3. İkinci deva: Ey sabırsız hasta! Sabret belki şükret. Senin bu hastalığın…
İKİNCİ DEVA
Ey sabırsız hasta! Sabret belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir. (25. Lem’a)
Ah nefsim! Gafletinle nasıl bir hazineden şikâyet ediyorsun… Zannediyorsun ki sana isabet eden bu hastalık neticesizdir; hiçbir mükâfatı yoktur. Vallahi böyle değil! Eğer sabır içinde şükredersen, hastalığının her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Hatta bazı hastalıkların bir dakikası bir gün ibadet hükmündedir.
Üstad Hazretleri bu hakikate şu misali veriyor: Hatta bir ahiret kardeşim, Muhacir Hafız Ahmed isminde bir zatın müthiş bir hastalığına ziyade merak ettim. Kalbime ihtar edildi: “Onu tebrik et. Her bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçiyor.” Zaten o zat sabır içinde şükrediyordu. (İkinci Lem’a)
Ey nefsim! Sen de Hafız Ahmed gibi olsan, sabır içinde şükretsen, senin de hastalıkla geçen her bir dakikan bir gün ibadet hükmünde olur; bu kadar sevap kazanır, rahmet-i İlahiyeyi celbedersin.
— Neticesi böyle olan hastalıktan hiç şikâyet edilir mi?
Vallahi edilmez. Ona ancak şükür içinde sabredilir.
Çünkü ibadet iki kısımdır. Biri, müsbet ibadettir ki namaz, niyaz gibi malum ibadetlerdir. Diğeri, menfi ibadetlerdir ki hastalıklar, musibetler vasıtasıyla musibetzede aczini, zaafını hisseder. Hâlık-ı Rahîm’ine iltica eder, yalvarır. Halis, riyasız, manevi bir ibadete mazhar olur. (25. Lem’a)
(Hâlık-ı Rahîm: Merhametli yaratıcı)
— Ey nefsim! Sen sadece namaz gibi, zekât gibi, hac gibi müsbet ibadetlerle mi mükellefsin?
— Başka bir vazifen ve ibadetin yok mudur?
Vallahi vardır. O da şudur: Aczini bilip Allah’ın kudretine, fakrını bilip Allah’ın rahmetine, kusurunu bilip Allah’ın kemaline ve zaafını bilip Allah’ın kuvvetine iltica etmektir. O kudret ve rahmet dergâhında boyun bükmektir. Bu senin menfi ibadetindir.
— Peki, ey nefsim! Bu kibrinle ve kendini böyle çelikten bilmenle bu menfi ibadeti nasıl eda edeceksin?
Sana bir kamçı ve mürşit lazım… İşte hastalık o kamçı ve mürşittir. Sana aczini, zaafını ve fakrını bildirir. Taştan olmadığını, demirden olmadığını; her vakit ölüme ve zevale maruz olduğunu hissettirir. Sen de onun dersiyle acz ve fakr elbisesini giyer; kudret-i Rabbaniye ve Rahmet-i İlahiye önünde boyun büker ve halis bir ubudiyet yaparsın.
Hem ey nefsim! Senin çok müsbet ibadetin var ki ona riya girmiş ve sum’a (başkasının bilmesinden hoşlanmak) bulaşmış! İbadet ederken bâtın-ı kalbine bir nazar edebilsen göreceksin ki niyetin hep riya, hep gösteriş…
Menfi ubudiyete ise bu riya giremez. O halistir ve Allah içindir. Zira o, kalbin işidir. Kalbine Allah’tan başka kim nazar edebilir ki riya ve gösterişe düşesin. O hâlde bu halis ibadeti kazandığını düşün; şekva değil şükür et.
Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allah’tan şekva etmemek şartıyla, mümin için ibadet sayıldığına rivayat-ı sahiha vardır. Hatta bazı sâbir ve şâkir hastaların bir dakikalık hastalığı, bir saat ibadet hükmüne geçtiği ve bazı kâmillerin bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçtiği, rivayet-i sahiha ve keşfiyat-ı sadıka ile sabittir. Senin bir dakika ömrünü, bin dakika hükmüne getirip sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan teşekki değil, teşekkür et. (25. Lem’a)
(Şekva: Şikâyet / Rivayat-ı sahiha: Sahih hadisler / Sâbir: Sabreden / Şâkir: Şükreden / Keşfiyat-ı sadıka: Evliyanın doğru keşifleri / Teşekki: Şikâyet)
Ey nefsim! Eğer gayen Allah’ın rızası ve şu fâni hayatı bakiye tebdil etmek ise işte sana bir define… Şikâyet etmemen şartıyla, hastalıkla geçirdiğin her fâni dakika bazen bir saat bazen de bir gün ibadet hükmündedir.
Yok, eğer gayen Allah’ın rızası ve baki bir hayatı kazanmak değilse, o zaman senin, maddi hastalığından daha büyük manevi bir hastalığın vardır ki o da gaflet ve dalalettir. Önce bu hastalığına üzül ve bunun şifasını ara!
Şu cümleyi de ezberle ve nefsin sana hücum ettiğinde kendine siper et: Senin bir dakika ömrünü, bin dakika hükmüne getirip sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan teşekki değil, teşekkür et.
Şimdi, mütalaasını yaptığımız kısmı bir daha okuyalım:
İKİNCİ DEVA
Ey sabırsız hasta! Sabret belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir. Çünkü ibadet iki kısımdır. Biri, müsbet ibadettir ki namaz, niyaz gibi malum ibadetlerdir. Diğeri, menfi ibadetlerdir ki hastalıklar, musibetler vasıtasıyla musibetzede aczini, zaafını hisseder. Hâlık-ı Rahîm’ine iltica eder, yalvarır. Halis, riyasız, manevi bir ibadete mazhar olur.
Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allah’tan şekva etmemek şartıyla, mümin için ibadet sayıldığına rivayat-ı sahiha vardır. Hatta bazı sâbir ve şâkir hastaların bir dakikalık hastalığı, bir saat ibadet hükmüne geçtiği ve bazı kâmillerin bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçtiği, rivayet-i sahiha ve keşfiyat-ı sadıka ile sabittir. Senin bir dakika ömrünü, bin dakika hükmüne getirip sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan teşekki değil, teşekkür et. (25. Lem’a)
Yazar: Sinan Yılmaz