a
Ana SayfaOn Birinci Lem'a23. Her bir insan, o Hâlık-ı Zülcelal’e karşı hadsiz bir muhabbete müstaid olduğu gibi…

23. Her bir insan, o Hâlık-ı Zülcelal’e karşı hadsiz bir muhabbete müstaid olduğu gibi…

11. Lem’a mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Evet, her bir insan, o Hâlık-ı Zülcelal’e karşı hadsiz bir muhabbete müstaid olduğu gibi, o Hâlık dahi herkesten ziyade cemal ve kemal ve ihsanına karşı hadsiz bir mahbubiyete müstahaktır. (11. Lem’a)

(Müstaid: Kabiliyetli / Mahbubiyet: Sevgili olmak, sevilmek)

Her insanın, fıtraten muhabbetullaha kabiliyetli bir surette yaratıldığını ve Allahu Teâlâ’nın hadsiz bir mahbubiyete müstahak olduğunu bundan önceki iki derste mütalaa etmiştik. Üstad Hazretleri, iki derste okuduğumuz ve mütalaasını yaptığımız kısmı bir cümleyle beyan etti. Bu cümlenin şerhi önceki iki derstir.

Üstadımız şöyle devam ediyor:

Hatta insan-ı müminde hayatına ve bekasına ve vücuduna ve dünyasına ve nefsine ve mevcudata karşı türlü türlü muhabbetleri ve şedit alakaları, o istidad-ı muhabbet-i İlahiyenin tereşşuhatıdır. (11. Lem’a)

(İstidad-ı muhabbet-i İlahiye: Allah’ı sevme kabiliyeti / Tereşşuhat: Sızıntılar, izler)

İnsan, hayatını sever, yaşamayı sever, varlığını sever; dünyayı, nefsini ve mevcudatı sever; eşini, evladını ve anne-babasını sever; insanı, hayvanatı, nebatatı hatta cemadatı sever. Kediyi sever, ağacı sever, kelebeği sever; güneşi, ayı, yıldızı sever; sever de sever…

Bütün bu sevgiler ve mevcudata karşı şedit alakalar, insana verilen, Allah’a karşı olan muhabbetin tereşşuhatıdır.

İnsana verilen bu muhabbet duygusu, Allah’ın zatını sevmek, isim ve sıfatlarını sevmek ve mahlukatı Allah hesabına sevmek için verilmiştir. Maalesef insan yolunu şaşırmış; kendisine verilen istidad-ı muhabbeti yanlış yerde kullanmış; mana-yı harfîyle olması gereken muhabbeti bırakıp mana-yı ismîyle olan muhabbete dalmış. Bununla da en büyük israfı yapmış…

Üstadımız şöyle devam ediyor:

Hatta insanın mütenevvi hissiyat-ı şedidesi, o istidad-ı muhabbetin istihaleleridir ve başka şekillere girmiş reşhalarıdır. (11. Lem’a)

(Mütenevvi: Çeşitli / Hissiyat-ı şedide: Şiddetli hisler / İstidad-ı muhabbet: Sevme kabiliyeti / İstihale: Bir hâlden başka hâle geçme, başkalaşma / Reşha: Sızıntı, damla)

Mesela insanda şiddetli bir merak duygusu vardır; her daim bir şeyleri merak eder. İşte bu merak duygusu, istidad-ı muhabbetin bir reşhasıdır. Zira merakın ilk adımı muhabbettir. Önce az ya da çok sever, sonra onu merak etmeye başlar. Buna göre, muhabbet duygusunu bir ağaca benzetsek, merak onun bir meyvesi olurdu.

Yine insanda şiddetli bir marifet duygusu vardır; her daim bir şeyleri tanımak ve öğrenmek ister. İşte bu marifet duygusu, istidad-ı muhabbetin bir reşhasıdır. Zira marifetin ilk adımı muhabbettir. İlk önce bir şeyi sever, sonra onu tanımaya çalışır. Buna göre, muhabbet duygusunu yine bir ağaca benzetsek, marifet onun bir meyvesi olurdu.

Yine insanda şiddetli bir hırs duygusu vardır. Bu hırs duygusu, istidad-ı muhabbetin bir reşhasıdır. Zira insan ancak sevdiği şeye karşı hırs gösterir. Hırsın ilk adımı muhabbettir. Önce sever, sonra sevgisinin derecesine göre o şeye hırs gösterir. Buna göre, muhabbet duygusunu yine bir ağaca benzetsek, hırs onun bir meyvesi olurdu.

Yine insanda şiddetli bir korku duygusu vardır. Bu korku duygusu, istidad-ı muhabbetin bir reşhasıdır. Zira insanı korkutan şey, sahip olduğu bir şeyin yok olması endişesidir. Ölümünden korkar, malının telef olmasından korkar, hastalıktan korkar ve hakeza… Aslında bütün bu korkular muhabbetin bir reşhasıdır. Eğer o şeyi sevmeseydi, onun yokluk ihtimali onu böyle korkutmazdı. Hatta kendi varlığına karşı sevgisini yitirenlerin intihar ettiğine şahit oluyoruz. İntihar ediyor, zira artık bekasına karşı bir muhabbeti yok; muhabbet olmayınca, yok olmasına karşı bir korku da yok… Buna göre, muhabbet duygusunu yine bir ağaca benzetsek, korku onun bir meyvesi olurdu.

Bunlar gibi, insanın mütenevvi hissiyat-ı şedidesi, o istidad-ı muhabbetin istihaleleridir ve başka şekillere girmiş reşhalarıdır. İşte insandaki muhabbet duygusu bu kadar şiddetlidir. Öyle şiddetlidir ki diğer hissiyatın vücuduna dahi bu muhabbet sebep olmuştur.

Dersimizi burada tamamlayalım. Bu dersimizde şu kısmı mütalaa ettik:

Evet, her bir insan, o Hâlık-ı Zülcelal’e karşı hadsiz bir muhabbete müstaid olduğu gibi, o Hâlık dahi herkesten ziyade cemal ve kemal ve ihsanına karşı hadsiz bir mahbubiyete müstahaktır.

Hatta insan-ı müminde hayatına ve bekasına ve vücuduna ve dünyasına ve nefsine ve mevcudata karşı türlü türlü muhabbetleri ve şedit alakaları, o istidad-ı muhabbet-i İlahiyenin tereşşuhatıdır. Hatta insanın mütenevvi hissiyat-ı şedidesi, o istidad-ı muhabbetin istihaleleridir ve başka şekillere girmiş reşhalarıdır. (11. Lem’a)

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin