a
Ana SayfaLemalar34. Altıncı Lem’a: Cenab-ı Hak bütün cüz ve cüzîlerde sikke-i mahsusasını ve bütün küll ve küllîlerde has hâtemini vazettiği gibi…

34. Altıncı Lem’a: Cenab-ı Hak bütün cüz ve cüzîlerde sikke-i mahsusasını ve bütün küll ve küllîlerde has hâtemini vazettiği gibi…

Lem’alar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Altıncı Lem’a: Cenab-ı Hak bütün cüz ve cüz’îlerde sikke-i mahsusasını ve bütün küll ve küllîlerde has hâtemini vazettiği gibi… (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)

(Sikke-i mahsusa: Kendine mahsus mühür / Hâtem: Mühür, damga)

Önce cüz ve cüz’înin ve küll ve küllînin manasını öğrenelim:

Küll: Parçalardan oluşan bütündür. Cüz ise küllü oluşturan parçalardır.

– Mesela ben bir küll’üm. Elim, kolum, ayağım ve diğer azalarım ise cüzdür.

– Yine bir ağaç bir külldür. Ağacın yaprağı, çiçeği ve meyvesi ise cüzdür.

– Bir fil külldür. Filin hortumu, ayakları, kulakları ve diğer azaları cüzdür.

– Yeryüzünün tamamını bir küll olarak düşünsek; dağlar, denizler, ovalar, ormanlar ve hakeza o küll’ün cüzleri olurlar.

– Güneş sistemimizi bir küll olarak düşünsek, her bir gezegen o küll’ün bir cüzüdür.

Peki, küllî nedir?

Küllî: Küll hükmündeki varlıklardan oluşan bütündür.

– Mesela ben küll isem insan kavramı küllîdir.

– Yine bir at küll ise hayvan kavramı küllîdir.

– Bir çiçek küll ise nebatat kavramı küllîdir.

Küllînin hariçte vücudu yoktur. Bu bir şahs-ı manevinin, bir nevin ve bir cinsin ismidir. Zihinlerde teşekkül eden bir mana olup bir vücudu yoktur. Bazı şeyler vardır ki bunların vücudu olmamakla birlikte, yokluklarına da hükmedilemez. Mesela sağ, sol, alt, üst gibi kavramlar bu tip kavramlardandır. Bunların bir vücudu yoktur lakin yokluklarına da hükmedilemez. Yani ne vardır ne de yoktur. Bunlara emr-i nisbî, emr-i itibarî ya da emr-i izafî denir. İşte küllî kavramı da bir emr-i nisbîdir. Küll hükmündeki varlıkların şahs-ı manevisini temsil eder. Bir neve veya cinse işaret eder.

Küll, cüz ve küllî kavramlarının manasını öğrendik. Peki, cüz’î nedir?

Cüz’î: Küllîyi oluşturan fertlerdir. Mesela insan nevi küllî, bir insan ise onun cüz’îsi olur.

Biraz evvel insana küll demiştik, şimdi cüz’î dedik. Bu, insanın nispetine göredir.

– İnsanın azalarına cüz nazarıyla bakılırsa, insana küll nazarıyla bakılır.

– Eğer insan nevine küllî nazarıyla bakılırsa, bu sefer insana cüz’î nazarıyla bakılır.

– Yine bir ağaca meyvesi, yaprağı ve çiçeği nazara alınarak bakılırsa, ağaç küll; çiçek, meyve ve yaprakları cüz olur.

– Eğer ağaç nevi nazara alınsa, bu durumda, ağaç nevi küllî; ağacın kendisi ise cüz’î olur.

Demek, bir varlık bir cihetten küll, diğer bir cihetten cüz’î olabilir.

Bir daha bilgiyi tekrar edelim:

Parçalardan oluşan ferde “küll” denir. Onu oluşturan parçalara “cüz” denir. Küll’lerin oluşturduğu şahs-ı maneviyeye ve neve “küllî” denir. O neve ait her bir ferde de “cüz’î ” denir.

İşte Allahu Teâlâ, bütün cüz ve cüz’îlere sikke-i mahsusasını ve bütün küll ve küllîlere has hâtemini vazetmiştir. Bu sikke ve hâtemlerden bir kısmını önceki lem’alarda okumuştuk. Lem’alar Risalesi’nin sonuna kadar da okumaya devam edeceğiz.

Bu makamda şunu sormak istiyorum:

— Üstadımız, “Bütün cüz ve cüz’îlerde ve bütün küll ve küllîlerde” diyeceğine, “Zerreden şemse kadar her şeyde” deseydi, aynı manayı karşılar mıydı?

Ya da şöyle deseydi:

— Her bir nevde, her bir fertte ve ferdin aza ve cihazlarında…

Bu ifade aynı manayı karşılar mıydı? Evet, karşılardı. Madem aynı manayı karşılıyor, o hâlde Üstadımız neden daha basit bir ifadeyi tercih etmeyip, anlaşılması daha zor olan bir ifadeyi tercih etti?

Bunun sebebi belagattır. Üstadımız bir belagat âlimidir. Zaten bu sırdan dolayı, Risaleleri defalarca okumamıza rağmen bıkmıyor ve usanmıyoruz. Bıkmadan okumamızın bir sebebi de Üstadımızın aynı manayı farklı şekillerde ifade etmesidir. Bu ders Lem’alar Risalesi’nin Altıncı Lem’ası. Baştan başlayıp tek seferde buraya kadar okuyan kişiyi aynı ifadelerle sıkmamak için Üstadımız farklı ifadeler kullanıyor.

Hani bir kitabı okurken bazen sıkılırsınız ya, başka bir odaya gidip okumaya devam ettiğinizde sanki yeni başlamış gibi olursunuz. Üstadımız da bu Altıncı Lem’ada ilk beş lem’ada yapmadığı bir girişi yapıyor. Okuyanın dağılan dikkatini toplayıp, kitabı eline yeni almış gibi okumasını sağlıyor.

Dersimizi burada noktalayıp cümlenin devamının izahını bir sonraki derse bırakalım. Bu dersimizde cüz ve cüzî ile küll ve küllî kavramlarının manasını öğrendik ve şu cümleyi mütalaa ettik:

Altıncı Lem’a: Cenab-ı Hak bütün cüz ve cüz’îlerde sikke-i mahsusasını ve bütün küll ve küllîlerde has hâtemini vazettiği gibi…

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin