a
Ana SayfaOn Birinci Lem'a1. Sünnet-i Seniyye Risalesi

1. Sünnet-i Seniyye Risalesi

Cenab-ı Hakk’ın ihsanı ve inayetiyle On Birinci Lem’a isimli sünnet-i seniyye risalesinin mütalaasına başlıyoruz. Cenab-ı Mevla bu eserden istifadeyi cümlemize nasip etsin. Bu eserle sünnetin kıymetini anlamayı ve her işimizde sünnete uymayı bize sevdirsin. Âmin.

ON BİRİNCİ LEM’A

Mirkatü’s-Sünnet ve Tiryâku Marazı’l-Bid’a

(Mirkatü’s-sünnet: Sünnetin basamak ve dereceleri/ Tiryâku Marazı’l-Bid’a: Bid’a hastalığının ilacı)

Üstad Hazretleri bu risaleye “Mirkatü’s-Sünnet ve Tiryâku Marazı’l-Bid’a” diyor. Bu ifadeden anlıyoruz ki: Bu risalede Peygamberimiz (a.s.m.)’ın sünnetine uymanın derece ve kıymeti öğretilecek ve bu eser bid’a hastalığına tam bir tiryak ve ilaç olacaktır. İnşallah bizim de bid’alardan meydana gelen yaralarımızı tedavi edip sünnetten hissemizi ziyade eder.

Üstadımız esere şöyle giriş yapıyor:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُفٌ رَحِيمٌ

Şu ayetin birinci makamı minhâcü’s-sünnet, ikinci makamı mirkâtü’s-sünnettir.

(Minhâcü’s-Sünnet: Sünnetin usulü ve tarzı / Mirkâtü’s-Sünnet: Sünnetin basamak ve dereceleri)

Ayetin manası: “Andolsun ki size kendinizden bir peygamber gelmiştir. Sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir. Size karşı çok düşkündür. Müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe 128)

Üstad Hazretleri mezkûr ayet-i kerimeyi iki makamda izah ediyor. Birinci makamın izahını Dördüncü Lem’a’da yapıyor ve Dördüncü Lem’a’ya “Minhâcü’s-Sünnet” diyor. Dördüncü Lem’a’nın başında şöyle geçiyor:

“Minhâcü’s-Sünnet” bu risaleye layık görülmüştür… Şu ayet-i azîmenin çok hakaik-i azîmesinden bir iki hakikatine İki Makam ile işaret edeceğiz. (4. Lem’a)

Üstad Hazretleri böyle diyor ve Birinci Makamın izahını Dördüncü Lem’a’da yapıyor. Dördüncü Lem’a’nın sonunda da şöyle diyor:

İKİNCİ MAKAM

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللَّهُ لاَاِلهَ اِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ  ayetinin ikinci hakikatine dair olacak. (4. Lem’a)

Üstad Hazretleri Dördüncü Lem’a’nın sonunda böyle diyor; ancak İkinci Makamın izahını yapmayarak On Birinci Lem’a’ya havale ediyor. Bu On Birinci Lem’a’ya da “Mirkâtü’s-Sünnet” diyor.

Demek,  لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُفٌ رَحِيمٌ  ayetinin izahı “Minhâcü’s-Sünnet” olup Dördüncü Lem’a’da izah edilmiş. Bu izah aynı zamanda ayetin Birinci Makamının izahıdır.

Ayetin devamı olan  فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللَّهُ لاَ اِلهَ اِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ  kısmının izahı ise “Mirkâtü’s-Sünnet” olup bu, On Birinci Lem’a’da izah edilmiş. Bu izah aynı zamanda ayetin İkinci Makamının izahıdır ki Üstadımız bu izahı Dördüncü Lem’a’nın sonunda yapmayıp On Birinci Lem’a’ya havale etmiş.

Üstadımız şu iki ayet-i kerimeyi zikrederek esere devam ediyor:

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللَّهُ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ

Birinci ayetin manası: “Eğer onlar yüz çevirirlerse sen de ki: Allah bana yeter. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben O’na tevekkül ettim. O, büyük arşın Rabbidir.” (Tevbe 129)

İkinci ayetin manası: “(Ey Habibim!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olsun. -Tabi olun ki- Allah da sizi sevsin.” (Âl-i İmran 31)

Üstadımız bu ayetleri beyandan sonra şöyle diyor:

Bu iki ayet-i azîmenin yüzer nüktesinden on bir nüktesi icmalen beyan edilecek. (11. Lem’a)

Demek On Birinci Lem’a, mezkûr iki ayetin bir nevi tefsiridir. O hâlde bizler bu risaleyi mütalaa ederken tefsir dersi yaptığımızı bilmeli ve bu ciddiyetle okumalıyız. Okuduklarımızı da mezkûr iki ayetin hakikatine ulaşmak için bir merdiven yapmalıyız. Üstad Hazretleri Sünûhat isimli eserinde bu manayı şöyle izah ediyor:

Şeriat kitapları birer şeffaf cam mahiyetinde olmak lazım gelirken, mürur-u zamanla mukallitlerin hatası yüzünden paslanıp, hicap olmuşlardır. Evet, bu kitaplar Kur’an’a tefsir olmak lazım iken, başlı başına tasnifat hükmüne geçmişlerdir… Mesela bir adam İbni Hacer’e nazar ettiği vakit, Kur’an’ı anlamak ve Kur’an’ın ne dediğini öğrenmek maksadıyla nazar etmeli. Yoksa İbni Hacer’in ne dediğini anlamak maksadıyla değil. (Sünûhat)

(Mürur-u zaman: Zamanın geçmesi / Mukallid: Taklit edenler / Hicap: Perde)

Demek bizler Risale-i Nur’u okurken, Üstad Hazretlerinin ne dediğini anlamaktan ziyade Kur’an’ın ne dediğini öğrenmek maksadıyla okumalıyız. Zaten risalelerin baş tarafında yazılan ayetler bu manayı tahkim içindir. Yani yazılan o risale baştaki ayetlerin tefsiri hükmündedir. O risaleyi okuyan bu manayla okumalı ve ayetlerin hakikatine ulaşmaya çalışmalıdır.

İnşallah bizler de bu risaleyi mezkûr iki ayetin tefsiri makamında okuyacağız ve kendimizi Kur’an’ın ayetlerine muhatap yapacağız. İnayet ve tevfik Allah’tandır.

Bu dersimizde esere giriş yaptık. Bir sonraki dersimizde Birinci Nüktenin mütalaasına başlayacağız.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin