5. Yahudilerin Peygamberimiz (a.s.m.) ile tevessülü
Tevessülün caiz olduğuna dair göstereceğimiz beşinci delil Yahudilerin Peygamberimiz (a.s.m.)’a yaptıkları tevessüldür. Bu tevessül Bakara suresinin 89. ayet-i kerimesinde şöyle beyan buyrulur:
وَكَانُوا مِن قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُوا فَلَمَّا جَاءهُم مَا عَرَفُوا كَفَرُوا بِهِ
“Hâlbuki onlar (Yahudiler) daha önce (Peygamberimizle) kâfirlere karşı fetih talep ederlerdi. Ne zaman ki bildikleri (kendisiyle fetih talep ettikleri Peygamberimiz) kendilerine geldi onu inkâr ettiler.” (Bakara 89)
Cenab-ı Hak bu ayet-i kerimede, Yahudilerin Peygamberimiz (a.s.m.)’ı tanıdıklarını ve onu beklediklerini beyan buyurmuştur.
Ayet-i kerimede geçen, Yahudilerin daha önce kâfirlere karşı Peygamberimizle fetih talep etmeleri hakkında tâbiînin büyük müfessiri İmam Süddî Hazretleri şöyle der:
— Yahudilerin müşriklere karşı fetih talep etmesi şu şekilde olmuştur: Yahudiler müşriklerle savaşırken savaşın kızıştığı anda Tevrat’ı çıkarıp, ellerini Peygamberimizin isim ve sıfatlarının geçtiği yere koyar ve şöyle derlerdi: “Ey Allah’ımız! Ahir zamanda göndereceğini vadettiğin nebinin hürmetine, senden düşmanlarımıza karşı bugün bize yardım etmeni istiyoruz.” (Tefsir-i Ruhu’l-Furkan, ilgili ayetin tefsiri)
Evet, onlar Peygamberimiz (a.s.m.)’a böyle tevessül ederek Allah’a dua eder ve bu tevessülleri hürmetine yardım görürlerdi.
“Yahudilerin daha önce kâfirlere karşı Peygamberimizle fetih talep etmeleri” hakkında Kurtubî, Taberî, Begâvî, Âlûsî ve diğer birçok tefsir kitabında İbni Abbas Hazretlerinin şöyle buyurduğu nakledilir:
— Hayber Yahudileri, müşriklerden Gaftan kabilesiyle muharebe içindeydiler. Yahudiler bozguna uğramak üzereyken: “Ey Allah’ımız, ahir zamanda göndereceğini vadettiğin ümmi nebinin hakkı için onlara karşı bize yardım et.” dediler. Bunun üzerine Gaftan kabilesi bozguna uğradı. Yahudiler onlarla ne zaman karşılaşsalar bu duayı yaparak galip olmuşlardır.
Bu beyanı sahabenin en büyük altı müfessirinden biri olan ve “Kuran’ın sırlarını bana sorun. Devemin yularını kaybetsem Kur’an’da bulurum.” diyen İbni Abbas Hazretleri yapmıştır. Yani bu izahı ben yapmıyorum; müfessirlerin güneşi olan İbni Abbas Hazretleri yapıyor ve bütün sahih tefsir kitapları onun bu beyanını naklediyor.
Demek, Yahudiler Peygamberimiz (a.s.m.)’ı kendisine tevessül edecek kadar iyi tanıyorlardı ve düşmana karşı galip gelmek için ona tevessül ediyorlardı.
Şimdi, mezkûr ayet-i kerimenin tevessüle bakan cihetini tahlil edelim:
Ayet-i kerimenin açık beyanıyla, Yahudiler Peygamberimiz (a.s.m.)’a tevessül ederek fetih talep ediyorlardı. Demek tevessül sadece İslam dininde değil, diğer semavi dinlerde de olan bir ameldir. Bu da tevessülün caiz olduğunu ispat eder.
Burada şöyle bir soru sorulabilir:
— Tamam, ayet-i kerime, Yahudilerin Peygamberimize tevessül ederek kâfirlere karşı fetih talep ettiklerini beyan ediyor. Ancak onların bu tevessülü niçin bize delil olsun? Belki onlar da kendi dinlerinde caiz olmadığı hâlde tevessül ediyorlardı. Bu mümkün değil mi?
Bu soruya vereceğimiz cevap şudur: Bizler tevessülün caiz olduğuna, onların Peygamberimize tevessül etmelerini delil yapmıyoruz.
— Peki, neyi delil yapıyoruz?
Delilimiz, Allahu Teâlâ’nın onların tevessülünü kınamamasıdır. Eğer tevessül caiz olmasaydı, Allahu Teâlâ doğruyu öğretmek için onların bu amelini kınardı. Hâlbuki ayet-i kerimede, onların tevessül etmeleri değil, kendisine tevessül edecek kadar iyi tanıdıklar Peygamberimizi inkâr etmeleri kınanmıştır. Demek tevessül zatında kınanacak bir amel değildir.
Ayrıca bu ayet-i kerime, gaibe tevessül edilebileceğine de delildir. Tevessülü inkâr edenlerin bir kısmı, eserinden başından beri gösterdiğimiz deliller karşısında tutunacak bir dal bulamayınca sözlerini değiştirerek şöyle demeye başladılar:
— Biz huzurda olana tevessülü caiz kabul ediyor, sadece gaibe yapılan tevessülü inkâr ediyoruz.
Şimdi onlara soruyoruz:
— Yahudilerin tevessülü gaibe tevessül değil mi?
— Peygamber Efendimiz (a.s.m.) o anda onların içinde miydi ki bu tevessül huzurda olana tevessül olsun?
Bu, apaçık bir şekilde gaibe -yani huzurda olmayana- yapılan bir tevessüldür ve gaibin hürmetine istemektir. Şimdilik gaibe tevessülün caiz olduğu meselesinin kapısını açmayacağız. Bu meseleyi daha sonra özel bir başlıkta detaylı bir şekilde işleyeceğiz.
Bu makamda şu kadar deriz ki: Bakara suresinin 89. ayet-i kerimesi, Yahudilerin Peygamberimiz (a.s.m.)’a tevessül ederek kâfirlere karşı fetih talep ettiklerini bildirmiştir. Cenab-ı Hakk’ın onların bu amelini kınamaması, tevessülün -hem de gaibe yapılan tevessülün- caiz olduğuna bir delildir.
Yine bundan anlıyoruz ki: Tevessül sadece İslam dininde caiz olmayıp diğer semavi dinlerde de caizdir ve vakidir.
Yazar: Sinan Yılmaz