a
Ana SayfaReşhalar51. Evet, kâinatta yazılan sayısız ayetler Zat-ı Ehad’in vahdaniyetine şehadet ettikleri gibi…

51. Evet, kâinatta yazılan sayısız ayetler Zat-ı Ehad’in vahdaniyetine şehadet ettikleri gibi…

Reşhalar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Evet, kâinatta yazılan sayısız ayetler Zat-ı Ehad’in vahdaniyetine şehadet ettikleri gibi, risalet-i Ahmediye’ye de (a.s.m.) delalet ve şehadet ederler. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

(Vahdaniyet: Birlik)

Şu kâinattaki her bir varlık kalem-i kudretle yazılan bir ayet hükmünde olup iki şeye şehadet ve delalet eder:

1. Cenab-ı Hakk’ın vahdaniyetine şehadet eder. Vahdaniyete olan şehadeti Lem’alar ve Katre Risalesi’nde mütalaa ettik.

2. Hz. Muhammed (a.s.m.)’ın nübüvvetine şehadet eder.

Bu dersimizde bu ikinci şehadetin keyfiyetini mütalaa edeceğiz. Üstadımız şöyle devam ediyor:

Ezcümle: Kâinatta görünen hüsn-ü sanat dahi risalet-i Ahmediye’ye (a.s.m.) delalet ve şehadet eden kat’î bir delildir. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

(Ezcümle: Mesela / Hüsn-ü sanat: Güzel sanat)

Kâinatın Efendimiz (a.s.m.)’ın risaletine birçok yönden şehadeti vardır. Bizler bu makamda, kâinatta görünen hüsn-ü sanatın şehadetini mütalaa edeceğiz. Üstadımız bu şehadeti şöyle izah ediyor:

Zira şu ziynetli masnuatın cemali, hüsn-ü sanat ve ziyneti izhar eder. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

(Masnuat: Sanatlı yapılmış eserler / Cemal: Güzellik)

Cümle cümle ilerleyelim:

– Eğer kâinattaki varlıklara “yaratılmış olmaları” cihetiyle bakarsak, Allah’ın Hâlık ismini görüp, varlıklara “mahluk” olmaları cihetiyle bakmış oluruz.

– Eğer kâinattaki eşyaya “var olmaları” cihetiyle bakarsak, Allah’ın Mûcid ismini görüp, varlıklara “mevcut” olmaları cihetiyle bakmış oluruz.

– Eğer kâinattaki varlıklara “sanatlı bir eser olmaları” cihetiyle bakarsak, Allah’ın Sâni ismini görüp, varlıklara “masnu” olmaları cihetiyle bakmış oluruz.

Bu makamda, varlıklara masnu olmaları cihetiyle bakacağız. Evet, her bir varlık, papatyadan bülbüle, papağandan tavus kuşuna, tane tane dizilmiş mısırdan denizlerin dibindeki balıklara kadar, her şey sanatla yapılmış bir eserdir.

Birinci kaidemiz şu:

Sanatla yapılmış bu eserlerin güzelliği, sanatın güzelliğini ve suretin ziynetini izhar ediyor. Yani bu eserlerin güzelliği onlardaki hüsn-ü sanatın ve suret-i ziynetin güzelliğinden geliyor. Onlar böyle bir hüsn-ü sanata ve suret-i ziynete mazhar olmakla sanat eseri olmuşlar. Sanat eseri olmakla da bu hüsn-ü sanata ve suret-i ziynete şehadet etmişler.

— Peki, hüsn-ü sanat ve ziynet neye şahadet eder?

Üstadımız neye şehadet ettiğini şöyle izah ediyor:

Sanat ve suretin güzelliği, Sâni’de güzelleştirmek ve ziynetlendirmek isteği mevcut olduğuna delalet eder. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

(Sâni: Sanatkâr)

Sanatın ve ziynetin güzelliği, sanatkârında güzelleştirmek isteğinin ve ziynetlendirmek arzusunun mevcut olduğuna delalet eder. Zira sanatkârında güzelleştirmek isteği olmasaydı, onu bu şekilde hüsn-ü sanatla yaratmazdı. Ziynetlendirmek arzusu olmasaydı, onu bu kadar süslemezdi. Madem sanatla yaratmış ve ziynetle süslemiş, o hâlde güzelleştirme ve ziynetlendirme arzusu var.

— Peki, Sâni’deki bu güzelleştirmek ve ziynetlendirmek isteği neye şahadet eder?

Üstadımız neye şehadet ettiğini şöyle izah ediyor:

Güzelleştirmek ve ziynetlendirmek sıfatları, Sâni’in sanatına olan muhabbetine delalet eder. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

(Sâni: Sanatkâr)

Güzelleştirmek ve ziynetlendirmek arzusu, sanatkârın sanatına olan muhabbetine delalet eder. Demek, sanatını seviyor ki eserini güzelleştirmek istiyor. Eğer sanatını sevmeseydi, eserini güzelleştirmek ve süslemek istemez, alelade bir şey yapardı. Madem yapmamış, onu en ince sanatla yaratıp en güzel ziynetle süslemiş, o hâlde sanatına karşı bir muhabbeti var.

Bu durumda şöyle diyebiliriz:

— Madem sanatına karşı bir muhabbeti var; o hâlde en çok sevdiğini en sanatlı yaratacak, sanatına en fazla onu mazhar edecek.

Evet, böyle diyebiliriz. Bundan da en sanatlı varlığın kim olduğunu anlarız. En sanatlı varlığı Üstadımız şöyle beyan ediyor:

Bu muhabbet ise masnuatın en ekmeli insan olduğuna delildir. Çünkü o muhabbetin mazhar ve medarı insandır. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

(Masnuat: Sanatlı yapılmış eserler / Ekmel: En mükemmel)

Allah’ın -zatına layık bir şekilde- sanatına olan muhabbeti, masnuatın en mükemmelinin insan olduğunu gösterir. Çünkü demiştik ki: Madem sanatına karşı muhabbeti var; öyleyse en çok sevdiğini en sanatlı yaratacak.

Bizler biliyoruz ki Allah’ın en sanatlı mahluku insandır. Bu durumda, en sevgili mahluku da insan olmalıdır. Zaten insanı halife-i arz yapmış, onu meleklerden dahi üstün kılmıştır.

Üstadımız metnin devamında insanın vasıflarını sayacak ve bu vasıfları sebebiyle insanın en ekmel mahluk olduğunu gösterip, bununla da Allah’ın en has muhatabı olduğunu ispat edecek. Zira Sani-i Zülcelal, en çok sevdiğini en sanatlı şekilde yaratır.

Şimdi, bu derste öğrendiklerimizi maddeleyelim:

Şu kâinattaki hüsn-ü sanat ve ziynet hem Allah’ın vahdaniyetini hem de Hz. Muhammed (a.s.m.)’ın risaletini ispat eder. Risalet-i Ahmediye’ye delaleti şöyledir:

1. Masnuatın güzelliği hüsn-ü sanat ve ziyneti izhar eder.

2. Sanatın ve ziynetin güzelliği, sanatkârında güzelleştirmek isteğinin ve ziynetlendirmek arzusunun mevcut olduğuna delalet eder.

3. Güzelleştirmek ve ziynetlendirmek arzusu, Sâni’in sanatına olan muhabbetine delalet eder.

4. Sanatına olan muhabbeti de masnuatın en mükemmeli insan olduğunu ispat eder. Çünkü o muhabbetin mazharı insandır.

O muhabbetin mazharı niçin insandır, bir sonraki dersimizde bu konuyu işleyeceğiz. Ancak metnin tamamına bakabilmek için bu derste öğrendiğimiz dört maddeyi bir sonraki derse taşımalıyız. Çünkü daha mesele tamamlanmadı; kâinatın risalet-i Ahmediye (a.s.m.)’a nasıl şehadet ettiğini öğrenmedik. Bunu metni tamamladığımızda öğreneceğiz. Meseleyi ihata edebilmek için de bu dört maddeye ihtiyacımız var. Bu dersten ödevimiz bu dört maddeyi ezberlemek ve tahlil etmek olsun.

Bu dersimizde şu bölümün mütalaasını yaptık:

Evet, kâinatta yazılan sayısız ayetler Zat-ı Ehad’in vahdaniyetine şehadet ettikleri gibi, risalet-i Ahmediye’ye de (a.s.m.) delalet ve şehadet ederler.

Ezcümle: Kâinatta görünen hüsn-ü sanat dahi risalet-i Ahmediye’ye (a.s.m.) delalet ve şehadet eden kat’î bir delildir. Zira şu ziynetli masnuatın cemâli, hüsn-ü sanat ve ziyneti izhar eder. Sanat ve suretin güzelliği, Sânide güzelleştirmek ve ziynetlendirmek isteği mevcut olduğuna delâlet eder. Güzelleştirmek ve zînetlendirmek sıfatları, Sâniin sanatına olan muhabbetine delâlet eder. Bu muhabbet ise masnuatın en ekmeli insan olduğuna delildir. Çünkü o muhabbetin mazhar ve medarı insandır. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin