5. Ve bütün enbiyanın reisidir; onları tezkiye ve tasdik ediyor. Çünkü dini bütün dinlerin esasatına câmidir…
“Hazreti Muhammed aleyhissalâtü vesselâm kimdir?” sorusuna verilen cevabın altı maddesini mütalaa etmiştik. Şimdi, kaldığımız yerden devam edelim:
Ve bütün enbiyanın reisidir; onları tezkiye ve tasdik ediyor. Çünkü dini bütün dinlerin esasatına câmidir. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)
(Tezkiye: Temizlemek / Câmi: İçine alan, cemeden)
Efendimiz (a.s.m.) bütün enbiyanın reisidir; onları tezkiye ve tasdik etmiştir. Tezkiye “temizlemek” demektir. Efendimiz (a.s.m.) peygamberler hakkındaki yanlış inançları temizlemiştir.
Mesela Hristiyanlar Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu söylemişler. Efendimiz (a.s.m.) ise Hz. İsa’yı tezkiye ederek onun Allah’ın peygamberi olduğunu bildirmiş.
Yahudiler Hz. İsa’yı yalancılıkla itham etmiş. Efendimiz (a.s.m.) ise Hz. İsa’yı tezkiye ederek yalancı olmadığını, Allah’ın resulü olduğunu bildirmiş.
Yine Yahudiler Hz. Uzeyr (a.s.)’a “Allah’ın oğlu” demişler. Efendimiz (a.s.m.) ise bu batıl inancı reddedip Hz. Uzeyr (a.s.)’ı tezkiye etmiş ve onun Allah’ın resulü olduğunu beyan etmiş.
Bunlar gibi, daha birçok peygambere iftira atılmış; Efendimiz (a.s.m.) ise peygamberleri bütün bu iftiralardan temizlemiş ve tezkiye etmiş.
Üstadımız bir de “Onları tasdik ediyor.” dedi. Efendimiz (a.s.m.) bütün peygamberleri tasdik etmiş ve “Sözleri doğrudur.” demiş. Bu doğrulamayı da sadece lisanıyla değil, tebliğ ettiği dinle de yapmış. Çünkü İslam dini diğer dinlerin esasatına câmidir. O dinlerin hak hükümlerini içine almış, tahrif edilenleri ise tashih etmiştir. İslam dininde olan hükümler diğer dinlerde de mevcuttur. Mesela:
– İslam dini “Allah vardır.” der; diğer dinlerde de Allah inancı vardır.
– İslam dini “Melekler vardır.” der; diğer dinlerde de melek inancı vardır.
– İslam dini “Cennet vardır, cehennem vardır, hesap vardır.” der; bunlar diğer dinlerde de vardır.
– İslam dini namaz gibi, oruç gibi ibadetleri emreder; benzeri ibadetler diğer dinlerde de vardır.
Dolayısıyla, Efendimiz (a.s.m.) getirdiği dinin lisan-ı hâliyle diğer peygamberleri tezkiye ve tasdik etmiştir.
Peygamberimiz (a.s.m.) onları tasdik ettiği gibi, onlar da getirdikleri dinin lisan-ı hâliyle Peygamberimizi tezkiye ve tasdik etmişlerdir.
Üstadımız şöyle devam ediyor:
Ve bütün evliyanın başıdır; şems-i risaletiyle onları terbiye ve tenvir ediyor. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)
(Şems: Güneş / Tenvir: Aydınlatmak)
Bu cümlenin izahına bir soruyla başlayalım:
— Bir ağacın hayatının olup olmadığına ne ile hükmedersiniz?
Mesela iki kişi bir ağacın hayatı hususunda tartışsa… Birisi: “Bu ağacın hayatı var.” derken, diğeri: “Bu ağaç ölüdür.” dese, hangisinin haklı olduğuna nasıl hükmederiz?
Cevap şudur: Hemen ağacın dallarına bakarız. Dallarında yaprak, çiçek ya da meyve varsa, ağacın hayattar olduğuna hükmederiz. Bu durumda kökü incelemeye hiç gerek yoktur. Çünkü daldaki hayat kökten gelir. Ölü olan bir ağacın dallarında meyve ve çiçek olmaz. Ağacın dalındaki meyve ve çiçekler, ağacın ölü olduğunu söyleyen kişiye lisan-ı hâl ile şöyle derler:
— Ey ağacımızı ölü zanneden kişi! Bizim hayatımızı görmüyor musun? Eğer senin dediğin gibi, ağacımızın hayatı olmasaydı biz nasıl var olurduk? Bizim varlığımız ve hayatımız ağacımızın hayatına delildir.
Aynen bunun gibi, Efendimiz (a.s.m.) da -teşbihte hata olmasın- nurani bir ağaçtır. Bu ağacın dalında, Efendimiz (a.s.m.)’ın terbiye ve talimiyle hakka ulaşan, keşif ve keramet sahibi olan milyonlarca evliya vardır. Abdulkâdir-i Geylânî, Şâh-ı Nakşibendî, Mevlana Hâlid-i Bağdadî gibi milyonlarca evliya bu ağacın dalında asılı duruyor. Bu zatların tamamı sahip oldukları kemal ve makama Hz. Muhammed (a.s.m.)’ın dersiyle ve irşadıyla ulaşmıştır. Bu daldaki bütün meyveler kemalleriyle, keşifleriyle, kerametleriyle Üstatları olan bu zatın hakkaniyetine şehadet ederler.
Bu derste iki cümle okuduk. İki cümleden şunu anladık:
1. Nübüvveti inkâr edemeyen, Peygamberimiz (a.s.m.)’ı inkâr edemez. Çünkü hepsinin getirdiği dinin esasatı aynıdır.
2. Evliyayı inkâr edemeyen, Peygamberimiz (a.s.m.)’ı yine inkâr edemez. Çünkü evliyanın tamamı Şecere-i Muhammediye (a.s.m.)’ın bir meyvesidir.
Önceki derslerimizde Efendimiz (a.s.m.)’ın altı vasfını okumuştuk. İki de bu derste okuduk, etti sekiz. Şimdi, bu sekiz vasfı tekrar edelim ve dersimizi tamamlayalım:
1. vasfı: Pek büyük bir şahsiyet-i maneviyeye malik olması.
2. vasfı: Burhan-ı nâtık olması.
3. vasfı: Azamet-i maneviyesinden dolayı yeryüzü onun mescidi, Mekke mihrabı ve Medine de minberi olması.
4. vasfı: Cemaat-ı müminîne en son ve en âli imam olması.
5. vasfı: Beşerin en meşhur hatibi olması.
6. vasfı: Saadet düsturlarını beyan etmesi.
7. vasfı: Enbiyanın reisi olup onları tezkiye ve tasdik etmesi.
8. vasfı: Evliyanın başı olup onları terbiye ve tenvir etmesi.
Kardeşlerim, bizler sohbet değil, mütalaa yapıyoruz. Bu sebeple yavaş yavaş ilerliyor ve her cümle üzerinde -odak noktasını da kaybetmeden- tefekkür ediyoruz. Bu derste anlatılan iki maddeyi derinlemesine tefekkür etmeden asla bir sonraki derse geçmeyin. Mesele çok okumak değil; hakikatleri kalbe, akla, ruha ve latifelere işletmektir. Bunun da tek yolu vardır; o da tefekkür ve mütalaadır.
Bu dersimizde şu bölümün mütalaasını yaptık:
Ve bütün enbiyanın reisidir; onları tezkiye ve tasdik ediyor. Çünkü dini bütün dinlerin esasatına câmidir. Ve bütün evliyanın başıdır; şems-i risaletiyle onları terbiye ve tenvir ediyor. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)
Yazar: Sinan Yılmaz