32. Birbirinden farklı ve camid olan eşyanın, uzun ve eğri büğrü yollardan birbirlerinin hacetine…
Katre mütalaasına devam ediyoruz:
وإن تجاوبَ الأشياء المتخالفة الجامدة birbirinden farklı ve camid olan eşyanın tecavübü في الطرق الطويلة المعوجة uzun ve eğri büğrü yollardan بعضٍ لحاجة بعض bir kısmının (diğer) bir kısmın hacetine كمادَّةِ غذاءِ الحجيرات والثمرات hücrelerin ve meyvelerin besin maddeleri gibi…
Birbirinden farklı ve camid olan eşyanın, uzun ve eğri büğrü yollardan birbirlerinin hacetine tecavübü; hücrelerin ve meyvelerin besin maddeleri gibi…
وتساندَ الأشياء المتباعدة المتفاوتة ve birbirlerinden uzak ve farklı olan eşyanın tesanüdü كالسيارات التي هي ثمراتُ الشمس Güneş’in meyveleri olan seyyerat gibi…
Ve birbirlerinden uzak ve farklı olan eşyanın tesanüdü; Güneş’in meyveleri olan seyyerat gibi…
الدالَّ ذلك التجاوبُ والتساند delalet eden şu tecavüb ve tesanüd على أن الكلَّ خُدّامُ سيدٍ واحد her şeyin bir Seyyid-i Vahid’in hademeleri olduğuna وتحت أمرِ مدبّرٍ واحدٌ ve bir Müdebbir-i Vahid’in emri altında olduğuna ومرجعُهم مربٍّ واحدٌ ve mercilerinin bir Rabb-i Vahid olduğuna…
Her şeyin bir Seyyid-i Vahid’in hademeleri olduğuna, bir Müdebbir-i Vahid’in emri altında olduğuna ve mercilerinin bir Mürebbi-i Vahid olduğuna delalet eden şu tecavüb ve tesanüd…
يفتحان منفذا نظارا أيضا بمرتبة أخرى başka bir mertebede dahi (matluba) bakan bir menfez açarlar تشهد الكائنات فيه بهذا اللسان kâinat onda (o menfezde) bu lisanla şehadet eder الله لا إله إلّا هو Allah, Ondan başka hiçbir ilah yoktur.
(Bu tecavüb ve tesanüd) başka bir mertebede dahi (matluba) bakan bir menfez açar. Kâinat bu lisanla onda, Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına şehadet eder.
İzah: Üstad Hazretlerinin beyan ettiği hakikat teavün (yardımlaşma) hakikatidir. Üstadımız bu hakikati tecavüb ve tesanüd hakikatleri üzerinden işledi. İlk önce tecavüb üzerine konuşalım:
Tecavüb karşılıklı cevaplaşmadır. Mesela yeryüzü ile bulut arasında bir tecavüb vardır. Yani sanki yeryüzü buluta sorar:
— Ahalimin suya ihtiyacı var. Bize yağmur gönderebilir misin?
Bulut da cevap verir:
— Elbette, hemen gönderiyorum.
Bazen de bulut yeryüzüne sorar:
— Bana biraz buhar yollayabilir misin? Yağmur, kar ve dolu yapacağım.
Yeryüzü cevap verir:
— Hemen gönderiyorum…
İşte yeryüzüyle bulut arasında böyle bir tecavüb vardır. Biri sorar, diğeri cevap verir. Tabii bu hayalî bir şeydir. Aralarındaki muavenete ve birbirlerinin hacetine koşmalarına bakıldığında böyle bir tecavübün varlığı farz edilir.
Bu tecavüb ve muaveneti biraz daha tefekkür edelim:
Bulut ile yeryüzü arasında cereyan eden su alışverişinde, yeryüzü suyu buhar şeklinde buluta verir; bulut da buharı kendi fabrikasında işledikten sonra buz, kar, yağmur şeklinde yeryüzüne iade eder ve muhtaçlara yetiştirir.
Bu hakikat ancak şu üç kaziyeden biri ile izah edilebilir:
1. Bulut yeryüzündeki muhtaçları bilir, şefkatiyle suyu onlara gönderir.
2. Yeryüzündeki canlılar buluta su getirmesini emreder. Bulut da ister istemez onlara boyun eğerek suyunu boşaltır.
3. Hem bulut hem de yeryüzü Allah’ındır. Yeryüzü ahalisine Allah merhamet eder ve bulut emr-i İlahî ile suyunu yeryüzüne boşaltır.
Birinci ihtimal batıldır. Zira bulut camiddir, cahildir ve merhameti yoktur. Ne muhtaçları tanır ne de onlara merhamet eder.
İkinci ihtimal de batıldır. Zira yeryüzü ahalisi âcizdir. Kudretleri yoktur ki sözleri buluta geçsin.
O hâlde kabul edilecek kaziye üçüncü kaziyedir ve başka bir ihtimal yoktur.
Üstad Hazretleri teavün hakikatine ikinci misal olarak tesanüdü gösterdi ve şöyle dedi: Ve birbirlerinden uzak ve farklı olan eşyanın tesanüdü; Güneş’in meyveleri olan seyyerat gibi…
Güneş ile yıldızlar arasında bir tesanüd vardır. Mesela Güneş kuvve-i cazibesiyle yıldızları tutar ve onların uzaya kaçmasına ve birbirlerine çarpmasına mâni olur. Onları ışığıyla aydınlatır ve hararetiyle ısıtır.
Yıldızların da kendi aralarında bir tesanüd vardır. Bu tesanüdün bir misalini şöyle verelim:
Galaksilerin hızları birbirinden farklıdır. Hızları farklı olduğu için bazen bir galaksi diğer bir galaksiye yetişir ve içinden geçer. Galaksiler birbirinin içinden geçerken -bilim adamlarının halı temizleme diye isimlendirdikleri- bir hadise cereyan eder. Galaksinin içinden geçen yüksek hızlı galaksi, hızı sebebiyle diğer galaksideki gaz ve toz bulutlarını elektrikli halı süpürgesi gibi çeker. Çektiği bu tozlar yeni yetişen yıldızların gıdası olur.
Yani bir galaksi gaz ve toz bulutlarını diğer bir galaksiye hediye ediyor. Tozları alan galaksi de bunları yeni yetişen yıldızlara gıda olarak sunuyor.
Yıldızların birbirleriyle ve Güneş’le olan tesanüd ve muavenetlerini internetten bulacağınız bilgiler üzerinde tefekkür edebilirsiniz. Burada şu ince noktaya dikkat çekmek istiyorum:
Kâinattaki bütün hayat sahiplerini bir tarafa ayırsak, bu takdirde ortada hayatsız, şuursuz, iradesiz ve kudretsiz bir topluluk kalır. Bu durumda, zenginin fakire, kuvvetlinin zayıfa yardım etmesi gibi, hayattar olanların da hayatsız olanlara yardım etmesi gerekir.
Hâlbuki hakikat bunun tam tersidir; cansızlar canlılara yardım eder. Hayatsız ve iradesiz bir şeyin kendi hesabına yardım etmesi mümkün olmadığına göre, teavün hakikati, perde-i gayb arkasında olan bir müdebbirin varlığını güneş gibi ispat eder.
Aynı muhakemeyi hayat sahipleri için yürüttüğümüzde, insanların hayvanlara ve hayvanların da bitkilere yardım etmesi gerekir. Zira en akıllı insandır. Ancak hakikat burada da zıddıyla tezahür etmekte; bitkiler hayvanlara, hayvanlar da insanlara yardım etmektedir. Bu hâl de ispat eder ki: Her şey bir Seyyid-i Vahid’in hademeleridir, bir Müdebbir-i Vahid’in emri altındadır ve mercileri bir Mürebbi-i Vahid’dir.
Yazar: Sinan Yılmaz