27. Yirmi beşinci deva: Ey hasta kardeşler! Siz gayet nâfi ve her derde deva ve hakiki lezzetli…
YİRMİ BEŞİNCİ DEVA
“Ey hasta kardeşler! Siz gayet nâfi ve her derde deva ve hakiki lezzetli kudsi bir tiryak isterseniz imanınızı inkişaf ettiriniz. Yani tövbe ve istiğfar ile ve namaz ve ubudiyetle, o tiryak-ı kudsi olan imanı ve imandan gelen ilacı istimal ediniz.” (25. Lem’a)
(Nâfi: Faydalı / Tiryak: İlaç / İstimal: Kullanma)
Ey nefsim! İşte sana her derdine derman olacak bir ilaç: Allah’a iman… İmanın varsa her derde dayanabilir, her musibete sabredebilirsin. İmanın sana öyle bir kuvvet verir ki değil küçük bir hastalığa sabretmek, dünyaya meydan okuyabilirsin.
Tabii iman ilacı da herkeste etkisini göstermez. Kimi dünyaya meydan okurken, kimi gölgesinden korkar. Farkın sebebi şudur:
Bu ilacın etkisini gösterebilmesi için günahlardan tövbe etmek, namazı ve farzları eda etmek gerekir. Kişi günahlara dalar ve farzları terk ederse iman ilacı onda etkisini göstermez, ona bir emniyet-i tâmme vermez.
Öyleyse ey nefsim! İman hakikatlerini tefekkürle, tövbe ve istiğfarla, namazı ve diğer farzları eda etmekle imanını inkişaf ettir. Bunu yapabilirsen her derdine derman bulursun. Bu tiryak sana yeter.
“Evet, dünyaya muhabbet ve alaka yüzünden güya âdeta ehl-i gafletin dünya gibi büyük, hasta, manevi bir vücudu vardır. İman ise o dünya gibi zeval ve firak darbelerine, yara ve bere içinde olan o manevi vücuduna birden şifa verip, yaralardan kurtarıp, hakiki şifa verdiğini pek çok risalelerde kat’î ispat etmişiz. Başınızı ağrıtmamak için kısa kesiyorum.” (25. Lem’a)
(Zeval: Yok oluş / Firak: Ayrılık)
Ey nefsim! Sen kendini sağlıklı zannediyorsun. Hâlbuki sen en ağır hastadan daha hastasın; dünya gibi büyük ve hasta manevi bir vücudun var.
Hastalığının sebeplerini sana söyleyeyim:
– Aklına gelen vesvese ve şüpheler ruhunda yaralar açıyor.
– İşlediğin günahlar kalbini lekeliyor.
– “İzm”le biten akımlar aklını bozuyor.
– Hikmetini çözemediğin hadisat kurt gibi içini kemiriyor.
– Her an yediğin zeval ve firak darbeleri seni manen hasta ediyor.
Zeval ve firak darbelerinin seni manen hasta etmesini biraz açayım:
Sen bir şeyi sevmişsin, sonra sevdiğin şey seni terk etmiş. Bir şeye alaka peyda etmişsin, sonra sana sırtını dönmüş. Bir şeye âşık olmuşsun, sonra onu toprağa gömmüşsün…
Bütün bu zeval ve firak darbeleri senin kalbini ve ruhunu öyle yaralamış ki iç dışa dış içe bir çevrilse dünyanın en bedbaht hastası olduğunu gözün ile görürsün.
İman ise seni bu manevi hastalıktan kurtarıyor. İmanın sayesinde, “Madem Allah var, O her şeye yeter. Bir lem’a-i muhabbeti dünyaya bedeldir.” der; zeval ve firakın darbelerini hiçe indirirsin.
Bu hakikat en beliğ şekilde Üçüncü Lem’a’da işlenmiş. Bu hakikatin şerhi olarak bu lem’anın mütalaasını okuyabilirsiniz. (Mütalaaya sitemizin PDF indir linkinden ulaşabilirsiniz.)
“İman ilacı ise feraizi mümkün oldukça yerine getirmekle tesirini gösteriyor. Gaflet ve sefahet ve hevesat-ı nefsaniye ve lehviyat-ı gayr-ı meşrua, o tiryakın tesirini meneder.” (25. Lem’a)
(Feraiz: Farzlar / Sefahet: Aşırı derecede zevke ve eğlenceye düşkün olma / Hevesat-ı nefsaniye: Nefsin arzuları / Lehviyat-ı gayr-ı meşrua: Gayrimeşru eğlenceler)
İman ilacı, günahlara tövbe ve farzları eda ile tesirini gösteriyor. Günahlar, gaflet ve haramlar bu ilacın tesirini yok ediyor ya da çok azaltıyor. Tesiri azalınca da artık kişiye bir tiryak olamıyor; sahibine bir teselli ve emniyet veremiyor.
Günahların ve gafletin, nasıl bir tiryakı elimizden aldığına ve tesirini kırdığına dikkat edelim ve bu meseleyi çok düşünelim!..
“Hastalık madem gafleti kaldırıyor, iştihayı kesiyor, gayrimeşru keyiflere gitmeye mâni oluyor; ondan istifade ediniz. Hakiki imanın kudsi ilaçlarından ve nurlarından tövbe ve istiğfar ile dua ve niyaz ile istimal ediniz.” (25. Lem’a)
Meseleyi maddelersek daha iyi anlarız:
1. Faraza bir kimse gaflet ve günah içinde yaşıyor.
2. Birden bir hastalık geliyor, onu günahtan ve haramdan uzaklaştırıyor. Artık günaha koşmaya mecali kalmıyor.
3. Yine hastalık bir nebze de olsa gafletini dağıtıyor. Âciz ve zayıf olduğunu anlıyor; her vakit ölebileceğini idrak ediyor.
4. Günahlardan uzaklaşması ve gafletten kurtulması, iman ilacının tesirini göstermesine sebep oluyor. Çünkü iman ilacı, günahlar ve gaflet sebebiyle tesirini gösteremiyor. Bu mâniler kalktığında ilaç etkisini göstermeye başlıyor.
5. Etkisini gösterince de kişiye öyle bir teselli ve emniyet veriyor ki bütün dünya düşmanı olsa onu korkutmuyor.
Madem hakikat böyledir, o hâlde hastalıktan razı olmalı ve ondan tam istifade etmeliyiz. Yine hakiki imanın kudsi ilaçlarını kullanmalı; tövbe ve istiğfarla, dua ve niyaz ile istimal etmeliyiz.
Üstad Hazretleri bu risaleyi şu duayla tamamlıyor:
Cenab-ı Hak sizlere şifa versin, hastalıklarınızı keffaretü’z-zünub yapsın, âmin âmin âmin!
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِى هَدٰينَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِىَ لَوْلَا اَنْ هَدٰينَا اللّٰهُ لَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ
سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ طِبِّ الْقُلُوبِ وَ دَوَائِهَا وَ عَافِيَةِ الْاَبْدَانِ وَ شِفَائِهَا وَ نُورِ الْاَبْصَارِ وَ ضِيَائِهَا وَ عَلٰى اٰلِهِ وَ صَحْبِهِ وَ سَلِّمْ
Hastalar Risalesi’nin mütalaası burada tamamlandı. Bu risalenin şerhini ve mütalaasını bizlere ihsan eden Rabbimize sonsuz hamdüsena olsun. Cenab-ı Hak, maddi ve manevi bütün hastalıklarımıza şifa ihsan eylesin. Bizi kendine kul, Habibine ümmet etsin. Âmin.
Yazar: Sinan Yılmaz