17. Birinci Lem’a: Bakınız, her bir masnuun yüzünde öyle bir sikke vardır ki ancak her şeyi halk eden Hâlık’a mahsustur.
Lem’alar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Kur’an-ı Hakim’den istifade ettiğimiz ikinci kısım tevhidin birkaç mertebelerini birkaç lem’a zımnında izah edeceğiz.
Birinci Lem’a: Bakınız, her bir masnuun yüzünde öyle bir sikke vardır ki ancak her şeyi halk eden Hâlık’a mahsustur. (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
(Zımnında: İçinde / Masnu: Sanatlı yapılmış eser / Sikke: Damga / Halk eden: Yaratan / Hâlık: Yaratıcı)
Daha önceki derslerimizde demiştik ki:
— Hakiki tevhid sahibi kâinatı bir kitap gibi okur, bir film gibi seyreder.
— Varlıklar üzerindeki İlahî isimleri tefekkür eder.
— Her bir varlık onun için bir aynadır, kitaptır, kasidedir.
— Hakiki tevhid sahibine göre her bir mahluk, çok delillerle tevhidin varlığını ispat eden bir şahit, Allah’ı zikreden bir zâkir ve O’nu tesbih eden bir müsebbihtir.
— Her bir varlık kendinde tecelli eden isim ve sıfatlarla, isimlerin müsemması ve sıfatların mevsufu olan Allah’ı gösterip O’na işaret eder.
Peki, nasıl? Bu saydıklarımız nasıl oluyor?
İşte bu dersle birlikte nasılın cevabına başlayacağız. 14 Lem’ada Üstad Hazretleri bu kısım tevhidin bir kısım mertebelerini gösterecek. 1. Lem’a’ya şöyle başladı:
Her bir masnûun yüzünde… (Mesnevi-i Nuriye, Lem’alar)
Masnu: Sanatla yapılmış eser demektir. Kuşlardan ağaçlara, çiçeklerden karıncalara, balıklardan yıldızlara kadar her bir varlık bir sanat eseridir. Hatta bize en hakir gözüken sinek ve böcek gibi varlıklar dahi bir sanat eseridir.
– Hele bir tavus kuşuna baksanız…
– Baharda çiçeklerle süslenmiş, yemyeşil elbisesini giymiş bir ağaca baksanız…
– Yaprakları bir biri içine dolanmış bir güle baksanız…
– Rengârenk boyanmış bir papağana baksanız…
Fesübhanallah dersiniz. Bunlar gibi her bir varlık bir masnudur yani sanatla yapılmış bir eserdir.
Her bir masnuun yüzünde de bir sikke vardır. Buradaki yüz ifadesiyle baştaki yüz değil, vücudu kastedilir.
Sikke: Madeni paranın üzerine vurulan damgadır. Bu damgayla o paranın devlete ait olduğu ispat edilir. İşte Allah da her masnuun üzerine kendine mahsus sikkesini vurmuştur. Bu sikkenin lisan-ı hâliyle, “Bu sanat eseri benimdir.” der. Ve bu sikkeyi her şeyi yaratan zattan başkası vuramaz.
— Peki, niçin her şeyi yaratan zattan başkası bu sikkeyi vuramaz?
Çünkü bu sikkeyi vurabilmek için sonsuz bir kudrete, muhit bir ilme, sınırsız bir iradeye ve sonsuz sıfatlara sahip olmak gerekir. Kudreti sonsuz, ilmi muhit, iradesi sınırsız ve diğer sıfatları sonsuz olmayan bu sikkeyi vuramaz. Eğer bu sikkeyi vurabiliyorsa her şeyi de o yaratmıştır. Çünkü bu sikke ancak ve ancak her şeyi yaratan zata mahsus bir sikkedir. Gökyüzünü icad edemeyen, “Sineğe bu sikkeyi ben vurdum.” diyemez. Gezegenleri gezdiremeyen, “Çiçekteki bu sikke benimdir.” diyemez.
Bakın, Üstad Hazretleri bir tevhid dersi yapıyor. Diyor ki: Her bir masnuun yüzünde öyle bir sikke vardır ki ancak her şeyi halk eden Hâlık’a mahsustur.
Daha bu sikkenin ne olduğunu söylemedi. Ama şunu söyledi:
1. Bu sikke her masnuun yüzüne vurulmuş.
2. En küçük bir varlıktaki sikkeye sahiplik iddiasında bulunabilmek için kâinatı yaratabilecek isim ve sıfatlara sahip olmak lazımmış.
Bu sikkenin ne olduğunu sonraki derslerde öğreneceğiz. Dersimizi burada tamamlayalım. Bu dersimizde şu bölümü anlamaya çalıştık:
Kur’an-ı Hakim’den istifade ettiğimiz ikinci kısım tevhidin birkaç mertebelerini birkaç lem’a zımnında izah edeceğiz.
Birinci Lem’a: Bakınız, her bir masnuun yüzünde öyle bir sikke vardır ki ancak her şeyi halk eden Hâlık’a mahsustur.
Yazar: Sinan Yılmaz