a
Ana SayfaReşhalar24. Ve kâinatın harekât, tenevvüat, tagayyürat ve nukuşu abesiyetten kurtuluyor. Rabbânî mektuplar…

24. Ve kâinatın harekât, tenevvüat, tagayyürat ve nukuşu abesiyetten kurtuluyor. Rabbânî mektuplar…

Reşhalar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz. Şu konuyu işliyorduk:

Kâinata iman gözüyle bakıldığında içindeki eşya ve hadisat güzel bir mana kazanıyor. Küfür gözüyle bakıldığında ise bu mana kayboluyor ve âlem karanlığa düşüyor.

Üstadımız kâinata ilk önce küfür gözüyle baktı. Küfür gözüyle bakıldığında kâinatın aldığı şekli altı maddede ifade etti. Sonra kâinata iman gözüyle baktı. İman gözüyle bakıldığında kâinatın şekli değişti. Biz bu değişikliğin dört maddesini okuduk ve mütalaa ettik. Bu dersimizde beşinci maddeyi mütalaa edeceğiz. Üstadımız şöyle diyor:

Ve kâinatın harekât, tenevvüat, tagayyürat ve nukuşu abesiyetten kurtuluyor. Rabbânî mektuplar, âyât-ı tekviniyeye sahifeler, esmâ-i İlâhiyeye ayineler suretine inkılâp ederler.

Hülasa: İman nuruyla âlem öyle terakki eder ki, “Hikmet-i Samedâniye Kitabı” namını alıyor. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

(Tenevvüat: Çeşitlenmeler / Tagayyürat: Değişmeler / Nukuş: Nakışlar)

Kâinata küfür gözüyle bakıldığında kâinat tesadüfün bir oyun yeri şeklini almıştı. Şu âlemdeki her hadise, her fiil, her varlık, her nakış tesadüfün bir oyuncağı olmuştu. Hikmet gizlenmiş, her şey abesiyete inkılap etmişti.

İman gözüyle bakıldığında ise her varlık Rabbânî bir mektup, İlahî isimlerin bir aynası ve âyât-ı tekviniyenin bir sayfası oldu.

Âyât-ı tekviniyenin sayfası olması şudur:

Allah’ın iki farklı ayeti vardır. Birisi kelam sıfatından gelen Kur’an ayetleridir. İkincisi ise kudret sıfatından gelen tekvinî ayetlerdir. Zerreden şemse, çiçeklerden galaksilere kadar, her varlık, kudret sıfatından gelmiş tekvinî bir ayettir. Kâinat da bu tekvinî ayetlerin yazıldığı bir kitaptır. Mesela:

– Dağ bir sayfadır; bu sayfada ağaç, çiçek, kuş gibi tekvinî ayetler yazılmış.

– Deniz bir sayfadır; bu sayfada balık, mercan, sünger gibi tekvinî ayetler yazılmış.

– Gökyüzü bir sayfadır; bu sayfada Güneş, Ay, yıldızlar gibi tekvinî ayetler yazılmış.

– İnsan bir sayfadır; bu sayfada göz, kulak, dil gibi tekvinî ayetler yazılmış.

– Ağaç bir sayfadır; bu sayfada meyve, çiçek, yaprak gibi tekvinî ayetler yazılmış.

– Kâinat ise bütün bu sayfaları içine alan bir kitab-ı Sübhanîdir.

Şimdi, bir mektub-u Rabbâniyeyi okuyalım. Mesela bir kelebeğe bakalım. Kelebeğin Allah’ın isimlerine nasıl ayna olduğunu görelim. Bu sayede, âleme iman gözüyle bakıldığında âlemin ve içindeki eşyanın nasıl terakki ettiğini anlayalım:

– Bu kelebek yok idi, var oldu. Varlığıyla Allah’ın Mûcid, Mübdi, Hâlık ve Mükevvin isimlerine ayna oldu.

– Allah o kelebeğe hayat verdi. Hayatıyla Muhyi ismine ayna oldu.

– Allah o kelebeği besledi. Beslenmesiyle Rezzak, Rahman, Mün’im, Münevvil ve Mukit isimlerine ayna oldu.

– Sanatlı vücuduyla Sâni ismine, hikmetli cihazlarıyla Hakîm ismine, suretiyle Musavvir ve Fettah isimlerine ayna oldu.

– Vücudunda onlarca maddenin toplanmasıyla Câmi ismine, rengiyle Mülevvin ismine, diğer kelebeklere benzememesiyle Mufassıl ismine ayna oldu.

– Vazifesinin ve hayat şartlarının kendisine öğretilmesiyle Rab, Mülakkın ve Sâik isimlerine ayna oldu.

– Bir yumurtadan çıkartılmakla Fâlik ismine, her ihtiyacının karşılanmasıyla Rahim, Vehhab ve Muhsin isimlerine ayna oldu.

– Hâlden hâle, şekilden şekle sokulmasıyla Muhavvil, Mükemmil ve Mübeddil isimlerine ayna oldu.

– Yumurtasındaki hâliyle Evvel ismine, son şekliyle Ahir ismine, varlığıyla Zahir ismine, içinde çalışan fabrikayla Bâtın ismine ayna oldu.

– Yapan elbette yaptığını bilecek. Kudreti onu yapmaya yetecek. Yaptığını görecek ve yapmayı irade edecek. Bütün bunlarla o kelebek Allah’ın Alîm, Kadîr, Basîr ve Mürîd isimlerine ayna oldu.

Daha bunlar gibi, onlarca isme ayna oldu, mazhar oldu. Şimdi anladık mı kelebek nasıl bir mektupmuş? Öyle bir mektupmuş ki onda onlarca İlahî isim yazılmış.

Küfür gözüyle bakıldığında basit bir böcek olan kelebek, iman gözüyle bakıldığında terakki etti. Bir mektub-u Rabbânî, bir ayine-i esmâ-i İlahî ve bir kitab-ı hikmet-i Samedânî oldu.

Kâinatı ve içindeki eşyayı kelebeğe kıyas edelim ve âleme iman gözüyle bakıldığında varlıkların nasıl bir kıymet kazandığını bununla anlayalım.

Kâinata iman gözüyle bakıldığında kâinatın aldığı şeklin beşinci maddesini mütalaa ettik. Bir sonraki derste altıncı ve son maddeyi mütalaa edeceğiz. Şimdi, tahlilini yaptığımız bölümü bir daha okuyalım ve dersimizi tamamlayalım:

Ve kâinatın harekât, tenevvüat, tagayyürat ve nukuşu abesiyetten kurtuluyor. Rabbânî mektuplar, âyat-ı tekviniyeye sahifeler, esmâ-i İlâhiyeye ayineler suretine inkılâp ederler.

Hülasa: İman nuruyla âlem öyle terakki eder ki, “Hikmet-i Samedâniye Kitabı” namını alıyor. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin