a
Ana SayfaLemalar5. Demek, daire-i esbab hükümetin kalem dairesi hükmündedir ki yukarıdan gelen emirlerin tebligatı o daireden yapılıyor.

5. Demek, daire-i esbab hükümetin kalem dairesi hükmündedir ki yukarıdan gelen emirlerin tebligatı o daireden yapılıyor.

Lem’alar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Demek, daire-i esbab hükümetin kalem dairesi hükmündedir ki yukarıdan gelen emirlerin tebligatı o daireden yapılıyor. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)

(Daire-i esbab: Sebepler dairesi)

Üstadımız sebepleri hükümetin kalem dairesine benzetmektedir. Kalem dairesinin hükümetin icraatında hiçbir müdahalesi yoktur. Tek vazifesi kendisine gelen emirleri tebliğdir.

Sebepler de âdeta Sultan-ı Ezel ve Ebed olan Allah’ın kalem dairesi hükmündedir. Meseleyi somutlaştırdığımızda daha iyi anlaşılacaktır. Yine ağaç ve meyve üzerinden gidelim:

Ağaç sebep, meyve ise neticedir. Bu öyle bir neticedir ki âdeta İlahî bir kaside ve Rabbanî bir mektuptur. Bu mektupta Allah’ın binbir ismi yazılmış, neşredilmesi için de kalem dairesi hükmünde olan ağaca gönderilmiştir. Ağacın tek yaptığı, dallarında bu mektubu neşretmektir. Mektubu yazan da dala takan da Allah’tır. Ağaç sadece kudretin bu faaliyetine mazhar olmaktadır.

Bu misal üzerinden yola çıktığımızda:

– Yağmur mektubu bir kalem dairesi olan bulutta neşredilmektedir.

– Üzüm mektubu bir kalem dairesi olan asmada neşredilmektedir.

– Çiçek mektubu bir kalem dairesi olan tohumda neşredilmektedir.

– Kavun mektubu bir kalem dairesi olan toprakta neşredilmektedir. Ve hakeza…

Şimdi şunu sormak istiyorum:

Üstad Hazretleri sebeplerin tesir sahibi olmadığı konusunda niçin bu kadar tahşidat yapıyor? Önceki dersimizde bu konuyu işlemiştik. Bu derste işliyoruz. Birkaç ders daha işleyeceğiz. Bu tahşidatın sebebi nedir?

Bunun sebebi şudur:

Allah’a ortak koşmak manasındaki şirk üçe ayrılır:

1. Allah’ın zatında şirk. Bu zaten malumunuz.

2. Amelde şirk. Bu, ameli Allah’tan başkası için yapmaktır. Amele riyayı ve sum’ayı bulaştırmaktır. Bu şirke “şirk-i hafi” yani “gizli şirk” denir.

3. Fiilde şirk. Şirkin bu çeşidinde Allah kabul edilir ancak Allah’ın fiilleri sebeplere verilir. Allah’ın yaratma, besleme, suret verme, hidayet etme gibi fiillerini sebeplerden bilen kişi şirkin bu kısmına düşmüş demektir.

Üstad Hazretlerinin ısrarla sebeplerin tesir sahibi olmadığını beyan etmesi kişiyi şirkin bu çeşidinden kurtarmak içindir. Zira birçok kişi vardır ki Allah’ı kabul ettikleri hâlde Allah’ın icraatlarını sebeplere vermektedir. Bu, Allah’a fiillerinde şirk koşmaktır.

Meselenin ehemmiyetinin anlaşılması için şu hadis-i şerifi nakletmek istiyorum:

Buhârî’de geçen bu hadis-i şerifte Zeyd İbni Halid Hazretleri şöyle diyor:

Resullullah (a.s.m.) Hudeybiye’de yağmurlu bir gecenin ardından bize sabah namazını kıldırdı. Namazı bitirdikten sonra yüzünü insanlara dönerek şöyle dedi:

هَلْ تَدْرُونَ مَاذَا قَالَ رَبُّكُمْ  Rabbinizin ne dediğini biliyor musunuz?

Sahabeler dediler ki: Allah ve Resulü daha iyi bilir. Efendimiz (a.s.m.) dedi ki: Allah şöyle buyurdu:

أَصْبَحَ مِنْ عِبَادِي مُؤْمِنٌ بِي وَكافِرٌ  Kullarımdan bir kısmı bana mümin olarak, bir kısmı da kâfir olarak sabahladı.   فَأَمَّا مَنْ قَالَ مُطِرْنا بِفَضْلِ اللَّهِ وَرَحْمَتِهِ   Kim ki: “Allah’ın fazlıyla ve rahmetiyle bize yağmur yağdırıldı.” demişse,   فَذَلِكَ مُؤْمِنٌ بِي وَكافِرٌ بِالْكَوْكَبِ   işte o kişi bana iman etmiş, yıldızı ise (yaratıcılıkta) inkâr etmiştir.   وَأَمَّا مَنْ قَالَ مُطِرْنا بِنَوْءِ كَذا وَكَذا   Kim de: “Şu şu yıldız sayesinde bize yağmur yağdırıldı.” demişse,   فَذَلِكَ كافِرٌ بِي وَمُؤْمِنٌ بِالْكَوْكَبِ   işte o kişi beni inkâr etmiş (yani benim yaratıcılığımı inkâr etmiş), yıldıza ise iman etmiştir (yani yaratıcı olarak yıldızı kabul etmiştir). (Buhârî, İstiskâ 28, Tevhid 35; Müslim, İman 125)

Üstadımız, bu hadis-i şerifin anlattığı hakikati bize ders vermektedir. Şöyle ki:

Şu âlemdeki her fiilin hakiki faili Allah’tır. Sebepler sadece bir perde olup eşyanın icadında hakiki tesire sahip değildirler. Bu sebeple, bizler her fiili Allah’tan bilmeli ve sebeplere hakiki tesir vermemeliyiz.

Peygamberimiz zamanında yağmur yıldızlardan biliniyormuş. Bugün de tevhid dersini almayanlar yağmuru buluttan biliyor. İşte her kim, “Yağmuru bulut yağdırıyor.” derse buluta iman etmiş -yaratıcı olarak bulutu kabul etmiş- Allah’ı ise inkâr etmiş olur. Yani yaratma fiilini buluta vermiş ve Cenab-ı Hakk’ın yaratıcılığını inkâr etmiş olur. Yağmuru Allah’tan bilen de Allah’a iman etmiş, bulutun yaratıcılığını inkâr etmiş yani bulutu yaratıcılık makamından azletmiş olur.

Örnekleri çoğaltabiliriz. Mesela:

– Kim yumurtayı tavuktan bilirse tavuğa iman etmiş, Allah’ı inkâr etmiş olur.

– Kim “Sütü inek yaptı.” derse ineğe iman etmiş, Allah’ı inkâr etmiş olur.

– Kim meyveyi ağaçtan, ekini topraktan bilirse ağaca ve toprağa iman etmiş, Allah’ı inkâr etmiş olur.

Sözün özü: Kim sebepleri hakiki fail bilirse, yaratıcı olarak ona iman etmiş olup yaratıcılık makamında Allah’ı inkâr etmiş olur. İşte bu, Allah’a fiillerinde şirk koşmaktır. Kim de bütün eşyayı Allah’a teslim ederse, Allah’a iman etmiş olup sebepleri faillik noktasında inkâr etmiş olur.

Hakiki tevhid odur ki: Kişi bütün kâinatı Allah’ın yed-i kudretine teslim etmeli ve sebepleri o kudretin bir perdesi bilmelidir!

Şimdi, izahını yapmaya çalıştığımız bölümü bir daha okuyalım. Yaptığımız izahla metne bakmaya çalışın:

Demek, daire-i esbab hükümetin kalem dairesi hükmündedir ki yukarıdan gelen emirlerin tebligatı o daireden yapılıyor. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin