a
Ana SayfaOnuncu Söz12. Hem mümkün olur mu ki bu kâinatı bütün esmasının kemalâtını ifade eden masnuatla…

12. Hem mümkün olur mu ki bu kâinatı bütün esmasının kemalâtını ifade eden masnuatla…

Onuncu Söz’ün mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Hem mümkün olur mu ki bu kâinatı bütün esmasının kemalâtını ifade eden masnuatla tezyin ederek seyir için garib ve ince sanatlarla süslenilmiş bir saraya benzetsin de rehber bir muallim tayin etmesin? (10. Söz)

(Masnuat: Sanatla yapılmış eserler / Tezyin: Süsleme)

Bu cihet önceki cihete benziyor. Şöyle farklı bir tefekkür edelim:

Bu âlemdeki her bir varlık İlahî bir kitap hükmünde olup, sahibinin çok isim ve sıfatlarını kendinde okutmaktadır. Şimdi dilerseniz bir çiçeği bir parça okuyalım. Bu okumakla da anlayalım ki Allahu Teâlâ her varlığı bir kitap gibi yaratmış ve ekser isimlerini bu kitaplarda yazmıştır.

– Bu çiçek yoktan yaratılması cihetiyle, Allah’ın Hâlık, Mübdi ve Mucid isimlerini gösterir.

– Güzelliğiyle Mücemmil ismini; ziynetiyle Müzeyyin ismini gösterir.

– Rızıklanması ve her ihtiyacının karşılanmasıyla Rezzak, Mukît ve Vehhab isimlerini gösterir.

– Rengiyle Mülevvin ismini; suretiyle Musavvir ismini gösterir.

–  Kendisine takılan hikmetlerle Hakîm ismini; bütün programının tohumunda yazılmasıyla Hafîz ismini gösterir.

– Hayatıyla Muhyi ismini, ölümüyle Mümit ismini gösterir.

– Sanatıyla Sâni ismini, yavaş yavaş kemal bulmasıyla Mükemmil ismini gösterir.

– Çiçek olup açmasıyla Fettah ismini, şekilden şekle girmesiyle Muhavvil ismini gösterir.

– Bu çiçeği yapan elbette bilecek, bununla Alîm ismini; gücü her şeye yetecek, bununla Kadîr ismini gösterir.

Daha bunlar gibi onlarca ismi gösterir. Âdeta bu çiçek, esmâ-i hüsnanın bir kitabıdır, tezgâhıdır ve antika bir sanatıdır. (Bizler uzun kaçmasın diye okumayı kısa kestik. Yoksa hakkıyla okumaya kalksak üzerinde saatlerce konuşulur.)

İşte Allahu Teâlâ her bir eşyayı esmasının kemalatıyla tezyin etmiş ve antika bir sanat eseri hükmüne getirmiş. Bu antika eserleri de şu dünya meşherinde teşhir edip; bu cihetle dünyayı, içinde antika sanatların teşhir edildiği bir saraya benzetmiş.

Bu makamda soruyoruz:

— Bu sanat eserlerinin manasını bize kim öğretecek?

— Kıymetlerini kim ders verecek?

— Her masnuda kemalatı gözüken zatı bize kim tanıtacak?

— Ve bu eserleri onun kemaline kim delil yapacak?

Elbette peygamberler. Zira akıl bu manaları tek başına keşfedemez. Demek peygamberlerin gönderilmesi, şu göz önündeki sanat eserlerinin vücudu kadar katidir ve kesindir. Eğer gönderilmezse, bütün antika sanatlar manasını kaybeder ve kıymetleri binden bire iner.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin