a
Ana SayfaLemalar37. Lakin bilinmez bir hikmete binaen şu haşir ve neşirlerin ekserisinde iade edilen emsal aralarındaki misliyet o kadar ayniyete karibdir ki…

37. Lakin bilinmez bir hikmete binaen şu haşir ve neşirlerin ekserisinde iade edilen emsal aralarındaki misliyet o kadar ayniyete karibdir ki…

Üstadımız kışın ölen mahlukatın bahar mevsiminde dirilmesinden bahsediyordu. Kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Lakin bilinmez bir hikmete binaen şu haşir ve neşirlerin ekserisinde iade edilen emsal aralarındaki misliyet o kadar ayniyete karibdir ki hemen hemen dirilen evvelkinin ne aynı ve ne gayrıdır denilebilir. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)

(Haşir: Ölümden sonra dirilip toplanma / Neşir: Yayma / Emsal: Benzerler / Misliyet: Benzerlik / Karib: Yakın )

Kışın ölen mahlukat bahar mevsiminde aynen yaratılıyor. Ancak ölenlere yeniden hayat verilmiyor; onların geride bıraktıkları tohum, çekirdek ve yumurtalardan emsalleri icat ediliyor. Ölen ile yeniden yaratılan arasında öyle bir benzerlik var ki yaratılan öncekinin aynı olmasa da ondan başka bir şey de değildir.

Mesela yaz mevsiminde yaratılan sinekler bir önceki yazda yaratılan sineklerle neredeyse tıpatıp aynıdır. Evet, aralarında şekil farkı var ancak bu farkı göz fark edemiyor.

Üstadımızın ifadesiyle, Cenab-ı Hak bilinmez bir hikmete binaen, bahar mevsiminde kışın ölen mahlukatın neredeyse aynısını yaratıyor. Burada şu soru akla gelebilir:

— Kışın ölen mahluklar bahar mevsimi geldiğinde yeniden diriltilseydi. Yani onların tohum, çekirdek ve yumurtalarından benzerleri yaratılacağına kendilerine hayat verilseydi. Mesela sineklerin 10 sene ömrü olsaydı. Her kış mevsimi geldiğinde ölselerdi. Yaz geldiğinde yeniden dirilselerdi. Bu, öldükten sonra dirilmeye daha büyük bir misal olmaz mıydı?

Bu soruya cevap olarak deriz ki: Allah ölmüşlere hayat vermeyip tohum, çekirdek ve yumurtalardan yenilerini yaratmakla kudretinin azametini göstermek istiyor. Şöyle ki:

Size sorsam:

— Ölmüş bir sineğe hayat vermek mi yoksa yumurtadan bir sinek çıkarmak mı daha zor?

Yumurtadan bir sinek çıkarmak daha zordur. Çünkü ölmüş sineğin kanadı var, gözü var, iğnesi var; diğer aza ve cihazları var. Böyle bir sineğe hayat vermede sadece ihya fiili gözükür. Ama yumurtadan çıkarılan sinekte hayat vermekle birlikte daha birçok faaliyet gözükür.

– Onu yoktan yaratmak

– Ona farklı bir suret vermek

– Kanat, göz, ayak ve iğne gibi azaları yoktan yaratıp o vücuda yerleştirmek

– Onu terbiye etmek

– Vazifesini ve hayat şartlarını ona öğretmek gibi çok faaliyetler yoktan yaratılan sinek üzerinde gözükür.

Hâlbuki bunların hiçbiri ölü sineğe hayat vermekte gözükmez. Dolayısıyla Allah kudretinin azametini göstermek için ölmüş sineklere yeniden hayat vermiyor. Bilakis yumurtalardan yeni sinekler icat ediyor ki onları aza, cihaz ve duygularla donatmakla kudretinin haşmetini göstersin.

Eğer birisi şöyle dese:

— Kışın ölen mahlukat baharda dirilmiyor. Baharda dirilenler öncekilerden başkadır. Eğer bizzat ölenler dirilseydi ben öldükten sonra dirilmeye iman ederdim.

Biz bu kişiye cevaben deriz ki:

— Yahu Allah sana daha zor olanı gösteriyor. Varlıkları yumurtalardan çıkarmak; onları cihaz, aza ve duygularla donatmak ve onlara hayat vermek ölmüş bir mahluka hayat vermekten çok daha zordur. Sen daha zorunu gördüğün hâlde inanmıyorsun!

Eğer Allah ölen mahlukata yeniden hayat verseydi bu sefer de diyecektin ki: “Bunların zaten bütün aza ve cihazları yerinde. Bunlara hayat vermek kolay. Sıfırdan, yoktan yaratıp hayat verseydi ben o zaman inanırdım.”

Bu sefer de böyle derdin. Bil ki Allah varlıkları çekirdek, tohum, yumurta ve nutfelerden çıkarmakla kudretinin azametini gösteriyor. Tabii aklı olana ve görmesini bilene…

Ölen varlıkların yeniden diriltilmeyip yenilerinin yaratılmasındaki bir başka hikmet de şudur:

Eğer Allah ölmüş bir sineğe hayat verseydi sadece “hayat veren” manasındaki “Muhyi” ismi tecelli ederdi. Hâlbuki suret veren manasındaki “Musavvir” ismi de tecelli etmek istiyor. Musavvir isminin tecelli edebilmesi için, kendisine suret verilecek yeni mahluklar lazım. Yine yaratan manasındaki “Hâlık” ismi de tecelli etmek istiyor. Hâlık isminin tecelli edebilmesi için varlıkların yoktan yaratılması lazım.

Daha bunlar gibi onlarca isim tecelli etmek istiyor. Eğer ölen varlıklara yeniden hayat verilir ve nizam böyle devam ederse bu isimlerin hiçbiri tecelli edemez. Sadece Muhyi ismi tecelli eder. Hâlbuki âlemin yaratılış gayesi Allah’ın isimlerine ayna olmaktır. Bu ayinedarlık da yeni mahlukların yaratılmasıyla mümkündür.

Üstadımız şöyle devam ediyor:

Her ne ise, misliyet, ayniyet mevzu bahis değildir. Her nasıl olursa olsun, o haşir neşirler beşerin suhulet-i haşrine delalet ettikleri gibi, beşerin haşrine birer misal ve birer örnek olabilirler. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)

(Misliyet: Benzerlik / Haşir: Ölümden sonra dirilip toplanma / Neşir: Yayma / Suhulet: Kolaylık)

Evet, bahar mevsiminde yaratılan varlıklar ister öncekilerin aynı olsun ister benzeri olsun bunun bir önemi yoktur. Her nasıl olursa olsun bahardaki o haşir ve neşirler -yani kışın ölen mahlukatın baharda dirilmesi ve yeryüzüne yayılması- insanların öldükten sonra dirilmesine bir misaldir ve beşerin haşrinin kolaylığına bir delildir.

Kur’an bu delili birçok ayetiyle işler. Birkaç örnek verelim:

يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَكَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ    

“Ölüden diriyi çıkarır, diriden ölüyü çıkarır ve ölümünden sonra yeryüzünü diriltir. İşte (siz de kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.” (Rum 19)

Başka bir ayet:

وَالَّذِي نَزَّلَ مِنَ السَّمَاء مَاءً بِقَدَرٍ فَأَنْشَرْنَا بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا كَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ  

“O Allah ki gökten bir ölçü ile su indirdi. Onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (siz de kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.” (Zuhruf 11)

Başka bir ayet:

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنَّكَ تَرَى الْأَرْضَ خَاشِعَةً فَاِذَا أَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ إِنَّ الَّذِي أَحْيَاهَا لَمُحْيِي الْمَوْتَى إِنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ  

“Allah’ın ayetlerindendir ki sen yeryüzünü boynunu bükmüş -yani kurumuş- görürsün de biz onun üzerine suyu indirdiğimizde o yeryüzü hemen kımıldar ve canlanır. Şüphesiz ki ona hayat veren elbette ölüleri de diriltecektir. Çünkü O, her şeye gücü yetendir.”

Bunlar gibi birçok ayetle, Allahu Teâlâ bahar mevsimindeki ihyayı, insanın öldükten sonraki diriltilmesine misal yapmış ve insanın haşrini bahardaki mahlukatın haşriyle ispat etmiş.

Üstadımızın mezkûr beyanları ile ayetlerin nasıl örtüştüğünü de görelim ve bununla, Risaleler de nasıl bir Kur’anî yolun takip edildiğini anlayalım. Risaleler Kur’an’dan süzülmüştür ve onun bir mucize-i manevisidir. Bu eserlerin kıymetini inşallah bilelim ve ona göre emek verelim!

Bu dersimizde şu bölümü anlamaya çalıştık:

Lakin bilinmez bir hikmete binaen şu haşir ve neşirlerin ekserisinde iade edilen emsal aralarındaki misliyet o kadar ayniyete karibdir ki hemen hemen dirilen evvelkinin ne aynı ve ne gayrıdır denilebilir. Her ne ise, misliyet, ayniyet mevzu bahis değildir. Her nasıl olursa olsun, o haşir neşirler beşerin suhulet-i haşrine delalet ettikleri gibi, beşerin haşrine birer misal ve birer örnek olabilirler. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin