7. Hem hiç mümkün olur mu ki nihayet kemalde olan bir cemal…
Onuncu Söz’ün mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Hem hiç mümkün olur mu ki nihayet kemalde olan bir cemal, gösterici ve tarif edici bir vasıta ile kendini göstermek istemesin? (10. Söz)
(Kemal: Mükemmellik, kusursuzluk / Cemal: Güzellik)
Cenab-ı Hak nihayetsiz bir cemalin sahibidir. Ondan daha öte bir cemal ve ondan daha ileride bir güzellik yoktur. Zira cemali sınırsızdır. Sınırsızlığın bir haddi ve ötesi yoktur ki ondan daha güzeli olsun.
Elbette sınırlı olan insan Allah’ın sınırsızlığını ve cemalinin kemalini hakkıyla idrak edemez. Biz daha bu dünyadaki varlıkların güzelliğini idrak edemiyor ve “Bundan daha güzeli olur mu?” diyoruz. Hâlbuki güzel olarak bildiğimiz her şey, Cenab-ı Hakk’ın cemalinin milyonlar perdelerden geçmiş zayıf gölgeleridir. Hatta koca cennet -bütün güzellikleriyle- o cemalin bir lem’a-i tecellisidir.
Nihayet kemaldeki bu cemal, bilinmek ve görünmek istemiş ve bu kâinatı yoktan icat etmiş. Her varlığı nakış nakış dokumuş, ziynetlerle süslemiş, farklı renklere boyamış ve her bir varlığı cemalinin bir aynası yapmış. Mahlukatın bu kadar güzel ve süslü yaratılmasının bir sebebi de Allahu Teâlâ’nın cemalini göstermek ve bildirmek istemesidir.
Lakin insanlar bu cemali görmekten ve idrakten çok âcizdir. Belki zahirî küçük bir kısmını görse de hakikatini göremez. Zahirde gördüğünü de -küçücük bir çirkinlik görse- inkâr eder. Mesela insanın yüzü ne kadar güzeldir. Ama insan aynaya baktığında yüzündeki güzelliğe değil, yanağındaki sivilceye bakar; “Ne kadar çirkinim.” der.
— Peki, bu durumda ne olmalı?
Bu cemalin hakikatini bizlere gösterecek ve ders verecek elçiler olmalı. Bu güzelliği bize onlar göstermeli, gördüğümüz nisbî çirkinliklerin sebebini onlar izah etmeli ve Allah’ın nihayetsiz cemalini onlar bize tarif etmeli…
Yoksa eşyanın böyle nakış nakış süslenmesinin hiçbir manası olmaz. Çünkü biz o nakış ve güzelliklerden Zat-ı Zülcemal’in cemaline ulaşamayız.
O hâlde bu delili şöylece maddeleyebiliriz:
1. Cenab-ı Hakk’ın cemali nihayet kemaldedir ve sınırsızdır. Bu cemalden daha öte bir cemal yoktur.
2. Cenab-ı Hak bu nihayet kemaldeki cemalini göstermek için şu kâinatı ve içindeki eşyayı yaratmış ve her bir mahluku cemalinin bir aynası yapmıştır.
3. Ancak insanlar şu kısa fehimleriyle bu cemali görmekten ve takdir etmekten âcizdirler. Hatta hikmetini bilmedikleri çirkinlikler sebebiyle bu cemali çoğu kez inkâr ederler.
4. Bu durumda, bu cemali insanlara gösterecek, tarif edecek, nazar-ı dikkatleri bu cemale celbedecek elçiler lazımdır ki kâinatın yaratılışındaki hikmet tahakkuk etsin.
Sözün özü: Şu âlemi, nihayetsiz cemalini göstermek için yaratan Zat-ı Zülcemal elbette elçilerini gönderecek ve onlar vasıtasıyla nazar-ı dikkatleri cemaline celbedecektir. Yoksa kâinata yapılan bu kadar masraf boşa gider ve israf olur ki O Zat-ı Hakîm israftan ve abes iş yapmaktan münezzehtir.
Yazar: Sinan Yılmaz