur. Ve aralarında yaratılışça fark yoktur. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
(İttihad: Birlik / Vahdet: Birlik / Semere: Meyve / Yed-i vahid: Tek bir el / Eyâdi-i kesire: Çok el / Suhulet: Kolaylık)
Evet, merkezin bir oluşu yani tek elden icat edilmesi, kanunun birliği yani aynı kanunlara tabi olmaları, terbiyenin bir oluşu yani aynı şekilde idare edilmeleri sayesinde külfet ve masraf azalır. Ve öyle bir kolaylık hasıl olur ki ağacın yaratılışı bir meyve kadar kolay, baharın icadı bir çiçek kadar suhuletli ve bir nevin icadı tek bir fert kadar kolay olur.
Tam tersi olup, merkez farklı olsa, kanun farklı olsa, terbiye farklı ellerden yapılsa, o zaman nihayetsiz bir zorluk olur. Üstadımız bu zorluğu şöyle ifade etti: Yüzlerce meyvesi olan bir ağaç tek bir ele isnat edilse ve bir meyvenin yaratılışı çok ellere ve merkeze havale edilse, ağacın yaratılışıyla meyvenin yaratılışı aynı kolaylıkta olur. Hatta ağacın yaratılışı daha kolay olur.
Şu âlemde her vakit milyonlarca eşyanın böyle kolaylıkla yaratılması bir Vahid-i Ehad’ın icadı olduğu içindir. Eğer sebepler işe karışsaydı, o zaman tek bir çiçeğin yaratılışı kâinatın yaratılışı kadar zor olurdu.
Tevhiddeki kolaylığın sebebine bir sonraki derste devam edeceğiz. Bu derste şu bölümün izahını yapmaya çalıştık:
Tek bir semere ile semeredar şecerenin yaratılışlarındaki suubet ve suhulet birdir. Çünkü ikisi de bir merkeze bakar, bir kanuna bağlıdır, terbiye ve keyfiyetleri birdir.
Malumdur ki merkezin ittihadı, kanunun vahdeti, terbiyenin vahdaniyeti sayesinde külfet, meşakkat, masraf azalır ve öyle bir kolaylık hasıl olur ki pek çok semereleri olan bir ağaç yed-i vahide, tek bir semerenin yapılışı da eyâdi-i kesireye tevdi edildiği zaman, her iki tarafın yapılışları suhuletçe bir olur. Ve aralarında yaratılışça fark yoktur. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
Yazar: Sinan Yılmaz