15. İkincisi hakiki tevhiddir ki “Allah birdir, mülk O’nundur, vücud O’nundur, her şey O’nundur.” der.
Bir önceki dersimizde tevhidin manasını ve birinci kısmı olan âmiyâne tevhidin ne olduğunu öğrenmiştik. Bu derste tevhidin ikinci kısmını öğreneceğiz. Üstadımız şöyle diyor:
İkincisi hakiki tevhiddir ki “Allah birdir, mülk O’nundur, vücud O’nundur, her şey O’nundur.” der. Lâyetezelzel bir itikada sahiptirler. Bu kısım tevhid sahipleri her şeyin üstünde Cenab-ı Hakk’ın sikkesini görür ve her şeyin cephesinde bulunan mührünü, damgasını okur. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
(Vücud: Varlık / Lâyetezelzel: Sarsılmayan / Sikke: Damga / Cephe: Yüz)
Hakiki tevhid sahipleri, “Mülk Allah’ındır.” der; zerreden şemse kadar bütün mülkü Allah’a teslim eder.
“Vücud Allah’ındır.” der; atomlardan galaksilere kadar tüm varlığı Allah’ın icadına isnad eder.
“Her şey O’nundur.” der; zerre miskal eşyayı sebeplere, tabiata havale etmez.
Lâyetezelzel, sarsılmaz bir itikada sahiptirler. Dağlar kaysa bunlar kaymaz!
Peki, bunları böyle sarsılmaz bir iman sahibi yapan şey nedir? Âmiyâne tevhid sahipleri de kâinatın Allah’ın mülkü olduğunu söylüyor ve ortağı reddediyordu. Hakiki tevhidin âmiyâne tevhidden farkı nedir?
Farkı şudur: Hakiki tevhid sahipleri her şeyin üstünde Allah’ın sikkesini görür ve her varlığın yüzünde Allah’ın mühür ve damgalarını okur.
Sikke: Madenî paranın üzerine vurulan damgadır. Bu damgayla o paranın devlete ait olduğu ispat edilir. İşte Allah da her varlık üzerine kendine mahsus sikkesini vurmuştur. Allahu Teâlâ bu sikkenin lisan-ı hâliyle “Bütün eşya benimdir.” der.
Mühür: Eskiden imza yerine kullanılan küçük alettir. Padişah mühürlerini duymuşsunuzdur. Bir mektubun üzerine mührünü bastı mı o mühürden anlarsınız ki bu mektup sultana aittir.
Zerreden şemse kadar her bir varlık da Allah’ın bir mektubu hükmündedir. Cenab-ı Mevla o mektuplar üzerine kendine has mührünü vurmuş ve bu mührün lisan-ı hâliyle “Bütün mevcudat benimdir.” demiştir.
– İşte hakiki tevhid sahipleri için her varlık İlahî bir mektuptur. O mektupta yüzler esmâ-i İlahî yazılmıştır.
– Her mevcud Rabbanî bir kasidedir. İlahî isimleri kendinde okutur.
– Her mahluk Allah’ın isimlerine bir aynadır. Kendinde tecelli eden isimlerle Allah’ı gösterip O’na davet eder.
Bu kısım tevhid sahipleri bir ağacı bir film gibi seyreder; bir çiçeği bir kitap gibi okur. En basit varlıktan Allah’ın varlığına ve birliğine onlarca delil çıkartır.
Şöyle bir anım aklıma geldi:
Bir vakit caminin bahçesinde oturmuş, ağaçları seyrediyordum. Yanıma medrese hocası bir dostum geldi. Biraz sohbetten sonra bana dedi ki:
— Ya gerçekten Allah’ın varlığı, ahiretin varlığı ve diğer iman hakikatleri ispat edilebilir mi?
Bu soruyu bana avamdan birisi sormuyor, bir medrese hocası soruyor. Dedim ki:
— Evet, ispat edilebilir.
Dedi ki:
— Anlatsana biraz, nasıl ispat ediyorsun?
Dedim ki:
— Bana sorma, şu ağacın dalındaki çiçeğe sor. Sana o anlatsın. Altı iman hakikatini sana o ispat etsin.
Dedi ki:
— Nasıl?
Dedim ki:
— Sen herhâlde onun konuşmasını işitemiyorsun, üzerindeki yazıları okuyamıyorsunuz. Ben sana bir kısım sözlerini tercüme edeyim, üzerindeki yazılardan da bir kısmını okuyayım…
Orada çiçeğin konuşmasını tercüme edip üzerindeki yazılardan bir kısmını okudum. Arkadaşım dedi ki:
— Fesübhanallah! Bu çiçek bunları mı söylüyormuş?
Ben dedim ki:
— Daha fazlasını söylüyor lakin hepsini tercümeye vakit yok.
Dedi ki:
— Bu ilim neredendir?
Dedim ki:
— Risale-i Nur baştan sona bu ilmi öğretiyor. Buna hakka’l-yakîn kuvvetinde ayne’l-yakîn iman denir.
Dersimizi uzatmamak için çiçeğin konuşmasını nakletmiyorum. Zaten bir ders sonra Üstad Hazretleri bu konuşmaları izah etmeye başlıyor. Lem’alar eserinin sonuna kadar da konumuz bu.
Burada şunu söylemek istiyorum:
Risale-i Nur, talebesinin bu makamı kazanmasını sağlar. Eğer kişi bu makama ulaşamamışsa sorun kendindedir. Ya okuma tekniğinin yanlış olmasından ya tefekkürünün azlığından ya fıtratından ya da başka bir sebeptendir. Asla Risale-i Nur’dan değildir.
Bu dersimizde şu bölümün izahına çalıştık:
İkincisi hakiki tevhiddir ki “Allah birdir, mülk O’nundur, vücud O’nundur, her şey O’nundur.” der. Lâyetezelzel bir itikada sahiptirler. Bu kısım tevhid sahipleri her şeyin üstünde Cenab-ı Hakk’ın sikkesini görür ve her şeyin cephesinde bulunan mührünü, damgasını okur. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
Yazar: Sinan Yılmaz