a
Ana SayfaReşhalar27. Binaenaleyh, bu kadar garip, acip, güzel kâinat için böyle tarifat ve teşrifatçı bir mürşid-i harika lazımdır…

27. Binaenaleyh, bu kadar garip, acip, güzel kâinat için böyle tarifat ve teşrifatçı bir mürşid-i harika lazımdır…

Beşinci Reşhanın son cümlesindeydik. Kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Binaenaleyh, bu kadar garip, acip, güzel kâinat için böyle tarifat ve teşrifatçı bir mürşid-i harika lazımdır. “Eğer bu zat (a.s.m.) olmasaydı kâinat da olmazdı.” mealinde  لَوْلاَكَ لَوْلاَكَ لَمَاخَلَقْتُ اْلاَفْلاَكَ  olan hadis-i kudsi şu hakikatı tenvir ediyor. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

(Tenvir etmek: Aydınlatmak)

(Hadis mana: Sen olmasaydın felekleri (kâinatı) yaratmazdım.)

– Cenab-ı Hak şu kâinatı gayet güzel bir şekilde yaratıp bir mescid-i zikir ve şükür yaptı.

– İçindeki her bir varlığa zâkir ve şâkir sıfatını verdi.

– Mevcudatı birbirine ahbap ve kardeş yaptı.

– Cansız varlıklar Allah’ın ayetlerini okuyan musahhar birer memur oldu.

– Her bir varlık Rabbânî bir mektup, İlahî isimlerin bir aynası ve âyât-ı tekviniyenin bir sayfası oldu.

– İnsan zelil ve âciz hayvanlar sırasından çıkıp hilafet ve hâkimiyetin zirvesine yükseldi.

Ve daha bunlar gibi, birçok kudsi hakikat şu âlemde tecelli etti ve bu âlemi güzelleştirdi.

Ancak bu manalar küfür gözüyle bakıldığında gizlendi ve saklandı. Hatta zaman-ı fetrette yaşayıp Allah’a iman etmiş olanlar bile bu manaları göremedi, okuyamadı. Çünkü bu hakikatler ancak bir peygamberin irşadıyla ve talimiyle öğrenilir. Bir peygamber bu dersi yapmazsa:

– Kâinat umumi bir mâtemhâne şeklinde görünür.

– Bütün mevcudat birbirine karşı yabancı ve düşman vaziyeti alır.

– Dağlar ve yıldızlar gibi cansız varlıklar birer cenaze hükmünde görünür.

– Hayvan ve insanlar yetimler gibi olup, ölümün ve firakın korkusundan feryat ediyorlar şeklinde gözükür.

– Kâinat bir oyuncak hükmünü alır. Hikmet gizlenir, her şey abesiyete inkılâp eder.

– İnsanlar hayvanlardan daha aşağı, daha zelil ve hakir olur.

Şimdi sorumuz şu:

— Kâinatı en güzel şekilde yaratan Allahu Teâlâ kâinatın böyle çirkin bir şekil almasına müsaade eder mi?

Elbette etmez.

Madem etmez, o hâlde peygamberler göndermeli ve peygamberlerin lisanıyla kâinatın bu güzel şeklini insanlara bildirmeli. Bu olmazsa şu güzel kâinat dehşetengiz bir şekil alır ve bir vahşetgâha döner.

O hâlde diyebiliriz ki:

— Eğer peygamberler gönderilmeyecek olsaydı kâinat yaratılmazdı. Çünkü kâinatın güzelliği ancak peygamberlerin irşadıyla ortaya çıkar. Bu irşad olmazsa kâinat çirkinleşir; Allahu Teâlâ da çirkin gözüken bir kâinatı yaratmaz.

O hâlde şöyle dense:

— Allah peygamber göndermeyecek olsaydı kâinatı yaratmazdı.

Bu söz doğrudur.

— Peki, peygamberler içinde bu vazifeyi en ekmel şekilde yapan kimdir?

— Hz. Muhammed (a.s.m.)’dır.

O hâlde şöyle dense:

— Eğer Hz. Muhammed (a.s.m.) olmasaydı âlem de olmazdı.

Bu söz haktır ve hakikattir. Bu sözde Peygamberimizin yaptığı vazifeye atıf vardır. Yani eğer bu vazife yapılmayacak olsaydı, kâinatın bir manası olmayacağından dolayı kâinat da yaratılmazdı. Ve yine bu vazifeyi en layık şekilde yapan Hz. Muhammed (a.s.m.) olmasaydı kâinat da olmazdı.

İşte  لَوْلاَكَ لَوْلاَكَ لَمَاخَلَقْتُ اْلاَفْلاَكَ  “Eğer sen olmasaydın ben felekleri yaratmazdım.” manasındaki hadis-i kudsi bu hakikate işaret ediyor. Hadisin manasını biraz daha açsak şöyle ifade edebiliriz:

— Ey Habibim! Eğer sen âlemin manasını insanlara ders vermeyip kâinatın güzelliğini göstermeyecek olsaydın ben bu âlemi yaratmazdım. Çünkü âlem o zaman karanlığa düşerdi ve bir vahşetgâh olurdu. Âlemin güzelliği ancak senin irşad ve taliminle vücud buldu. Seni yaratıp bu vazifeyi sana yaptıracağım için âlemi yarattım. Seni yaratmayacak olsaydım âlemi de yaratmazdım…

İşte hadisin manası budur. Bu mana da ispat eder ki:

Peygamberimizin risaletinin bir delili de kâinatın varlığıdır. Çünkü şu kâinat Peygamberimiz (a.s.m.) gibi bir tarifatçı ve teşrifatçıyı iktiza eder.

Üstadımız delili ilmik ilmik nasıl dokudu değil mi? Bu delilden bu hisseyi alabilmek için mütalaa yapmak ve her cümle üzerinde düşünmek zorundayız.

Bir çırpıda okunan Beşinci Reşhayı tam sekiz derstir mütalaa ediyoruz. Şu iki soruyla dersi tamamlamak istiyorum:

— Beş dakikada Beşinci Reşhayı okuyan kimsenin hissesiyle, sekiz ders Beşinci Reşhayı mütalaa edenin hissesi aynı mıdır değil midir?

— Ve beş dakikada Beşinci Reşhayı okuyan, bizim sekiz derste anca yakalayabildiğimiz manaları yakalayabilir mi?

Cevabı siz verin.

Şimdi, tahlilini yaptığımız bölümü bir daha okuyalım ve dersimizi tamamlayalım:

Binaenaleyh, bu kadar garip, acip, güzel kâinat için böyle tarifat ve teşrifatçı bir mürşid-i harika lazımdır. “Eğer bu zat (a.s.m.) olmasaydı kâinat da olmazdı.” mealinde  لَوْلاَكَ لَوْلاَكَ  لَمَاخَلَقْتُ اْلاَفْلاَكَ  olan hadis-i kudsî şu hakikatı tenvir ediyor. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin