60. On dördüncü Lem’a: Arkadaş! Mevcudat Cenab-ı Hakk’ın vücub-u vücud ve vahdetine şehadet ettiği gibi…
Lem’alar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
On dördüncü Lem’a: Arkadaş! Mevcudat Cenab-ı Hakk’ın vücub-u vücud ve vahdetine şehadet ettiği gibi… (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
(Vücub-u vücud: Varlığının vacip ve lazım olması / Vahdet: Birlik)
Bizler eserin başından buraya kadar, mevcudatın Cenab-ı Hakk’ın vücub-u vücuduna ve vahdetine olan şehadetini tahlil ediyoruz. Bu On Dördüncü Lem’aya kadar bu şehadeti birçok yönüyle mütalaa ettik. Dolayısıyla bu cümlenin izahını önceki derslere havale ediyoruz.
Üstadımız şöyle devam ediyor:
…celalî, cemalî, kemalî olan cemî sıfatına da delalet etmekle… (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
(Cemî: Bütün)
Mahlukat Allah’ın hem vücub-u vücuduna hem vahdetine şehadet etmekle birlikte; Allah’ın celalî, cemalî ve kemalî olan sıfatlarına da delalet etmektedir.
Üstadımız Allah’ın sıfatlarını üçe ayırdı: Celalî, cemalî ve kemalî.
Klasik kelam kitaplarında Allah’ın sıfatları şu şekilde üçe ayrılır:
1. Zatî sıfatlar: Bu sıfatlar vücud, kıdem, beka, vahdaniyet, kıyam bi-nefsihi ve muhalefetün li’l havâdistir.
2. Subutî sıfatlar: Bu sıfatlar hayat, ilim, irade, sem’ (yani işitmek), basar (yani görmek), kudret ve kelamdır. Maturidiler bu sıfatlara bir de tekvin sıfatını eklerler.
3. Fiilî sıfatlar: Bu sıfatlar da tahlik (yaratma), terzik (rızık verme), inşa (ilk başta yaratma), ibda (eşsiz bir şekilde yaratma), ihya (diriltme), ifna (yok etme), tasvir (şekil verme), inma (büyütme), tezyin (süsleme), tanzim (nizama koyma), tekmil (kemale ulaştırma), ba’s (öldürdükten sonra diriltme), in’am (nimetlendirme), gufran (affetme), terbib (terbiye etme) gibi fiille ilgili olan sıfatlardır. Bu sıfatların hepsi tekvin sıfatının manası içine girmektedir.
Klasik kelam kitaplarında sıfatlar bu şekilde üçe ayrılmışken, Üstadımız sıfatları celalî, cemalî ve kemalî olarak üçe ayırdı.
Kemalî sıfatlar: Allah’ın zatının kemaline delalet eden sıfatlardır. Mesela:
– Her şeyi bilen manasındaki “alîm” sıfatı kemalî bir sıfattır.
– Her şeye gücü yeten manasındaki “kadîr” sıfatı kemalî bir sıfattır.
– Her şeyi gören manasındaki “basîr” sıfatı kemalî bir sıfattır.
– Her şeyi işiten manasındaki “semi” sıfatı kemalî bir sıfattır.
Bunlar gibi, Allah’ın zatının kemaline işaret eden sıfatlara kemalî sıfatlar denilir.
Diğer sıfatlar ise ya cemalîdir ya da celalîdir. Allah’ın lütfuna, merhametine, affına ve ihsanına ait sıfatlar cemalîdir. Allah’ın azabına, ikabına, kibriyasına ve azametine ait sıfatlar ise celalîdir. Mesela:
– Rızık verme manasındaki “terzik” sıfatı cemalîdir. Yok etme manasındaki “ifna” sıfatı ise celalîdir.
– Hayat verme manasındaki “ihya” sıfatı cemalîdir. Öldürme manasındaki “imâte” sıfatı ise celalîdir.
– Bağışlamak manasındaki “gufran” sıfatı cemalîdir. Azap etme manasındaki “ta’zib” sıfatı ise celalîdir.
Bunlar gibi, Allah’ın merhamet ve ihsanına delalet eden sıfatlar cemalî; şiddet ve azabına delalet eden sıfatlar ise celalîdir.
Üstadımız dedi ki: Mevcudat Cenab-ı Hakk’ın celalî, cemalî, kemalî olan cemî sıfatına delalet eder.
Dilerseniz, bu beyanı biraz somutlaştıralım. Bir kelebekte tecelli eden sıfatların bir kısmını okuyalım. Bu sayede, mevcudatın Cenab-ı Hakk’ın celalî, cemalî ve kemalî sıfatlarına nasıl delalet ettiklerini daha iyi anlayalım:
– Bu kelebek yok idi, var oldu. Yoktan yaratılmasıyla Allah’ın “tahlik” sıfatına ayna oldu.
– Yine bu kelebek mevcut elementlerin bir araya gelmesiyle yaratıldı. Var olan maddelerden yaratılmasıyla Allah’ın “inşa” sıfatına ayna oldu.
– Bu kelebek, yaratılan hiçbir kelebeğe benzemiyor. Eşsiz bir şekilde yaratılmış. Bu şekilde yaratılışıyla Allah’ın “ibda” sıfatına ayna oldu.
– Allah bu kelebeğe hayat verdi. Hayatıyla Allah’ın “ihya” sıfatına ayna oldu.
– Allah bu kelebeği besledi. Beslenmesiyle Allah’ın “terzik” sıfatına ayna oldu.
– Allah bu kelebeğe bir suret ve şekil verdi. Suretiyle Allah’ın “tasvir” sıfatına ayna oldu.
– Allah bu kelebeği büyüttü. Büyümesiyle Allah’ın “inma” sıfatına ayna oldu.
– Allah bu kelebeği süsledi. Süslenmesiyle “tezyin” sıfatına ayna oldu.
– Allah bu kelebeğin vücuduna, cihaz ve organlarına bir nizam verdi. Bu nizam ile “tanzim” sıfatına ayna oldu.
– Allah bu kelebeği yavaş yavaş kemale ulaştırdı. Tırtıl iken, süslü bir kelebek oldu. Kemale ulaşmasıyla “tekmil” sıfatına ayna oldu.
– Allah bu kelebeği nimetlendirdi. Nimetlenmesiyle Allah’ın “in’am” sıfatına ayna oldu.
– Allah bu kelebeği terbiye etti. Ona vazifesini ve hayat şartlarını öğretti. Öğrenmesiyle Allah’ın “terbib” sıfatına ayna oldu.
– Allah bu kelebeği sanatla yarattı. Kelebek âdeta antika bir sanat eseri oldu. Bu sanatıyla Allah’ın “sun” sıfatına ayna oldu.
– Allah bu kelebeği emrine itaatkâr kıldı. Kelebek zerre miskal haddini aşmadı. Haddini aşmayıp emre itaatkâr kılınmakla Allah’ın “teshir” sıfatına ayna oldu.
– Yapan elbette yaptığını bilecek. Kudreti onu yapmaya yetecek. Yaptığını görecek ve yapmayı irade edecek. Bütün bunlarla o kelebek Allah’ın alîm, kadîr, basîr ve mürîd sıfatlarına ayna oldu.
Kelebek daha bunlar gibi onlarca sıfata ayna oldu, mazhar oldu.
— Şimdi anladınız mı kelebek nasıl bir kitapmış?
Öyle bir kitapmış ki onda onlarca İlahî sıfat yazılmış.
İşte bu sırdan dolayı kâmil bir mümin bir kelebeği öldüremez. Çünkü o kelebek Allah’ın antika bir sanatıdır. Bir çiçeği koparamaz. Çünkü o çiçek Rabbânî bir kasidedir. Bir yaprağa elini uzatamaz. Çünkü o yaprak Allah’ın celalî, cemalî ve kemalî sıfatlarının aynası ve isimlerinin mazharıdır.
Her bir varlık Allah’ın sıfatlarına ayna olduğu gibi, esmâ-i hüsnasına da aynadır. Üstadımız metinde “…cemî sıfatına delalet eder.” dediği için bizler sıfatlar üzerinde konuştuk, esmâdan bahsetmedik.
Üstadımız şöyle devam ediyor:
…Hâlık’ın zatında naks ve kusur olmadığını ve şuûnatında, sıfatında ve esmasında ve ef’âlinde de naks ve kusur bulunmadığını ilân ediyor. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
(Naks: Noksanlık)
Evet, mevcudat:
1. Cenab-ı Hakk’ın vücub-u vücuduna ve vahdetine şehadet ediyor.
2. Cenab-ı Hakk’ın celalî, cemalî ve kemalî sıfatlarına delalet ediyor.
3. Allah’ın hem zatında noksanlık ve kusur olmadığını hem de şuunatında, sıfatında, isimlerinde ve fiillerinde bir noksanlık ve kusur olmadığını ilan ediyor.
Bu son cümle metnin devamında açılacak. Bu sebeple, bu cümlenin izahını bir sonraki derse bırakalım. Şuunat kavramını da yine o derste izah ederiz.
Bu dersimizde şu cümlenin izahına çalıştık:
On dördüncü Lem’a: Arkadaş! Mevcudat Cenab-ı Hakk’ın vücub-u vücud ve vahdetine şehadet ettiği gibi, celalî, cemalî, kemalî olan cemî sıfatına da delâlet etmekle, Hâlık’ın zatında naks ve kusur olmadığını ve şuûnatında, sıfatında ve esmasında ve ef’âlinde de naks ve kusur bulunmadığını ilân ediyor. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
Yazar: Sinan Yılmaz