35. Bal arısının ve karıncanın gözünün ve midelerinin emsalinin Güneş’le ve manzumesiyle…
Katre mütalaasına devam ediyoruz:
وإن ارتباطَ şüphesiz irtibatı أمثالِ عينِ النحل والنمل ومِعْدَتهما bal arısının ve karıncanın gözünün ve midelerinin emsalinin بالشمس ومنظومتها Güneş’le ve manzumesiyle…
Şüphesiz, bal arısının ve karıncanın gözünün ve midelerinin emsalinin (bu gibi şeylerin) Güneş’le ve manzumesiyle (Güneş Sistemi’yle) irtibatı…
مع المناسبة münasebetle birlikte في الجزالة الكيفية والتلاحظ والتناظر cezalet, telahuz (birbirini görme) ve tenazur (birbirine bakma) keyfiyeti içindeki…
Cezalet, telahuz ve tenazur keyfiyeti içindeki münasebetle birlikte…
الدالَّ ذلك الارتباطُ والمناسبة delalet eden bu irtibat ve münasebet على أنهما o ikisinin olduğuna كلاهما نَقْشَا نقاشٍ واحد her ikisi tek bir Nakkaş’ın nakşıdır…
Her ikisinin tek bir Nakkaş’ın nakşı olduğuna delalet eden bu irtibat ve münasebet…
فيفتحان منفذا نظارا أيضا bakan bir menfez daha açarlar تشهد الكائنات فيه kâinat onda (o menfezde) şehadet eder مناديةً nida ederek الله لا إله إلّا هو Allah, Ondan başka hiçbir ilah yoktur.
(Matluba) bakan bir menfez daha açarlar. Kâinat o menfezde nida ederek, Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına şehadet eder.
Toplu mana: Şüphesiz, cezalet, telahuz ve tenazur keyfiyeti içindeki münasebetle birlikte, bal arısının ve karıncanın gözünün ve midelerinin emsalinin Güneş’le ve manzumesiyle irtibatı; her ikisinin tek bir Nakkaş’ın nakşı olduğuna delalet eden bu irtibat ve münasebet (matluba) bakan bir menfez daha açar. Kâinat o menfezde nida ederek, Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına şehadet eder.
İzah: Bu metinde üzerinde durulması ve mütalaa edilmesi gereken çok yer var. Hele “cezalet, telahuz ve tenazur keyfiyeti” ifadesi üzerine sayfalar dolu yazılsa yine de azdır. Bizim ise o kadar yazacak vaktimiz yok; zira kitabın tamamını kırık meal usulüyle tercüme etmek istiyoruz. Bu sebeple, sadece ana fikre bir pencere açmakla yetineceğiz.
Mütalaamıza şu soruyla başlayalım:
— Acaba bal arıları yollarını nasıl buluyor?
Evet biliyoruz, vahy-i İlahîye mazhardırlar. Ancak Allahu Teâlâ ism-i Hakîm muktezasınca her şeyi bir sebeple yaratır. Acaba bu işin esbab dairesindeki sebebi nedir?
Bilim adamları bu sebebi şöyle açıklıyor:
Arılar dışarıya çıktıklarında yuvalarının yerini kovanın güneş ile olan açısını ölçerek bulurlar. Güneşi bir pusula gibi kullanırlar. Hava kapalı da olsa güneş ışınlarının yönünü saptayabilirler. Bunu göz yapılarının polarize güneş ışığını saptama yeteneğiyle yaparlar.
Arının kovana dönüşü en kestirme yoldan olur. Dönüş yolculuğuna başladığı nokta, kovanın bulunduğu yerden ne kadar farklı olursa olsun bal arısı o nokta ile kovan arasındaki en kısa yolu düz bir uçuş hattı hâlinde belirler. O hattı izleyerek evine döner. Buna “arı hattı” denir. Gerek arı hattının belirlenmesinde, gerekse çiçek tarlası gibi diğer hedefleri bulma ve tarif etme konusunda balarısının iki önemli veri kaynağı vardır:
1. Güneşin konumu.
2. Yeryüzünün manyetik çekim alanı.
Arı “güneş ışığını polarize edebilme yeteneğiyle” güneşin konumunu saptar. Yola çıkarken de pusulası karnındadır. Gezegenimizin manyetik alanına duyarlı bir biçimde arının karın bölgesinde partiküller vardır. Gerekli bilgileri sinirler aracılığıyla o minicik beyne ulaştırır ve arıya yönünü bildirir.
Bu izahtan anlıyoruz ki: Arı yaratılırken tek başına planlanmamış, yeryüzünün manyetik çekim alanından tutun manzume-i şemsiyedeki güneşe kadar birçok şeyle alakası kurulmuştur.
Bu da ispat eder ki: Arının nakkaşı kimse güneşin nakkaşı da odur. Arı kiminse güneş de onun mülküdür. Arıya balı kim yaptırıyorsa güneşi de o hareket ettiriyordur. Çünkü güneş ile bal arısının gözleri arasında bir irtibat ve keyfiyetçe birbirleriyle münasebetleri vardır. Güneşten habersiz olan, bal arısına bu gözü takamaz ve güneşin hareketlerini bilmeyen, bal arasına bu hesaplama tekniğini öğretemez.
Netice: Bal arısının güneşle, yeryüzünün manyetik çekim alanıyla, çiçeklerle, havayla, suyla ve daha birçok şeyle alakası ve irtibatı vardır. Bu münasebetlerin muntazaman idaresi bütün kâinatın tek bir elden idare edildiğini ispat eder.
Yazar: Sinan Yılmaz