36. Mezkûr sikke ve hâtemlerden mesela… ayetinin işaret ettiği ihya ve nefh-i ruh keyfiyetindeki hâtem-i İlâhîye bakınız ki…
Lem’alar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Mezkûr sikke ve hâtemlerden mesela:
فَانْظُرْ اِلَى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللهِ كَيْفَ يُحْيِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِ الْمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ
ayetinin işaret ettiği ihya ve nefh-i ruh keyfiyetindeki hâtem-i İlahîye bakınız ki pek çok garip garip haşirleri, acip acip neşirleri göresiniz! (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
(Mezkûr: Zikredilen / Sikke: Damga / Hâtem: Mühür / İhya: Hayat verme / Nefh-i ruh: Ruh üfleme / Haşir: Ölümden sonra dirilip toplanma / Neşir: Yayma)
Üstad Hazretleri, Cenab-ı Hakk’ın yeryüzüne vurduğu bir mühürden bahsediyor. Bu mühür ihya yani hayat verme ve hayvanata ruh üflemedir.
Bahar mevsimi geldiğinde kışın ölen nebatatın ve hayvanatın tekrar dirildiğini görmekteyiz.
Kışın ölen nebatat, plan ve programlarını ve tarihçe-i hayatlarını sandıkçaları hükmünde olan tohum ve çekirdeklerine emanet ederler. Baharın gelmesiyle o tohum ve çekirdekler çatlar, kışta ölen nebatat aynen dirilip hayat bulur. Yine ölü hükmündeki ağaçlar canlanıp yemyeşil elbiselerini giyer; çiçek ve meyvelerle süslenir.
Hayvanat ise tarihçe-i hayatlarını yumurta ve nutfelere emanet ederler. Kışın ölen hayvanat baharda ihya edilip, öldükten sonra dirilmenin binler emsali gösterilir.
Bu acayip faaliyete Kur’an şu ayetiyle dikkat çeker ve der ki:
فَانْظُرْ اِلَى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللَّهِ “Allah’ın rahmet eserlerine bak.” Yani rahmetin eseri olan çiçeklere, böceklere, ağaçlara, nebatata ve hayvanata bak.
كَيْفَ يُحْىِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا “Allah yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor!” Kışın ölen ağaçlar, çiçekler, bitkiler, böcekler ve diğer varlıklar nasıl hayat buluyor, nasıl diriliyor!
اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْىِ الْمَوْتَى “Şüphesiz Allah ölüleri elbette diriltecektir.” Kışın ölen mahlukatı baharda dirilttiği gibi, ölen insanları da kabirlerinde diriltecek ve oradan çıkarmakla huzuruna getirecektir.
وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ “Çünkü O, her şeye gücü yetendir.” (Rum 50)
Evet, âdeta bahar mevsimi bu ayeti okuyor. Garip haşirleri ve acip neşirleri gösteriyor.
Bazı insanlar diyor ki:
— Ölüp de dirilen mi var?
Ey gafil, elbette var hem de milyonlarca var.
— Sen hiç bahar mevsimine bakmaz mısın?
— Kışın ölen mahlukatın acip bir şekilde dirildiğini görmez misin? Yoksa kör müsün?
— Eğer kör değilsen, bahardaki bu ihyayı gördükten sonra, insanın haşrini ve neşrini nasıl garip bulursun ve inkâr edersin?
Üstadımız şöyle devam ediyor:
Evet, bilhassa arzın ihyasında her sene üç yüz binden fazla saha-i vücuda getirilen mahlukatın nevilerinde haşir ve neşirler vardır. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
(Arz: Yeryüzü / İhya: Hayat verme / Haşir: Ölümden sonra dirilip toplanma / Neşir: Yayma)
Üç yüz bin nev hadsiz efradıyla birlikte baharda ihya edilmektedir. Sadece bir yazda yaratılan sinekler, Hz. Âdem’den kıyamete kadar yaratılan ve yaratılacak olan bütün insanlardan daha çoktur. Yeryüzünün ihyasında sinek üç yüz bin nevden sadece bir nevdir. (Bu rakam Üstad Hazretlerinin zamanına aittir. Şu andaki rakamlar milyonlarla ifade ediliyor.)
– Böyle üç yüz bin nevi hadsiz fertleriyle birlikte birkaç hafta zarfında yaratmak
– Hiçbirini diğeriyle karıştırmamak
– Hatasız ve noksansız icat etmek
Ne acayip bir faaliyettir. Allah’tan başka kimin haddi var ki bu işin faili olabilsin? Allah’tan başka bu ihyayı kim yapabilir?
Bu faaliyetteki mucizeliği şu misalle anlayalım:
Üç yüz bin kitap var. Bu kitapların sayfaları yırtılmış, harfleri silinmiş, paramparça olmuşlar. Sonra bir baktınız, bu üç yüz bin kitap birkaç hafta zarfında tek bir sayfada yazılıyor.
— Bunu görseniz, bu işi tesadüfe verebilir misiniz?
— Hiç tesadüf, yırtılan ve kaybolan üç yüz bin kitabı tek bir sayfada hatasız yazabilir mi?
— Bu işi gördükten sonra, kâtibini görmeseniz de kâtibin varlığından şüphe eder misiniz?
Asla etmezsiniz. Yok, eğer ederseniz, bu işi neyle izah edeceksiniz?
Aynen bunun gibi, her bir nev bir kitaptır. Yeryüzü ise bir sayfadır. Kışın yırtılan üç yüz bin kitap birkaç hafta zarfında yeryüzü sayfasında noksansız yazılmaktadır. Bir harf kâtipsiz olamazken, üç yüz bin kitabın tek bir sayfada yazılması nasıl tesadüf olabilir?
Her bir nevi bir kitaba benzettiğimizde, o nevin bir ferdi kendi kitabının bir kelimesi olur. Siz şimdi, sinek kitabının kelimelerinin çokluğunu düşünün… Papatya kitabının kelimelerinin çokluğunu düşünün… Diğer kitapların kelimelerinin çokluğunu düşünün…
İşte milyonlarca sayfası olan üç yüz bin kitap tek bir sayfada yani yeryüzü sayfasında yazılıyor. Ve her bahar mevsiminde bu yazma işi tekrar ediliyor. İşte bu, Allah’ın yeryüzüne vurduğu öyle bir mühürdür ki ne taklidi mümkündür ne de inkârı!
Bu dersimizde şu bölümü anlamaya çalıştık:
Mezkûr sikke ve hâtemlerden mesela:
فَانْظُرْ اِلَى آثَارِ رَحْمَتِ اللهِ كَيْفَ يُحْيِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِ الْمَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ
ayetinin işaret ettiği ihya ve nefh-i ruh keyfiyetindeki hâtem-i İlahîye bakınız ki pek çok garip garip haşirleri, acip acip neşirleri göresiniz! Evet, bilhassa arzın ihyasında her sene üç yüz binden fazla saha-i vücuda getirilen mahlukatın nevilerinde haşir ve neşirler vardır. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
Yazar: Sinan Yılmaz