13. Evet, izzet ve azamet ister ki esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında…
Lem’alar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Evet, izzet ve azamet ister ki esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında; tevhid ve celal ister ki esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikiden. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
(Esbab: Sebepler / Perdedar-ı dest-i kudret: Kudret elinin perdecisi, İlahi kudreti gizleyen perde / Tesir-i hakiki: Hakiki tesir)
Cümlenin izahına geçmeden önce “azamet” ve “celal” kavramları üzerinde biraz duralım:
İmam Gazali Hazretlerinin beyanına göre: Celal, Allah’ın isim ve sıfatlarının kemalidir. El-Celil ismi Allah’ın isim ve sıfatlarının nihayet kemalde olduğu manasına gelir.
Azamet ise Allah’ın hem zatının hem de isim ve sıfatlarının kemalidir. El-Azim ismi Allah’ın zatının, isim ve sıfatlarının nihayet kemalde olduğu manasına gelir.
Bu isimlere benzeyen bir de El-Kebir ismi vardır. El-Kebir ismi ise Allah’ın zatının kemaline işaret eder.
Bir daha tekrar edelim:
– Kebir ismi Allah’ın zatının kemaline,
– Celil ismi isim ve sıfatlarının kemaline,
– Azim ismi ise her ikisinin de kemaline işaret eder.
Esmâ-i hüsnâya ait bu kısa bilgilendirmeden sonra, şimdi mezkûr cümleyi anlamaya çalışalım:
Cenab-ı Hakk’ın izzet ve azameti farklı bir şey istiyor, tevhid ve celal farklı bir şey istiyor. İlk önce, izzet ve azametin istediği şey üzerine konuşalım:
Allah’ın izzeti ve azameti, sebeplerin kudretin faaliyetine perde olmasını istiyor. Ta ki izzet ve azametin hakkı muhafaza edilsin.
وَلِلَّهِ الْمَثَلُ الأَعْلَى “En güzel misaller Allah’ındır.” diyerek birkaç misalle bu meseleyi anlamaya çalışalım:
– Bir belediye başkanı, elinde makbuz çarşı pazar gezmez. Bu işi zabıtaya yaptırır. Çünkü başkanlık makamının izzeti buna müsaade etmez.
– Bir emniyet müdürü kırmızı ışıkta bekleyip, geçenlere ceza kesmez. O işi polise yaptırır. Sokakta ceza kesmeyi makamın izzeti kabul etmez.
– Bir general koğuşları teftiş etmez. Bu işi bir teğmene yaptırır. Generallik makamının izzeti koğuşları teftiş etmesine müsaade etmez.
– Bir vali yemekhanede çalışıp bulaşıkları yıkamaz. Bu işi bulaşıkçıya yaptırır. Valilik makamının izzeti bulaşık yıkamasına müsaade etmez.
– Yine bir sultan, elinde süpürge sokakları süpürmez. Bu işi çöpçüye yaptırır. Sultanlık makamının izzet ve azameti sokaklarda çöp toplamasına müsaade etmez.
Bu misallerdeki izzet ve azamet sahipleri insandır. Yani son derece âciz, zayıf ve miskin olan insandır. Buna rağmen, azıcık olan izzet ve azametlerini muhafaza için sebeplerle iş görüyorlar. Hasis işlerle bizatihi mübaşerette bulunmuyorlar.
Allahu Teâlâ ise mutlak izzet ve azametin sahibidir. Elbette izzet ve azametinin hakkı için sebeplerle iş görecek. Bu sayede:
1. Hasis işlerle bizzat mübaşeretini gizleyecek.
2. Hikmetini bilmediğimizden dolayı şikâyet ettiğimiz işlerde yüzümüzü zatından sebeplere çevirecek, yersiz şikâyetlere onları hedef yapacak.
3. Kusur var zannettiğimiz işlerde sebepleri perde yapıp kusurun onlardan çıktığını hissettirecek.
Ta ki izzet ve azameti muhafaza ola. Eğer sebepler olmasaydı insanlar Allah’tan şikâyet eder, kudretini inkâr eder, kemalini reddederdi. Bunu yapmasınlar diye sebepler vazedildi.
Evet, Allah’ın izzeti ve azameti sebeplerin perde olmasını istemektedir. Ancak tevhid ve celal başka bir şey istemektedir. Tevhid ve celal, sebeplerin tesir-i hakikiden ellerini çekmesini yani sebeplerin icatta bir ortaklığının olmamasını istemektedir. Zira sebepler tesir sahibi olursa bu durumda tevhid bozulur.
Tevhid Allah’ın birliği demektir. Allah’ın ne zatında ortağı vardır ne de fiillerinde. Tevhid ortağı kabul etmez. Eğer zerre miskal bir fiil bir sebepten sudur ederse tevhid bozulmuş olur. O zaman Allah’ın hem zatında hem de fiilinde ortağı olmuş ve Allah’ın celali kaybolmuş olur. Zira celal bütün kainatı kabza-i tasarrufunda tutmakla gözükür. Bir zerre o kabzadan ayrılsa tevhid ve celal bozulur. İşte bu sırdan dolayı, sebeplerin icatta hiçbir tesiri ve müdahalesi yoktur.
Bu dersimizde şu cümleyi anlamaya çalıştık:
Evet, izzet ve azamet ister ki esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında; tevhid ve celal ister ki esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikiden. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
Lem’alar risalesinin başından bu cümleye kadar Üstad Hazretleri sebeplerin vazedilişindeki bir kısım hikmetleri beyan etti. Bu cümleyle birlikte bu bahis kapanıyor. Bundan sonraki derslerde tevhidin iki kısmı ve tevhidin delilleri beyan edilecek.
Yazar: Sinan Yılmaz