a
Ana SayfaArabî Katre26. Yani bu kâinat bütün âlemlerin envaıyla lâ ilâhe illallah der…

26. Yani bu kâinat bütün âlemlerin envaıyla lâ ilâhe illallah der…

Katre mütalaasına devam ediyoruz:

أي هذه الكائنات  yani bu kâinat  بجميع أنواع العوالم  bütün âlemlerin envaıyla  تقول لا إله إلا الله  Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur der  وبأركان تلك العوالم  ve şu âlemlerin erkânıyla  لا خالِق إلا هو  Ondan başka hiçbir hâlık yoktur (der)  وبأعضاء تلك الأركان  ve şu erkânın azalarıyla  لا صانع إلا هو  Ondan başka hiçbir sâni yoktur (der)  وبأجزاء تلك الأعضاء  ve şu azaların eczasıyla  لا مدبّر إلا هو  Ondan başka hiçbir müdebbir yoktur (der)  وبجزئيات تلك الأجزاء  ve şu eczanın cüziyatıyla  لا مُربّيَ إلا هو  Ondan başka hiçbir mürebbi yoktur (der)  وبحجيرات تلك الجزئيات  ve şu cüziyatın hüceyratıyla  لا متصرف إلا هو  Ondan başka hiçbir mutasarrıf yoktur (der)  وبذرات تلك الحجيرات  ve şu hüceyratın zerratıyla  لا خالق إلا هو  Ondan başka hiçbir hâlık yoktur (der)  وبأثير تلك الذرات  ve şu zerratın esîriyle  لا إله إلا هو  Ondan başka hiçbir ilah yoktur (der).

Yani bu kâinat:

— Bütün âlemlerin envaıyla  لا إله إلا الله (Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur.) der.

— Ve şu âlemlerin erkânıyla  لا خالِق إلا هو  (Ondan başka hiçbir hâlık yoktur.) der. 

— Ve şu erkânın azalarıyla  لا صانع إلا هو  (Ondan başka hiçbir sâni yoktur.) der. 

— Ve şu azaların eczasıyla  لا مدبّر إلا هو  (Ondan başka hiçbir müdebbir yoktur.) der.

— Ve şu eczanın cüziyatıyla  لا مُربّيَ إلا هو  (Ondan başka hiçbir mürebbi yoktur.) der.

— Ve şu cüziyatın hüceyratıyla  لا متصرف إلا هو  (Ondan başka hiçbir mutasarrıf yoktur.) der.

— Ve şu hüceyratın zerratıyla  لا خالق إلا هو  (Ondan başka hiçbir hâlık yoktur.) der.

— Ve şu zerratın esîriyle  لا إله إلا هو  (Ondan başka hiçbir ilah yoktur.) der.

İzah: Üstadımızın bu tasnifini şöyle somutlaştıralım:

Bu kâinat, bütün âlemlerin envaıyla: Üstadımız, “Şu dünya bütün envaıyla” deseydi, bundan yeryüzündeki nevleri anlardık. Ancak Üstadımız “dünya” değil, “kâinat” diyor ve kâinattaki âlemlerin envaından bahsediyor. Bu durumda, “enva” ile yeryüzündeki nevler kastedilmiş olamaz. Çünkü kâinat ölçeğinde konuşuluyorsa yeryüzündeki nevler çok küçük kalır.

— Peki, kâinatın ihtiva ettiği âlemlerin envaıyla ne kastedilmiş olabilir?

Güneş bir nevdir, Ay bir nevdir, Dünya bir nevdir; farklı mahiyetlerde yaratılan yıldızlar birer nevdir; galaksiler, kara delikler, cüce yıldızlar birer nevdir; ölü yıldızlar, Betelgeuse benzeri kırmızı dev yıldızlar, Eta Carinae benzeri mavi-beyaz dev yıldızlar hepsi birer nevdir. Ve kâinat daha bizim bilmediğimiz nice nevlerle doludur. Dünya ise bu nevlerden sadece bir nevdir.

İşte kâinat bütün âlemlerin envaıyla  لا إله إلا الله  der. Nasıl  لا إله إلا الله  dediği ileride çok cihetlerle ispat edileceğinden bu makamda bu kapıyı açmıyoruz.

Ve şu âlemlerin erkânıyla: Kâinatın her bir nevi bir âlem oldu ve kâinat bütün bu âlemlerle (yani nevlerle)  لا إله إلا الله  dedi. Şimdi, her bir âlem de içindeki erkânıyla  لا خالق إلا هو  (Allah’tan başka hiçbir yaratıcı yoktur.) diyor.

Mesela Dünya milyonlar âlemlerden tek bir âlemdir ki içinde erkânıyla (yani deniziyle, dağıyla, insanıyla, ağaçlarıyla, hayvanatıyla ve bütün nevleriyle)  لا خالق إلا هو  diyor. Demek buradaki “erkân” ifadesiyle, o âlemde yaşayan nevler kastedilmiştir.

Erkânın nasıl  لا خالق إلا هو  dediğini izah etmiyor, meseleyi ileriki derslere havale ediyoruz. Çünkü sadece bir cihetle değil, çok cihetlerle bu sözü söylüyorlar. Bu çok cihetlerin mütalaasını ileride yapacağız.

Ve şu erkânın azalarıyla: Her bir nev o âlemin erkânı olduğunda, o nevin her bir cinsi de o erkânın azası olur. Mesela:

– Sivrisinek, sinek nevinin 1 milyon azasından sadece bir azasıdır. Yeryüzünde 1 milyon sinek türü vardır ve her bir sinek türü, sinek nevinin bir azası hükmündedir.

– Kedi gülü, gül nevinin 26 bin azasından sadece bir azasıdır. Yeryüzünde 26 bin gül türü vardır ve her bir gül türü, gül nevinin bir azası hükmündedir.

– Muhabbet kuşu, kuş nevinin 10 bin azasından sadece bir azasıdır. Yeryüzünde 10 bin kuş türü vardır ve her bir kuş türü, kuş nevinin bir azası hükmündedir.

Bunlar gibi, her bir tür kendi nevinin bir azası olmakta ve bir nevin kaç türü varsa, o nev o kadar azaya sahip olmaktadır.

Bütün bu azalar da (yani neve ait bütün türler de)  لا صانع إلا هو  (Allah’tan başka hiçbir sanatkâr yoktur.) diyor. Yine her bir azanın yani türün nasıl  لا صانع إلا هو  dediğini izah etmiyor, meseleyi sonraki derslere havale ediyoruz.

Ve şu azaların eczasıyla: Her bir cins kendi nevinin bir azası olduğunda, o cinsin her bir ferdi de o azanın bir cüzü olur. Ve her bir cins, fertleri adedince cüzlere sahip olur.

Mesela “10 bin kuş türü var.” demiştik. Her bir tür, erkânının yani nevinin bir azası idi. Demek kuş erkânının 10 bin azası bulunuyor.

Her bir türün fertleri de o azanın cüzleridir. Mesela Yonga Serçesi bir kuş türüdür ve bu kuş türünün 200 milyon efradı vardır. Bu durumda, bu azanın 200 milyon eczası olur. Yani aza hükmündeki bu türün 200 milyon ferdi var. Bu 200 milyon ferdin de her biri  لا مدبّر إلا هو  (Allah’tan başka hiçbir müdebbir yoktur.) diyor. Yine eczanın nasıl  لا مدبّر إلا هو  dediğini izah etmiyor, meseleyi sonraki derslere havale ediyoruz.

Ve şu eczanın cüziyatıyla: Her bir fert kendi azasının yani cinsinin bir cüzü olduğunda, o ferdin aza ve uzuvları da o eczanın cüziyatı olur. Yine kuş örneğinden yola çıkarsak:

– Kuş nevi bir erkân,

– Her bir kuş türü bu erkânın bir azası,

– Her bir kuş bu azanın bir eczası,

– Ve o kuşun uzuv ve cihazları da o eczanın cüziyatı olur.

Bütün bu cüziyat da  لا مُربّيَ إلا هو  (Allah’tan başka hiçbir mürebbi yoktur.) diyor. Yine cüziyatın nasıl  لا مُربّيَ إلا هو  dediğini izah etmiyor, meseleyi sonraki derslere havale ediyoruz.

Ve şu cüziyatın hüceyratıyla: Bir fertte bulunan her bir uzuv ve aza o ferdin cüziyatı olduğunda, o uzuv ve azaları meydana getiren hücreler de o cüziyatın hüceyratı olur. Malumdur ki aza ve uzuvlar hücrelerin birleşmesinden meydana gelir.

Organları meydana getiren bütün bu hüceyrat da  لا متصرف إلا هو  (Allah’tan başka hiçbir mutasarrıf yoktur.) diyor. Yine hüceyratın nasıl  لا متصرف إلا هو  dediğini izah etmiyor, meseleyi sonraki derslere havale ediyoruz.

Ve şu hüceyratın zerratıyla: Hücreler de zerrelerin yani atomların bir araya gelmesiyle oluşur. Atomlar hücreleri, hücreler de organları meydana getirir.

Hücreyi oluşturan bütün atomlar  لا خالق إلا هو  (Allah’tan başka hiçbir yaratıcı yoktur.) diyor. Yine zerratın nasıl  لا خالق إلا هو  dediğini izah etmiyor, meseleyi sonraki derslere havale ediyoruz.

Ve şu zerratın esîriyle: Üstad Hazretleri esir maddesini atomların tarlası olarak ifade ediyor. İşârâtü’l-İ’caz tefsirinde esir maddesi hakkında şöyle diyor:

— “Arşı su üzerindeydi.” ayeti şu madde-i esiriyeye işarettir ki Cenab-ı Hakk’ın Arş’ı, su hükmünde olan esir maddesi üzerinde imiş; esir maddesi yaratıldıktan sonra, Sâni’in ilk icatlarının tecellisine merkez olmuştur. Yani esiri halk ettikten sonra, cevahir-i ferde kalbetmiştir.

Konumuz esir maddesi olmadığından bu kadar bilgiyle iktifa edelim. Üstadımız esir maddesini zerratın ham maddesi gibi kabul ediyor. Bu esir de  لا إله إلا هو  (Ondan başka hiçbir ilah yoktur.) diyor. Yine esirin nasıl  لا إله إلا هو  dediğini izah etmiyor, meseleyi sonraki derslere havale ediyoruz.

Bu fakir, envaın, erkânın, azanın, eczanın, cüziyatın, hüceyratın, zerratın ve esîrin tasnifini bu şekilde yaptı. Ancak illaki böyle olmak zorunda değil; başka türlü de tasnif edilebilir. İşin özü şudur:

Zerrattan seyyarata ve arzdan Arş’a kadar, her bir mevcut, bütün azasıyla, hüceyratıyla, zerratıyla, ahvaliyle, eşkâliyle, evsafıyla Allah’ın vücub-u vücuduna ve vahdetine şehadet ve delalet eder. Katre Risalesi’nin bundan sonraki konusu da bu şehadet ve delalettir.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin