3. Birinci Reşha: Arkadaş! Hâlıkımızı tarif eden, pek büyük bir şahsiyet-i maneviyeye malik, burhan-ı nâtık dediğimiz…
Reşhalar mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Şimdi, birkaç reşha zımnında ikinci burhanı tariften sonra sözlerini dinleyeceğiz.
Birinci Reşha: Arkadaş! Hâlıkımızı tarif eden, pek büyük bir şahsiyet-i maneviyeye malik, burhan-ı nâtık dediğimiz, “Hazreti Muhammed aleyhissalâtü vesselâm kimdir?” diye yapılan suale cevaben deriz ki… (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)
(Burhan: Delil / Hâlık: Yaratıcı / Burhan-ı nâtık: Konuşan delil)
Üstad Hazretleri, Peygamberimiz (a.s.m.)’ı iki sıfatla vasfetti:
1. Pek büyük bir şahsiyet-i maneviyeye malik olması.
2. Burhan-ı nâtık olması.
İlk önce, pek büyük bir şahsiyet-i maneviyeye malik olması üzerine konuşalım:
Efendimiz (a.s.m.)’ın bir şahsiyet-i maddiyesi var, bir de şahsiyet-i maneviyesi. Şahsiyet-i maddiye cihetiyle bizim gibi bir beşerdir. Yer, içer, uyur, evlenir; vakti gelir, çarşıda pazarlık yapar ve hakeza… Bir de şahsiyet-i maneviyesi var. Şahsiyet-i maneviye cihetiyle emsalsizdir.
Bu iki şahsiyet arasındaki farkı çok iyi bilmemiz gerekiyor. Eğer bilmezsek -farkında olmadan- Efendimiz (a.s.m.)’a hürmetsizlik yaparız. Bu farkı bilmeyen bu asrın insanının yaptığı gibi…
Üstad Hazretleri bu iki şahsiyet arasındaki farkı Hubab Risalesi’nde izah etmiş. İktibasla nakledelim:
Tavus kuşu gibi pek güzel bir kuş yumurtadan çıkar, tekâmül eder, semalarda uçmaya başlar. Eğer birisi yerde kalan yumurtasının kabuğunda o kuşun güzelliğini ve kemalatını görmek istese, bu kişinin ahmak olduğunda şüphe yoktur.
Aynen bunun gibi, Efendimiz (a.s.m.)’ın da kabuk hükmünde bir şahsiyet-i maddiyesi var, bir de tekâmül ve terakki etmiş şahsiyet-i maneviyesi var. Siyer kitaplarının naklettiği hadiseler Peygamberimizin şahsiyet-i maddiyesine aittir. Eğer bir kimse Peygamberimize maddi ve sathi bir nazarla bakarsa, şahsiyet-i maneviyesini idrak edemez ve derece-i kıymetine vasıl olamaz.
Peygamberimizin şahsiyet-i maneviyesinin büyüklüğüne bir nebze şuradan bakabiliriz:
السَّبَبُ كَالْفَاعِل “Bir işe sebep olan, onu yapan gibidir.” kaidesince, ümmetinin bütün sevabı en evvel onun amel defterine yazılmaktadır. Böyle bir sevabın büyüklüğünü ve sahibine kazandıracağı makamı tasavvur edebilir misiniz?
Dolayısıyla, Efendimiz (a.s.m.)’ın şahsiyet-i maddiyesine ait zayıf bir şey işitildiği zaman üstünde durmamalı; hemen başı kaldırıp, şahsiyet-i maneviyesine bakılmalıdır.
Üstad Hazretleri bu Birinci Reşhada Efendimiz (a.s.m.)’ın şahsiyet-i maneviyesinin büyüklüğünden bir nebze bahsedecek.
Peygamberimizin ikinci vasfı “burhan-ı nâtık” olmasıydı. Burhan “delil” demektir. Burhan-ı nâtık “konuşan delil” demektir. Şu âlemdeki her bir mahluk Allah’ın varlığına ve birliğine bir delildir. Lakin hepsi lisan-ı hâl ile konuşur. Efendimiz (a.s.m.) ise sadece lisan-ı hâl ile değil, aynı zamanda lisan-ı kâl ile Allah’ın vücub-u vücudunu ve vahdetini ilan ve ispat etmiştir. Bu sebeple de burhan-ı nâtık (konuşan bir burhan) olmuştur.
Bu dersimizde şu bölümün mütalaasını yaptık:
Şimdi, birkaç reşha zımnında ikinci burhanı tariften sonra sözlerini dinleyeceğiz.
Birinci Reşha: Arkadaş! Hâlıkımızı tarif eden, pek büyük bir şahsiyet-i maneviyeye malik, burhan-ı nâtık dediğimiz, “Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâm kimdir?” diye yapılan suale cevaben deriz ki… (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)
Yazar: Sinan Yılmaz