46. Acaba o zat, o minberde Arşa müteveccihen ellerini kaldırarak yaptığı dua ile ne istiyor ki bütün mahlukat “Âmin” söylüyor…
Üstadımız, Efendimiz (a.s.m.)’ın duasının saadet-i ebediyenin icadına vesile olmasını dört maddede izah ediyordu:
1. Kim dua ediyor?
2. Niçin dua ediyor?
3. Kime dua ediyor?
4. Duasında ne istiyor?
Önceki derslerimizde ilk üç maddeyi yani kimin dua ettiğini, niçin dua ettiğini ve kime dua ettiğini mütalaa etmiştik. Bu dersimizde dördüncü maddeyi yani duasında ne istiyor maddesini mütalaa edeceğiz.
Üstadımız, duasında ne istiyor maddesini şöyle izah ediyor:
Acaba o zat, o minberde Arşa müteveccihen ellerini kaldırarak yaptığı dua ile ne istiyor ki bütün mahlukat “Âmin” söylüyor?
Evet, o zat Cenab-ı Hakk’ın rızasını ve cennette mülâkat ve rüyetiyle saadet-i ebediyeyi istiyor.
(Mülâkat: Kavuşma / Rüyet: (Allah’ı) Görme)
Efendimiz (a.s.m.)’ın istediği şeyi öğrendik. Allah’ın rızasını istiyor, cennette Allah’a kavuşmak istiyor, Allah’ı görmek istiyor ve saadet-i ebediyeyi istiyor. Mesela diyor ki:
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْجَنَّة وَمَا قَرَّبَ إِلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ وَعَمَلٍ
“Ey Allah’ımız, senden cenneti istiyorum ve ona yakınlaştıracak söz ve amelleri istiyorum.”
Ve yine diyor ki:
اللَّهُمَّ ارْزُقْنَا رِضَاكَ وَجَنَّةَ الْفِرْدَوْسِ اْلأَعْلى
“Ey Allah’ımız, bizi rızan ile ve Firdevs-i A’la cennetiyle rızıklandır.”
اللَّهُمَّ ارْزُقْنَا النَّظَرَ لِوَجْهِكَ الْكَرِيمِ
“Ey Allah’ımız, bizi kerim zatını görmekle rızıklandır.”
Bunlar gibi, onlarca farklı duayla Allah’ın rızasını istiyor, cennette Allah’a kavuşmak istiyor, Allah’ı görmek istiyor ve saadet-i ebediyeyi istiyor. Ve bu duaya bütün beniâdem “Âmin” diyor. Zevilhayat olan hayvanat ve nebatat dahi “Âmin” diyor. Ve kâinat, içindeki bütün mevcudatıyla “Âmin” diyor. Böyle bir duanın kabul edilmemesi ve Peygamberimiz (a.s.m.)’a isteğinin verilmemesi mümkün müdür? Hâşâ ve kellâ.
Üstadımız şöyle devam ediyor:
Bu istenilen şeylerin icadına rahmet, hikmet, adalet gibi sayısız esbap olmadığı takdirde, o zat-ı nuranînin tek duası ve tazarru ile niyaz etmesi, cennetin icadına ve îtâsına kâfidir. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)
(Îtâ: Verme)
Allah’ın rahmeti, hikmeti, adaleti ve daha birçok ism-i şerifi ahiretin ve cennetin icadını iktiza etmektedir. Bu iktizaları Lâsiyyemalar Risalesi’nde mütalaa ettik. Bu sebeple, bu iktizaların izahına bu makamda girmiyor ve izahı mezkûr risaleye havale ediyoruz.
Üstadımız burada diyor ki: Faraza eğer bu iktizalardan hiçbiri olmasaydı, sadece Peygamberimizin yaptığı bu dua cennetin icadına kâfi gelirdi. Çünkü cenneti yaratmak Allah’ın kudretine bir çiçeği yaratmak kadar kolaydır. Saadet-i ebediyeyi icat etmek bir sineğin ihyası kadar basittir.
Kudretine her şeyin müsavi olduğu Allahu Teâlâ hiç mümkün müdür ki en has kulunun ve en sevgili abdinin duasına icabet etmesin, istediğini ona vermesin? Bu mümkün değildir.
Üstadımız şöyle devam ediyor:
Binaenaleyh, o zatın risaleti, imtihan ve ubudiyet için şu dünyanın kurulmasına sebep olduğu gibi, o zatın ubudiyetinde yaptığı dua, mükâfat ve mücazat için dâr-ı ahiretin icadına sebep olur. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)
(Risalet: Peygamberlik / Mücazat: Ceza verme / Dâr-ı ahiret: Ahiret yurdu)
Allahu Teâlâ daha Hz. Âdem’i yaratmadan önce, hatta eşya ve kâinat yok iken, Hz. Muhammed (a.s.m.)’ı risaletle vazifelendirmeyi irade etti. Onun risaleti de bu imtihan yurdunun açılmasını iktiza etti. Zira imtihan yurdu olmazsa risalet de olmaz.
İşte ona istikbalde verilecek risalet vazifesinin hürmetine şu imtihan ve ubudiyet yurdu açıldı; risalet-i Ahmediye (a.s.m.) bu dar-ı imtihanın icadına sebep oldu.
لولاك لولاك لما خلقت الأفلاك “Eğer sen olmasaydın ben âlemleri yaratmazdım.” manasındaki hadis-i kudsi bu hakikate işaret etmektedir.
Efendimiz (a.s.m.)’ın risaleti bu imtihan yurdunun açılmasına sebep olduğu gibi, ubudiyetinde yaptığı dua da -mükâfat ve ceza için- ahiret yurdunun icadına sebep oldu.
Bu cümlenin manasını üç derstir mütalaa ediyoruz; daha fazla söze ihtiyaç yok. Zaten On Birinci Reşhanın özü bu cümledir. Üstadımız bu reşhada hem ahiretin varlığını ispat etmiş hem de Peygamberimiz (a.s.m.)’ın Allah’ın katındaki makbuliyetini göstermiş.
Risaleti hürmetine bu dünyanın yaratıldığı, duası hürmetine ahiretin icat edildiği bir zat, Allah katında ne kadar makbuldür; varın, siz düşünün!
Dersimizi burada tamamlayalım. Bu dersimizde şu bölümün mütalaasını yaptık:
Acaba o zat, o minberde Arşa müteveccihen ellerini kaldırarak yaptığı dua ile ne istiyor ki bütün mahlukat “Âmin” söylüyor?
Evet, o zat Cenab-ı Hakk’ın rızasını ve cennette mülâkat ve rüyetiyle saadet-i ebediyeyi istiyor. Bu istenilen şeylerin icadına rahmet, hikmet, adalet gibi sayısız esbap olmadığı takdirde, o zat-ı nuranînin tek duası ve tazarru ile niyaz etmesi, cennetin icadına ve îtâsına kâfidir.
Binaenaleyh, o zatın risaleti, imtihan ve ubudiyet için şu dünyanın kurulmasına sebep olduğu gibi, o zatın ubudiyetinde yaptığı dua, mükafat ve mücazat için dâr-ı ahiretin icadına sebep olur. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)
Yazar: Sinan Yılmaz