1. Onuncu Söz’ün mütalaasında takip edilen usul
Rabbimizin ihsanı ve inayetiyle Onuncu Söz’ün mütalaasına başlıyoruz. Onuncu Söz haşre ait olup, bu risalede haşir ve neşir iki kere iki dört eder katiyetinde ispat edilmektedir.
İlk önce mütalaa usulümüz üzerine konuşalım:
Onuncu Söz iki makamdan oluşmaktadır. Birinci Makamda, bir temsilî hikâyecik ile birlikte 12 suret var. İkinci Makamda ise bir mukaddime ile birlikte 12 hakikat var. Birinci Makamda geçen suretler, İkinci Makamdaki hakikatlerin temsilleridir. Yani Birinci Makamdaki suretler, İkinci Makamdaki hakikatler ile izah edilmektedir.
Bu sebeple, bu eserin mütalaasında şöyle bir yol takip edeceğiz:
– İlk önce Birinci Makamdaki temsilî hikâyeciği okuyup, hikâyeye dair izahlar yapacağız.
– Daha sonra suretlere geçmeden direkt İkinci Makama geçeceğiz ve İkinci Makamın mukaddimesini okuyacağız. Bu mukaddimeyi mütalaa ve şerh edeceğiz.
– Birinci Makamın temsilî hikâyeciği ve İkinci Makamın mukaddimesi bittikten sonra şu şekilde mütalaaya devam edeceğiz: İlk önce Birinci Hakikati, daha sonra Birinci Sureti; sonra İkinci Hakikati ve İkinci Sureti; sonra Üçüncü Hakikati ve Üçüncü Sureti…
Bu şekilde bir hakikat ve bir suret okuyarak eserin tamamını mütalaa edeceğiz. Bunun sebebi, suretteki manaların hakikatlerde izah edilmesidir. Birinci Hakikat, Birinci Suretin izahıdır. İkinci Hakikat, İkinci Suretin izahıdır. Üçüncü Hakikat, Üçüncü Suretin izahıdır. Dördüncü Hakikat, Dördüncü Suretin izahıdır. Ve hakeza…
O hâlde diyebiliriz ki: Hakikatler anlaşıldığında suretler de anlaşılmış olacaktır.
Burada çok önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum:
Onuncu Söz Haşir Risalesi, Risale-i Nurlar içinde anlaşılması en zor eserlerden biridir. Bu risalenin anlaşılmasını zorlaştıran en büyük âmil, Üstadımızın eserde takip ettiği metodun bilinmemesi ve Üstadımızın eserde uyguladığı basamaklardan habersiz olunmasıdır.
Unutmayın! Üstad Hazretlerini iyi anlayabilmek için ilk önce Üstadımız gibi düşünmeli ve onun penceresinden bakmalıyız. Onun penceresinden bakmadığımız müddetçe Risaleleri hakkıyla anlayamayız. Risaleleri en iyi anlayanımız, Üstadımızın bakış penceresini en iyi bilenimizdir. Üstadı anlamak, Üstad gibi düşünmekten geçer!
O hâlde burada sormamız gereken soru şudur:
— Üstadımız Onuncu Söz’de nasıl bir yol takip etmiştir?
Bu sorunun cevabı bulunduğunda, Onuncu Söz’ü anlamak, Birinci Söz’ü anlamak kadar kolay olacaktır. Buna siz de hakka’l-yakîn şahit olacaksınız.
Onuncu Söz’de Üstadımız şöyle bir yol takip etmiştir:
Haşrin ispatına dair 12 hakikat vardır. Her hakikatte üç basamaklı bir yol takip edilmiştir.
Birinci basamak: Üstadımız birinci basamakta, ilgili ismin kâinattaki tecellisini göstermektedir. Bu basamakta Allah’ın varlığına ya da ahiretin vücuduna dair hiçbir şey yoktur. Bu basamakta olan tek şey, gözün de gördüğü şu âlemdeki fiiller ve tecellileridir.
Mesela Birinci Hakikatte “Sultan” isminin, İkinci Hakikatte “Kerim” ve “Rahim” isimlerinin, Üçüncü Hakikatte “Hakîm” ve “Âdil” isimlerinin tecellileri gösterilmiştir. Bu basamakta anlatılanlara kişinin itiraz edebilmesi mümkün değildir. Zira anlatılan her şey göz önündedir.
Demek birinci basamakta sadece kâinattaki fiillerden ve tecellilerinden bahsedilmektedir.
İkinci basamak: Bu basamakta Üstadımız fiilden faile, isimden müsemmaya ve sıfattan mevsufa geçmektedir. Malumdur ki fiiller failsiz, isimler müsemmasız ve sıfatlar mevsufsuz olamaz.
Demek her bir hakikatte aynı zamanda ispat-ı vücud da yapılmaktadır. Yani her bir hakikat hem haşri hem de Allah’ın varlığını ispat etmektedir. Hatta Allah’ın varlığının ispatı, haşrin ispatından önce ikinci basamakta yapılmaktadır.
Hülasa bu basamak, birinci basamakta bahsedilen fiilin veya ismin gösterilerek, “Bu fiilin faili ve bu ismin müsemması kimdir?” sorusunun sorulduğu basamaktır.
Üçüncü basamak: Birinci basamakta fiil ve tecellisi anlatılıp, ikinci basamakta faile ve müsemmaya çıkıldıktan sonra, üçüncü basamakta o ismin ahireti gerektirdiği ve o sıfatın ahireti iktiza ettiği ispat edilmektedir. Demek bu basamak, ahiretin varlığının ispat edildiği basamaktır.
Dolayısıyla diyebiliriz ki: Ahireti inkâr edebilmek için ilk önce faili ve müsemmayı yani Allah’ı inkâr edebilmek gerekir. Allah’ı inkâr edebilmek için de kâinatta gözüken fiilleri ve isimleri inkâr edebilmek gerekir. İsim ve fiilleri inkâr edebilmek ise mümkün değildir; zira göz önündedir.
Başka bir ifadeyle: Fiili inkâr edemeyen, faili inkâr edemez. Faili inkâr edemeyen, o fiilde gözüken faile ait isim ve sıfatları inkâr edemez. İsim ve sıfatları inkâr edemeyen de ahireti inkâr edemez. Çünkü bu isim ve sıfatlar ahireti iktiza etmektedir.
Sözün özü: Üstadımız her bir hakikatte öyle bir yol takip etmiş ki ahireti inkâr edebilmek için, şu göz önündeki âlemi inkâr etmek ve akıldan istifa etmek gerekir. Üstadımızın takip ettiği bu usulü hakikatlerin izahı bölümünde görecek ve burada anlattığımız meseleyi daha net kavrayacaksınız.
Yazar: Sinan Yılmaz