20. Meşrepleri muhtelif olan evliyanın bütün kitaplarının ve meslekleri muhtelif olan…
Katre mütalaasına devam ediyoruz:
وكلِّ كتب الأولياء ve evliyanın bütün kitaplarının المختلفة المشارب meşrepleri muhtelif olan وكلّ كتب الموحدين ve muvahhidinin bütün kitaplarının الْمُبَرْهِنِين (davalarını) kanıtlayan المختلفةِ المسالكِ meslekleri muhtelif olan.
Ve meşrepleri muhtelif olan evliyanın bütün kitaplarının ve meslekleri muhtelif olan ve (davalarını) kanıtlayan muvahhidinin bütün kitaplarının (icmaının sırrını tazammun eden Furkan’ı Hakîm).
فقد أجمع الكلُّ tamamı icma etmiştir أي العقولُ والقلوب في هؤلاء yani bunların akılları ve kalpleri على تصديق حُكم القرآنِ الكريم Kur’an-ı Kerim’in hükmünü tasdikte المنوَّرِ جهاتُه الستُّ altı ciheti münevver olan.
Tamamı -yani bunların akılları ve kalpleri- altı ciheti münevver olan Kur’an-ı Kerim’in hükmünü tasdikte icma etmiştir.
İzah: Cümlenin mütalaasına geçmeden önce şu noktayı tekrar hatırlatalım:
Katre Risalesi Allah’ın vücub-u vücudunu ve vahdaniyetini ispat eden bir eserdir. Üstad Hazretleri, Allah’ın varlığına ikinci delil olarak Kur’an-ı Hakîm’i gösterdi. Kur’an-ı Hakîm Allah’ın varlığına delil olduğunda onun da hakkaniyetini ve kelamullah olduğunu ispat etmek iktiza etti. Zira Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğu ispat edilmezse Allah’ın varlığına olan delaleti ve şehadeti askıda kalır. İşte bu sebeple Üstad Hazretleri, Kur’an’ın kelamullah olduğunun ispatına girişti. Mezkûr cümle ve metnin devamında gelecek cümleler bu iktiza sebebiyle yazılmıştır.
Şimdi cümlenin mütalaasını yapalım:
Üstad Hazretleri bir cümlede iki delil işledi:
1. Bütün akılların ve kalplerin Kur’an’ın hükümlerini kabul ve tasdik etmesi ve bu hususta bir icmanın bulunması.
Buradaki “akıllar” tabiriyle “asfiya” ve “kalpler” tabiriyle de” evliya” kastedilmiştir. Asfiya zümresine fakihler, müfessirler, muhaddisler, muhakkikler, mütekellimîn, âlimler, allameler ve bütün ehl-i tahkik girmektedir. Yine Kur’an’ın hükümlerinin doğruluğunu kabul eden batılı filozoflar ve hukema da bu zümreye dâhildir. Evliya zümresi zaten malumunuzdur.
İşte bu iki zümre -yani akıl ve kalp sahipleri- Kur’an’ın hükümlerinin hak olduğunu kabul ve tasdik etmiş; bu kabul ve tasdikle de emsalsiz bir icmayı oluşturmuştur. Bu iki zümredeki bütün fertleri çürütemeyen, Kur’an’a ilişemez.
2. Kur’an’ın altı cihetinin münevver olması.
Üstadımız bu altı ciheti Yedinci Şua’da şöyle beyan ediyor:
“Kur’an’ın altı ciheti nuranidir, sıdk ve hakkaniyetini gösterir.
– Evet, altında hüccet ve burhan direkleri,
– Üstünde sikke-i i’caz lem’aları,
– Önünde ve hedefinde saadet-i dâreyn hediyeleri,
– Arkasında nokta-i istinadı vahy-i semavi hakikatleri,
– Sağında hadsiz ukul-ü müstakîmenin delillerle tasdikleri,
– Solunda selim kalplerin ve temiz vicdanların ciddi itminanları ve samimi incizapları ve teslimleri, Kur’an’ın fevkalade harika, metin ve hücum edilmez bir kal’a-i semaviye-i arziye olduğunu ispat ettikleri gibi…” (Yedinci Şua)
İşte Kur’an’ın altı cihetinin münevver olması budur. Metnin mütalaasını sizlere havale ediyoruz.
Yazar: Sinan Yılmaz