a
Ana SayfaArabî Katre18. Efendimiz ve imana hidayet edenimizdir. (O) Muhammed İbni Abdullah İbni Abdülmuttalib’tir…

18. Efendimiz ve imana hidayet edenimizdir. (O) Muhammed İbni Abdullah İbni Abdülmuttalib’tir…

Katre mütalaasına devam ediyoruz:

سيدنا  efendimizdir  ومهدينا إلى الإيمان  ve bizi imana hidayet edendir  محمّد بن عبد الله بن عبدالمطلب  Muhammed bin Abdullah bin Abdülmuttalib’tir  عليه أفضل الصلوات وأتم التسليمات  salavatların en üstünü ve selamlamaların en tamamı onun üzerine olsun.

Efendimizdir ve bizi imana hidayet edendir. (O) Muhammed bin Abdullah bin Abdülmuttalib’tir. Salavatların en üstünü ve selamlamaların en tamamı onun üzerine olsun.

فإنه يشهد  şüphesiz o haber veriyor  عن الغيب  gayptan  في عالم الشهادة  âlem-i şehadette…

Şüphesiz o, âlem-i şehadette iken gayptan haber veriyor… 

على رؤوس الأشهاد  bütün şahitlerin başları üzerinde  بشيرا ونذيرا  müjdeleyici ve uyarıcı olarak  ومناديا لأجيال البشر  ve beşerin nesillerini çağırıcı olarak  خلف الأعصار والأقطار  asırların ve diyarların arkasında…

Bütün şahitlerin başları üzerinde, müjdeleyici ve uyarıcı olarak ve asırların ve diyarların arkasında beşerin nesillerini çağırıcı olarak… 

بأعلى صوته  en yüksek sesiyle  وبجميع قوته  ve bütün kuvvetiyle  وكمال جديته  ve kemal-i ciddiyetiyle  وغاية وثوقه  son derece vüsûkuyla  ونهاية اطمئنانه  ve nihayet itminanıyla  وكمال إيمانه  ve kemal-i imanıyla  بأنه  şunu ki (haber veriyor)  لا إلهَ إلّا الله  Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur.     

En yüksek sesiyle, bütün kuvvetiyle, kemal-i ciddiyetiyle, son derece vüsûkuyla, nihayet itminanıyla ve kemal-i imanıyla Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığını (haber veriyor).    

İzah: Cümlede çok madde var. Bu sebeple, önce cümleyi maddeleyip ihata edelim:

1. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) âlem-i şehadette iken gayptan haber veriyor. Yani cennetten, cehennemden, hesaptan, sırattan ve âlem-i gaybın diğer unsurlarından haber veriyor.

2. Bu haber vermeyi bütün şahitlerin başları üzerinde yapıyor. Yani enbiyadan, evliyadan ve asfiyadan ne kadar şahit varsa, hepsinin başları üzerinde -onların imamı ve reisi olarak- bu haberleri veriyor.

3. Bununla da bir beşir ve nezir oluyor; kendi asrında ve diyarında durup bütün asır ve diyarlara seslenen bir münadi oluyor.

4لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ  kelime-i kudsiyesini ilan ve ilam ediyor. Bunu yaparken de:

A. Bütün kuvvetiyle yapıyor.

B. Kemal-i ciddiyetle yapıyor.

C. Son derece vüsûkuyla yani davasına olan güvenden kaynaklanan bir gönül rahatlığıyla yapıyor.

D. Nihayet itminanıyla yani tam mutmain bir hâlde ve kendine güvenerek yapıyor.

E. Kemal-i imanıyla yapıyor.

Böyle çok maddeli cümleleri kavramanın en kısa yolu cümleyi parçalamak ve maddelere ayırmaktır. Biz de bunu yaptık. Herhâlde bu şekilde ihatanız kolaylaşmıştır.

Bu makamda şu meseleden biraz dem vurmak istiyorum:

Defaatle belirttik ki: Risale-i Nurlardan bir yeri mütalaa ederken aslında çok yeri mütalaa ediyoruz. Bu sebeple de “Bugün mütalaa çok uzundu, Risale-i Nur’dan az yer okudum.” dememeliyiz. Çünkü mütalaa ettiğimiz yer Risalelerin birçok yerinde geçmektedir. Bu durumda, biz aynı zamanda diğer metinleri de okumuş gibi oluyoruz.

İşte bu meseleye güzel bir örnek geldi. Bizler Reşhalar Risalesi’ni daha önce mütalaa etmiştik. Şimdi size Reşhalar’dan birkaç yer nakledeceğim. Bakın bakalım, mütalaasını yaptığımız cümlelerden farkı var mı?

“Ve keza, siyer-i nebeviyenin şehadetiyle derece-i vüsuku ve kemal-i ciddiyet ve metaneti ve bütün işlerinde ve harekatında kuvvet-i emniyeti, hakka mütemessik ve hakikate sâlik olduğunu tasdik eden kati delillerdir.” (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

“Ve keza, en nezih hasletleri ve huyları ve en yüksek seciyeleri câmi bir şahsiyet-i maneviye sahibi olduğuna icma vardır.” (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

“Ve keza, dünya ve ahiret saadetlerini temine kâfil ve kâfi olan şeriatı, nübüvvetini tasdik ve ispata kâfidir.” (Mesnevi-i Nuriye, Reşhalar)

İfadeler farklı olmakla birlikte, mütalaasını yaptığımız hakikatlerin aynıları… Eğer Reşhalar Risalesi’ni mütalaa ederken bu noktalar üzerinde iyi durmuş ve meseleleri iyi tahlil etmişseniz, bu dersi kavramak sizler için çok kolaydır. Hatta hakikatleri kavramakla uğraşmaz, bu vakti tefekküre ayırırsınız.

Kıssadan hissemiz şu ola: Bir derste işlenen hakikatleri iyice hazmetmeden sonraki derse geçmemeliyiz. Önce bir cümleyi veya hakikati iyice anlamalı, kavramalı, hazmetmeli; daha sonra diğer bölüme geçmeliyiz. İşin sonunda bu hakikatler kişide meleke hâline gelir. Bundan sonra artık hazmetmeye, kavramaya çalışmaya ihtiyaç kalmaz. Ruh zaten bu manaları su gibi içmiştir. Sadece tefekkürle ruhtaki ve kalpteki etkisi ziyadeleştirilir.

Son kısmın geniş mütalaasını Reşhalar Risalesi’nin Üçüncü Reşhasında yapmıştık. Tekrar etmek isteyenler bu bölümü okuyabilir.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin