a
Ana SayfaYirmi Beşinci Lem'a20. On sekizinci deva: Ey şükrü bırakıp şekvaya giren hasta! Şekva bir haktan gelir…

20. On sekizinci deva: Ey şükrü bırakıp şekvaya giren hasta! Şekva bir haktan gelir…

ON SEKİZİNCİ DEVA

“Ey şükrü bırakıp şekvaya giren hasta! Şekva bir haktan gelir. Senin bir hakkın zayi olmamış ki şekva ediyorsun. Belki senin üstünde hak olan çok şükürler var, yapmadın. Cenab-ı Hakk’ın hakkını vermeden haksız bir surette hak istiyorsun gibi şekva ediyorsun.” (25. Lem’a)

(Şekva: Şikâyet)

Ey nefsim! Allahu Teâlâ seni yoktan yarattı.

— Bu nimete karşı hangi şükrü ettin?

Seni taş yapmadı, hayat sahibi yaptı.

— Bu nimete karşı hangi şükrü ettin?

Hayat sahipleri içinde bitki veya hayvan yapmadı, insan yaptı. Lağımda gezen bir fare veya leş yiyen bir kurt olabilirdin, ama olmadın insan oldun.

— Bu nimete karşı hangi şükrü ettin?

İnsanlar içinde seni bir Yahudi ve Hristiyan yapmayıp ehl-i tevhid yaptı, ümmet-i Muhammed olma şerefiyle şereflendirdi.

— Bu nimete karşı hangi şükrü ettin?

Sana göz verdi, kulak verdi, dil verdi; akıl verdi, fikir verdi, muhabbet verdi; hadsiz maddi ve manevi cihazlarla donattı.

— Bu nimetlere karşı hangi şükrü ettin?

Zehirli bir böceğin eliyle balı yedirdi. Elsiz bir böceğin eliyle ipeği giydirdi. Koyun ve keçilerin memesinden sütü içirdi. Ağaçların dallarını rahmetinin eli yapıp meyveyi yedirdi.

— Bu nimetlere karşı hangi şükrü ettin?

Bütün eşyayı sana musahhar etti ve hizmetine verdi. Güneş’i sana bir lamba, Ay’ı bir kandil ve yıldızları dünya evinin mumları yaptı. Yeryüzünü bir sofra ve baharı bu sofraya bir gül destesi yaptı.

— Bu nimetlere karşı hangi şükrü ettin?

Ey nefsim! Sana verilen nimetleri saymaya kalksak ömrümüzün dakikaları buna yetmez. Bu kadar nimete karşı nankörlük etmişsin, şükrün zerresini eda etmemişsin, şimdi hastalığın hesabını mı soruyorsun?..

Sen dua et de Allah sana nimetlerinin hesabını sormasın!..

Hem ey nefsim! Şekva bir haktan gelir. Senin bir hakkın zayi olmamış ki şekva ediyorsun. Senin ne hakkın var ki itiraz edesin? Neyin sahibisin ve neyi yaratmışsın? Sen ancak mazharsın. Hatta mazhar dahi olamıyor; su-i ihtiyarınla, sana verilen nimetleri tebdil ediyorsun.

“Sen, kendinden yukarı mertebelerdeki sıhhatli olanlara bakıp şekva edemezsin. Belki sen, kendinden sıhhat noktasında aşağı derecelerde bulunan biçare hastalara bakıp şükretmekle mükellefsin. Senin elin kırık ise kesilmiş ellere bak! Bir gözün yoksa iki gözü de olmayan âmâlara bak! Allah’a şükret.” (25. Lem’a)

Ey nefsim! Sana bir hadis-i şerifi hatırlatayım:

عن ابن العاص ، خصلتان من كانتا فيه كتبه الله تعالى شاكرا صابرا ومن لم تكونا فيه لم يكتبه الله شاكرا وَلا صابرا  من نظر في دينه إلى من هو فوقه  فاقتدى به ومن نظر في دنياه إلى من هو دونه فحمد اللّه على ما فضَّله بِهِ عليه كتبه الله شاكرا صابرا ومن نظر في دينه إلى من هو دونه ونظر في دنياه إلى من هو فوقه فأسف على ما فاته منه لم يكتبه الله شاكرا ولا صابر

“İki haslet kimde varsa Allahu Teâlâ onu şükredici ve sabredici olarak yazar. Kimde bu iki haslet yoksa Allahu Teâlâ onu şükredici ve sabredici olarak yazmaz. Kim dini hususunda kendinden üstte olana bakıp ona tabi olursa ve dünyası hususunda kendinden aşağıda olana bakıp, Allah’ın, kendisini ona üstün kılması sebebiyle hamdederse, Allah onu şükredici ve sabredici olarak yazar. Kim de dini hususunda kendinden altta olana bakar, dünyası hususunda kendinden üstte olana bakar ve kaçırdığı şeylere üzülürse, Allahu Teâlâ onu şükredici ve sabredici olarak yazmaz.” (Tirmizî)

Ey nefsim! Ya Allah katında sabredici ve şükredici olacaksın ya da sabırsız ve şükürsüz bir kul olarak addedileceksin. Sabredici ve şükredici olmanın şartı; din hususunda üstte olana bakıp ona tabi olmak, dünya hususunda altta olana bakıp Allah’a şükretmektir. Yani Üstadımızın ifadesiyle: “Senin elin kırık ise kesilmiş ellere bak. Bir gözün yoksa iki gözü de olmayan âmâlara bak. Allah’a şükret.” Şükret ki sabredenler ve şükredenler defterine kaydolasın!..

“Evet, nimette kendinden yukarıya bakıp şekva etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Ve musibette herkesin hakkı, kendinden musibet noktasında daha yukarı olanlara bakmaktır ki şükretsin. Bu sır bazı risalelerde bir temsil ile izah edilmiş. İcmali şudur ki:

Bir zat, bir biçareyi, bir minarenin başına çıkarıyor. Minarenin her basamağında ayrı ayrı birer ihsan, birer hediye veriyor. Tam minarenin başında da en büyük bir hediyeyi veriyor. O mütenevvi hediyelere karşı ondan teşekkür ve minnettarlık istediği hâlde; o hırçın adam, bütün o basamaklarda gördüğü hediyeleri unutup veyahut hiçe sayıp şükretmeyerek yukarıya bakar. Keşke bu minare daha uzun olsaydı, daha yukarıya çıksaydım; ne için o dağ gibi veyahut öteki minare gibi çok yüksek değil deyip şekvaya başlarsa ne kadar bir küfran-ı nimettir, bir haksızlıktır.” (25. Lem’a)

(İcmal: Özet / Mütenevvi: Çeşitli / Şekva: Şikâyet / Küfran-ı nimet: Yapılan iyiliğe ve verilen nimete karşı nankörlük etmek)

Minare: Zamana ve ömr-ü insana işarettir.

Minarenin başına çıkarmak: İnsanı yoktan yaratmak, ona bir ömür takdir etmek ve onu yaşatmaktır.

Minarenin merdivenleri: İnsanın her bir yılına belki her bir gününe işarettir.

Minarenin her basamağında birer ihsan ve hediye verilmesi: İnsana verilen nimetlere işarettir. İnsan, ömrünün her bir anında Allah’ın hadsiz nimetlerine mazhardır. Değil bir ömürde mazhar olduğu nimetleri, bir günde mazhar olduğu nimetleri bile sayıp bitirmekten âcizdir.

“Tam minarenin başında da en büyük bir hediyeyi veriyor.” ifadesi, ölüm anında ve sonrasında verilen nimetlere işarettir.

“Yukarıya bakıp, keşke bu minare daha uzun olsaydı, daha yukarıya çıksaydım.” demesi, başkalarına verilen nimetlere bakıp onlara verilenin aynısının kendisine verilmesini istemesi ve kendisine verilen nimetleri az görmesidir.

Bu cümleler üzerinde iyice düşünmeli; şükürsüzlüğün manasını keşfetmeli; “Acaba misaldeki adam ben miyim?” diye çok endişe etmeliyiz?

Üstad Hazretleri bize verilen nimetleri şöyle tadat ediyor:

“Öyle de bir insan hiçlikten vücuda gelip taş olmayarak, ağaç olmayıp, hayvan kalmayarak; insan olup, Müslüman olarak, çok zaman sıhhat ve afiyet görüp, yüksek bir derece-i nimet kazandığı hâlde… bazı arızalarla, sıhhat ve afiyet gibi bazı nimetlere layık olmadığı veya sû-i ihtiyarıyla veya sû-i istimaliyle elinden kaçırdığı veyahut eli yetişmediği için şekva etmek, sabırsızlık göstermek “Aman ne yaptım, böyle başıma geldi?” diye rububiyet-i İlahiyeyi tenkit etmek gibi bir hâlet; maddi hastalıktan daha musibetli, manevi bir hastalıktır. Kırılmış el ile dövüşmek gibi, şikâyetiyle hastalığını ziyadeleştirir.

Âkıl odur ki  لِكُلِّ مُصِيبَةٍ اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ  sırrıyla teslim olup sabretsin; ta o hastalık, vazifesini bitirsin gitsin.” (25. Lem’a)

(Vücud: Varlık / Sû-i ihtiyar: İradeyi kötüye kullanma / Sû-i istimal: Kötü kullanma / Âkıl: Akıllı)

(Arapça ibare: Her bir musibet için (deriz ki): Biz Allah’ın mülküyüz ve ancak O’na döneceğiz.)

İlk önce üzerimizdeki nimetleri maddeleyelim:

1. Yoktan var edildik, hiçlikten vücuda geldik.

2. Taş gibi camid olmayıp hayat sahibi olduk.

3. Hayat sahipleri içinde -ağaç gibi ruhsuz olmayıp- ruh sahibi olduk.

4. Ruh sahipleri içinde bir hayvan olmayıp insan olduk.

5. İnsanlar içinde Yahudi ve Hristiyan olmayıp Müslüman olduk.

6. Çok zaman sıhhat ve afiyet gördük.

Şükre sebep olan, saymakla bitmeyecek kadar çok nimete mazhar olduk. Sonra ya şükrünü eda edemediğimizden, ya layık olmadığımızdan, ya irademizi kötüye kullandığımızdan ya da başka bir sebepten dolayı bazı arızalarla sağlık ve afiyet nimeti bizden muvakkaten alındı.

O kadar nimete mazhar olmuş iken küçük bir hastalıktan şikâyet etmek, “Aman ne yaptım, böyle başıma geldi?” demek ve Allah’ın rububiyetini tenkit etmek akıl kârı mıdır?

Vallahi değildir. Üstadımızın beyanıyla, bu hâlet, maddi hastalıktan daha musibetli, manevi bir hastalıktır. Kırılmış el ile dövüşmek gibi, şikâyetiyle hastalığını ziyadeleştirir.

O hâlde gel ey nefsim! Aklını başına al ve her musibete karşı  اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ  de. Kendini Allah’a teslim et; O’nun mülkü ve memlükü olduğunu bil; üzerindeki her tasarrufundan razı ol. Razı ol ki O da senden razı olsun.

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin