a
Ana SayfaReşhalar50. Yirmi beşinci Söz namındaki eserimde tafsil edilen kırk vech-i i’câza bâliğ olan Kur’an…

50. Yirmi beşinci Söz namındaki eserimde tafsil edilen kırk vech-i i’câza bâliğ olan Kur’an…

Üstadımız bir önceki derste, Peygamberimiz (a.s.m.)’ın risaletini ispat eden delillerin pek büyük bir yekün teşkil ettiğini söylemiş ve dört şeye atıf yapmıştı. Biz bu dörtten ikisi üzerinde konuşmuş, kalan ikiyi de bu derse bırakmıştık. Şimdi, kaldığımız yerden devam edelim. Üstadımız şöyle diyor:

Yirmi Beşinci Söz namındaki eserimde tafsil edilen kırk vech-i i’câza bâliğ olan Kur’an, risalet-i Ahmediyeye (a.s.m.) şehadet ettiği gibi… (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

(İ’caz: Âciz bırakmak / Baliğ: Ulaşan)

İ’caz: Âciz bırakmak ve acze düşürmek demektir. Üstad Hazretlerine göre, Kur’an’ın kırk i’caz vechi vardır. Üstadımız bu kırk vechi misalleriyle birlikte Yirmi Beşinci Söz’de beyan etmiş. Bu kırk vecih şunlardır:

1. Manasındaki belâgat.

2. Nazmındaki cezâlet.

3. Hüsn-ü metaneti.

4. Üslûplarının bedâati.

5. Garâbeti.

6. Müstahsenliği.

7. Beyanının berâati.

8. Fâik oluşu ve üstünlüğü.

9. Safveti.

10. Manasının kuvveti.

11. Lafzının fesâhati.

12. Selâseti.

13. Lafzındaki câmiiyeti.

14. Manasındaki câmiiyeti.

15. İlmindeki câmiiyeti.

16. Mebahisindeki câmiiyeti.

17. Üslup ve icazındaki câmiiyeti.

18. Üslub-u Kur’an’ın cem’iyyeti.

19. Âyât-ı Kur’aniyenin câmiiyeti.

20. İ’cazkârâne îcâzı.

21. Câmi ve hârık olması.

22. Makâsıd-ı câmiiyeti.

23. Meâni-i câmiiyeti.

24. Esâlib-i câmiiyeti.

25. Letâif-i câmiiyeti.

26. Mehâsin-i câmiiyeti.

27. Mesâil-i câmiiyeti.

28. Maziye ait ihbarat-ı gaybiyesi.

29. İstikbale ait ihbarat-ı gaybiyesi.

30. Hakâik-ı İlahiyeye dair ihbarat-ı gaybiyesi.

31. Hakâik-ı kevniyeye dair ihbarat-ı gaybiyesi.

32. Umur-u uhreviyeye dair ihbarat-ı gaybiyesi.

33. Şebabeti.

34. Tabakat-ı beşerin hususi hisse-i fehmi.

35. Heyet-i mecmuasında râik selâseti.

36. Fâik selameti.

37. Metin bir tesanüdü.

38. Muhkem bir tenasübü.

39. Meziyet-i i’caziyesi.

40. Temsilat-ı Kur’aniyesi.

Bu cihetlerin hepsi örnekleriyle birlikte Yirmi Beşinci Söz’de izah edilmiştir. Bu kırk vech-i i’câzın izahını Yirmi Beşinci Söz’e havale ediyoruz. Bizim mezkûr cümle üzerinde mütalaa yapacağımız nokta şurası:

Üstadımız, Kur’an’ı Peygamberimiz (a.s.m.)’ın risaletine delil yaptı. Demek, Kur’an bütün hakikatleriyle ve bütün i’caz yönleriyle Efendimiz (a.s.m.)’ın nübüvvetini ispat ediyor.

— Peki, nasıl ispat ediyor?

İspatının vechi şudur:

Nasıl ki ateş dumanın varlığına, duman da ateşin varlığına delildir. Yani ateş varsa duman da olacaktır. Ve duman varsa muhakkak ateş de vardır. Dolayısıyla ateşin varlığı ispat edildiğinde dumanın varlığı da ispat edilmiş olur. Ya da tam tersi, dumanın varlığı ispat edildiğinde ateşin varlığı da ispat edilmiş olur. Zira ateş dumansız, duman da ateşsiz olamaz.

Meseleyi daha iyi anlayabilmek için biraz daha açalım. Çünkü delilimizi bu kaide üzerine bina edeceğiz:

Mesela bir tepenin arkasından, semaya doğru yükselen bir duman görsek, “Bu tepenin arkasında bir ateş var.” deriz. Bize, “Ateşi görmedin ki neyle varlığına hükmettin?” denilse, deriz ki: “Duman ancak bir ateşten çıkabilir. Ateş olmaksızın dumanın varlığı asla mümkün değildir. Madem gözümüzle görüyoruz bir duman var, o hâlde elbette ateş de olacaktır.”

Aynen bunun gibi, Hz. Muhammed (a.s.m.)’ın peygamberliğini ispat eden bütün deliller aynı zamanda Kur’an’ın da Allah’ın kitabı olduğunu ispat eder. Şöyle ki:

– Madem bu zat Allah’ın peygamberidir, o hâlde yalan söylemez ve yalana tenezzül etmez.

– Ve madem yalana tenezzül etmez, elbette Allah’a iftira etmez ve buna cüret edemez.

– Ve madem Allah’a iftira etmez, o hâlde “Allah’ın kelamıdır.” dediği ferman elbette Allah’ın kelamı olacaktır.

Dolayısıyla Efendimizin risaletini ispat eden bütün deliller aynı zamanda, Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğunu da ispat eder.

Aynen bunun gibi, Kur’an da bütün mucizeleriyle ve Allah’ın kelamı olduğunu ispat eden bütün delilleriyle, Hz. Muhammed (a.s.m.)’ın peygamberliğini ispat eder. Zira Allah’ın kitabını ancak Allah’ın peygamberi tebliğ eder. Kur’an Allah’ın kelamıysa, bu kitabı tebliğ eden zat da Allah’ın peygamberi olmalıdır. Başka bir şey olamaz.

O hâlde şöyle bir söz söylesek:

— Kur’an Allah’ın kelamıdır, zira Hz. Muhammed (a.s.m.) birçok mucizeler göstermiştir.

Böyle deyip, Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğuna Peygamberimizin mucizelerini delil yapsak, bu son derece doğrudur. Zira:

– Madem mucize göstermiştir, o hâlde Allah’ın peygamberi olmalıdır.

– Ve madem peygamberdir, elbette yalan söylemez ve yalana tenezzül etmez.

– Ve madem yalan söylemez, o hâlde elindeki kitap Allah’ın kitabı olmalıdır. Zira bu zat (a.s.m.) “Bu kitap Allah’ın kitabıdır.” demektedir.

Gördüğünüz gibi, Efendimizin peygamberliğine iman etmek, Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğuna inanmayı iktiza ediyor.

Aynen bunun gibi, şöyle bir söz daha söylesek:

– Hz. Muhammed (a.s.m.) Allah’ın peygamberidir. Zira Kur’an kırk cihetten mucizedir.

Böyle deyip Kur’an’ı Peygamberimizin risaletine delil yapsak, bu son derece doğrudur. Zira madem Kur’an kırk vechin tasdikiyle Allah’ın kelamıdır. Elbette onu tebliğ eden zat da Allah’ın resulü olmalıdır. Zira Allah’ın kitabının O’nun resulünden başkasına inmesi mümkün değildir. Kur’an Allah’ın kitabı iken, onu tebliğ eden zatın Allah’ın resulü olmaması mümkün değildir.

Netice: Hz. Muhammed (a.s.m.) Allah’ın peygamberidir. Zira elindeki Kur’an kırk vech-i i’cazın tasdikiyle Allah’ın kelamıdır.

Üstadımız, Peygamberimizin risaletini ispat hususunda dört şeye atıf yapmıştı. Bu dört şeyden üçünü öğrendik. Üstadımızın yaptığı dördüncü atıf da şu:

Bu kâinat da âyâtıyla o zatın nübüvvetine delâlet eder. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

Evet, Üstadımızın, Risalet-i Ahmediye (a.s.m.)’a gösterdiği dördüncü delil kâinattır. Kâinat kitabı da bütün ayetleriyle Efendimizin nübüvvetini ispat etmektedir. Kâinatın bu delaletini bir sonraki derste mütalaa edelim.

Bu dersimizde şu bölümün mütalaasını yaptık:

Yirmi Beşinci Söz namındaki eserimde tafsil edilen kırk vech-i i’câza bâliğ olan Kur’an, risalet-i Ahmediyeye (a.s.m.) şehadet ettiği gibi, bu kâinat da âyâtıyla o zatın nübüvvetine delâlet eder. (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin