35. Aktar-ı semavat ve arzı hâtem-i vahidiyetle ve mecmu-u kâinatı sikke-i ehadiyetle mühürlemiştir.
Bir önceki dersimizde cümleye başlamış ve cümlenin kalan kısmının izahını bu derse havale etmiştik. Şimdi, aynı cümleyi okuyarak dersimize başlayalım:
Cenab-ı Hak bütün cüz ve cüz’îlerde sikke-i mahsusasını ve bütün küll ve küllîlerde has hâtemini vazettiği gibi, aktar-ı semavat ve arzı hâtem-i vahidiyetle ve mecmu-u kâinatı sikke-i ehadiyetle mühürlemiştir. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
(Sikke-i mahsusa: Kendine mahsus mühür / Hâtem: Mühür, damga / Aktar-ı semavat ve arz: Göklerin ve yerin her tarafı / Mecmu-u kâinat: Kâinatın tamamı)
Cüz ve cüz’î ile küll ve küllî kavramlarının manasını önceki derste izah etmiştik. Bu dersimizde vahidiyet ve ehadiyet kavramlarının manasını izah edeceğiz:
Vahidiyet ve ehadiyet Allah’ın isimlerinin tecellisine iki farklı bakıştır. Bu lafızların manasını şu misalle anlayabiliriz:
Güneş denizi aydınlattığı gibi, denizin her bir damlasını da aydınlatır. Denizde tecelli ettiği gibi, aynı şekilde tek bir damlada da tecelli eder.
– Güneşin denizdeki tecellisi vahidiyettir.
– Denizde tecelli ettiği şekliyle tek bir damlada tecelli etmesi ehadiyettir.
Aynen bunun gibi, Allahu Teâlâ da şu âlemde isim ve sıfatlarıyla tecelli etmektedir.
– Bütün eşyanın hep birden Allah’ın isim ve sıfatlarına ayna olması Allah’ın vahidiyetinin tecellisidir.
– Tek bir eşyanın âlemde tecelli eden isim ve sıfatlara ayna olması ise Allah’ın ehadiyetinin tecellisidir.
Mesela Allah’ın yeryüzünün tamamına hayat vermesi vahidiyet tecellisidir. Tek bir kelebeğin bu hayatı kendinde göstermesi ehadiyet tecellisidir. Eğer siz tefekkür ederken yeryüzünü bir bütün olarak düşünüp, yeryüzüne hayat verilmesini tefekkür ederseniz vahidiyet tecellisini tefekkür etmiş olursunuz. Eğer tek bir kelebeği nazara alıp, ona hayat verilmesini düşünürseniz ehadiyet tecellisini tefekkür etmiş olursunuz.
Yine Allah’ın kâinatı yaratması ve “Hâlık” isminin kâinatın icadında gözükmesi vahidiyet tecellisidir. Bir kuşu yaratması ve “Hâlık” isminin kuşun icadında gözükmesi ise ehadiyet tecellisidir. Eğer siz tefekkür ederken kâinatı bir bütün olarak düşünüp, “Hâlık” ismini kâinatın yaratılmasında tefekkür ederseniz vahidiyet tecellisini tefekkür etmiş olursunuz. Eğer tek bir kuşu nazara alıp, “Hâlık” ismini onun yaratılmasında düşünürseniz ehadiyet tecellisini tefekkür etmiş olursunuz.
Cenab-ı Hak bütün cüz ve cüz’îlere ve bütün küll ve küllîlere kendine has mührünü vurmuş ve damgasını basmış. Yine semavata ve yeryüzüne geniş bir ölçekte vahidiyet mührünü vurmuş. Bu külli varlıkları geniş bir ayna yapıp esmâ-i hüsnâsının tecellisine mazhar eylemiş.
Mecmu-u kâinata (kâinatın her bir köşesine) ve her bir mahlukuna da ehadiyet mührünü vurmuş. Her bir mahluku küçük bir ayna yapıp kâinatta tecelli ettiği isimlerle o aynada tecelli etmiş.
Bu mühürlerden bir tanesini sonraki dersimizde işleyeceğiz. Bu dersimizde vahidiyet ve ehadiyet kavramlarının manasını öğrendik ve şu cümleyi mütalaa ettik:
…Aktar-ı semavat ve arzı hâtem-i vahidiyetle ve mecmu-u kâinatı sikke-i ehadiyetle mühürlemiştir. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
Yazar: Sinan Yılmaz