3. İlk olarak aramızda çarpışma bu mübarek kelimelerde başladı…
Katre mütalaasına devam ediyoruz:
فأولا ilk olarak ابتدأَت المشاجرةُ بيننا aramızda çarpışma başladı في هذه الكلمات المباركة şu mübarek kelimelerde وهي o kelimeler (şunlardır):
سبحان الله والحمد لله ولا إله إلّا الله والله أكبر ولا حول ولا قوة إلا بالله
İlk olarak aramızda çarpışma şu mübarek kelimelerde başladı:
سبحان الله والحمد لله ولا إله إلّا الله والله أكبر ولا حول ولا قوة إلا بالله
İzah: İlk çarpışmanın bu kelimelerde vuku bulması bu kelimelerin ifade ettiği manalarda olmuştur.
– سُبْحَانَ اللَّهِ Allah’ın bütün kusur ve eksiklerden münezzeh ve mukaddes olduğunu beyan eden bir kelime-i kudsiyedir.
– الْحَمْدُ لِلَّه Bütün hamdlerin sadece Allah’a ait olduğunu bildiren bir kelime-i kudsiyedir.
– لَا اِلٰهَ اِلَّا اللَّهُ Tevhidi ilan eden ve bütün kâinatı yed-i kudrete teslim eden bir kelime-i kudsiyedir.
– اللَّهُ اَكْبَرُ Allah’ın büyüklüğünü ifade eden bir kelime-i kudsiyedir.
– لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللَّهِ Bütün kudret ve kuvvetin sadece Allah’a ait olduğunu bildiren bir kelime-i kudsiyedir.
İşte Üstad Hazretleri ile şeytan arasındaki ilk çarpışma bu kelimelerin manası üzerinde olmuş. Üstadımız mezkûr kelimelerin manasını ispat ederken, nefis ve şeytan bu izahlara karşı çıkmış ve aralarında çarpışma başlamış. İşin sonunda Üstadımız, nefis ve şeytanı ilzam edip bu kelimelerin manasını tasdik ettirmiş.
فوقع ve vukua geldi تحت كلٍ her birinin altında من هذه الحصون الحصينة bu sağlam kalelerden ثلاثون حربا otuz harp.
Ve bu sağlam kalelerden (yani mezkûr kelimelerden) her birinin altında otuz harp vukua geldi.
İzah: Burada kapalı olan bazı noktalar var:
1. Üstad Hazretlerinin şeytanla bu müsademesi, acaba şeytanın kalbe attığı vesveseye cevap verme şeklinde mi oldu yoksa şeytan cismiyle Üstadımızın karşısına dikildi de karşılıklı konuşma şeklinde mi oldu? Bizler biliyoruz ki şeytan birçok veliye cismiyle görünmüş ve onunla karşılıklı konuşmuş. Acaba Üstad Hazretlerine de böyle mi oldu yoksa kalbe gelen vesvese yoluyla mı oldu?
2. Üstadımız “Bu sağlam kalelerden (yani mezkûr kelimelerden) her birinin altında otuz harp vukua geldi.” diyor. Acaba buradaki “otuz” rakamı çokluktan mı kinaye yoksa gerçek mi? Hani biz, “Elli kere söyledim.” deriz ya, bununla da gerçekte elli kere söylemeyi değil, çokça söylemeyi kastederiz. Yani buradaki “elli” rakamı çokluktan kinayedir. Acaba Üstad Hazretleri “otuz defa” derken, çokluktan kinaye mi söyledi yoksa her bir kelimenin otuz farklı ciheti var da her bir cihetinde bir çarpışma mı vukua geldi?
Bunların en doğrusunu Allah bilir. Zaten bunlar neticeyi değiştirmiyor. İster şeytanın vesvese şeklindeki konuşmasıyla olsun, isterse şahsıyla gözükerek olsun; ister tam otuz defa olsun, isterse otuz ifadesi çokluktan kinaye olsun; Üstad Hazretleri mezkûr kelimelerin manası üzerinde nefis ve şeytanla çarpışıyor ve bu kelimelerin kalelerine tahassun ederek nefis ve şeytanı mağlup ediyor.
فكلُّ جملة her bir cümle بل كل قيد belki her bir kayıt في هذه الرسالة bu risaledeki نتيجةُ مُظفَّريّةٍ لحرب bir harbin muzafferiyetinin neticesidir.
Bu risaledeki her bir cümle belki her bir kayıt (bu otuz harpten) bir harbin muzafferiyetinin neticesidir.
İzah: Yani Üstad Hazretleri her bir çarpışmadaki galibiyeti bazen bir cümleyle bazen de bir kayıtla ifade etmiş. Zaten bu çarpışma topla tüfekle olan bir çarpışma değil, fikrî bir çarpışma. Her çarpışmadaki galibiyet de bir cümle ve bir kayıtla ifade edilmiş. Bu cümleleri eserin devamında okuyup mütalaa edeceğiz.
لم يبقَ للعدوّ düşman için kalmadı في شيء منها ondan bir şeyde مطمَعٌ hiçbir ümit وأدنى مَمْسَكٍ ve tutunacak en küçük bir yer.
Düşman için ondan bir şeyde (o kelimelerden birinde) hiçbir ümit ve tutunacak en küçük bir yer kalmadı.
İzah: Yani o kelimelerin ifade ettiği hakikatlerin zıddını ispat etme hususunda hiçbir ümidi ve tutunacak bir dalı kalmadı. İlzam oldu ve silahını teslim etti.
Yazar: Sinan Yılmaz