a
Ana SayfaTevessül3. Kavminin Hazreti Musa (a.s.)’a tevessülü

3. Kavminin Hazreti Musa (a.s.)’a tevessülü

Tevessülün caiz olduğuna dair göstereceğimiz üçüncü delil Benî İsrâil’in Hazreti Musa (a.s.)’a yaptıkları tevessüllerdir. Benî İsrâil Hazreti Musa’ya birçok hususta tevessül etmiş ve Hazreti Musa bu tevessüllerin tamamını kabul etmiştir.

Mesela Bakara suresinin 61. ayet-i kerimesinin beyanıyla, kavmi Hazreti Musa (a.s.)’a gelerek şöyle demiştir:

يَا مُوسَى لَنْ نَصْبِرَ عَلَى طَعَامٍ وَاحِدٍ فَادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُخْرِجْ لَنَا مِمَّا تُنْبِتُ الأَرْضُ

“Ey Musa! Biz tek bir yiyeceğe sabredemeyiz. Rabbine bizim için dua et de bizim için yeryüzünün bitirdiklerinden çıkarsın.” (Bakara 61)

Ayetin açık beyanıyla, kavmi Hazreti Musa (a.s.)’a gelerek,  فَادْعُ لَنَا رَبَّكَ  “Rabbine bizim için dua et.” demiştir. Bu apaçık bir tevessüldür.

Onların bu tevessülüne karşı Hazreti Musa (a.s.) onları şirk ile itham etmemiş ve şöyle demiştir: “Öyleyse bir şehre inin, istediğiniz şeyler orada vardır.” (Bakara 61)

Ayet-i kerimede geçen “Tek bir yiyeceğe sabredemeyiz.” ifadesiyle daha önce yaptıkları başka bir tevessüle işaret edilmiştir. Şöyle ki:

Kavmi Hazreti Musa (a.s.)’a gelerek: “Rabbine dua et, Rabbin bizi rızıklandırsın.” dediklerinde, Hazreti Musa (a.s.) bu tevessülü kabul ederek kavmi için dua etmiş ve duasının hürmetine onlara bıldırcın ve kudret helvası indirilmiştir. Bu mesele Bakara suresinin 57. ayet-i kerimesinde şöyle beyan edilir:

وَأَنْزَلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى

“Biz size bıldırcın ve kudret helvası indirmiştik.” (Bakara 57)

Daha sonra kavmi etten ve tatlıdan bıkınca, tekrar Hazreti Musa (a.s.)’a tevessül ederek: “Rabbine bizim için dua et de bizim için yeryüzünün bitirdiklerinden çıkarsın. Biz tek bir yiyeceğe yani bıldırcına ve tatlıya sabredemeyiz.” demişlerdi.

Kavminin Hazreti Musa (a.s.)’a yaptıkları başka bir tevessül de su için Allah’a dua etmesini istemeleridir. Hazreti Musa bu tevessülü de kabul etmiştir. Bakara suresinin 60. ayet-i kerimesinde şöyle buyrulur:

وَإِذِ اسْتَسْقَى مُوسَى لِقَوْمِهِ فَقُلْنَا اضْرِب بِعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانْفَجَرَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا

“Bir vakit Musa kavmi için su istemişti. Biz de “Asan ile taşa vur.” demiştik. Ondan on iki göz pınar fışkırmıştı.” (Bakara 60)

Bu ayetin açık beyanıyla, Hazreti Musa (a.s.) kavminin su için yaptığı tevessülü kabul ederek Allah’tan su istemiş, Allahu Teâlâ da onun duasının bereketiyle suyu onlara ihsan etmiştir.

Kavminin Hazreti Musa’ya yaptıkları bir başka tevessül de Bakara suresinin 67. ayet-i kerimesiyle başlayan kıssada zikredilir. Bir cinayet olayında katilin bulunması için Hazreti Musa’ya gelirler ve  ادْعُ لَنَا رَبَّكَ  “Bizim için Rabbine dua et.” diyerek birçok kere Hazreti Musa’ya tevessül ederler. Hazreti Musa da her bir tevessülü kabul ederek kavminin isteğini yerine getirir.

Kavminin Hazreti Musa’ya yaptığı başka tevessüller de var. Biz bu kadarıyla yetinelim. Meselemiz Benî İsrâin’in Hazreti Musa’ya tevessül ettiğini göstermektir. Verdiğimiz örnekler meselemizin ispatı için kâfidir. Dileyenler detay bilgi için tefsir kitaplarına müracaat edebilirler.

Şimdi, tevessüle dair beyan ettiğimiz bu ayet-i kerimeler üzerinde biraz tahlil yapalım:

Sorumuz şu:

— Bakara suresinin 61. ayet-i kerimesinde beyan edilen, kavminin Hazreti Musa (a.s.)’a gelerek: “Ey Musa, biz tek bir yiyeceğe sabredemeyiz. Bu sebeple Rabbine bizim için dua et.” demeleri bir tevessül değil midir?

Bu, güneş gibi apaçık bir tevessüldür. Zira tevessül, kişinin isteğine ulaşabilmesi için kendi ile Allah arasına salih bir kulu koymasıdır. Hazreti Musa (a.s.)’ın kavmi de bunu yapmış ve kendileriyle Allah arasına Hazreti Musa’yı koymuşlardır. Bu, tevessül değil de nedir?

Eğer tevessül caiz olmasaydı Hazreti Musa (a.s.) onlara şöyle derdi:

— Bana tevessül etmeyin, Allah ile aranıza beni sokmayın. Bu şirktir.

Evet, tevessül haram olsaydı Hazreti Musa (a.s.) böyle derdi. Ancak böyle dememiş ve onların tevessülünü kabul ederek onlar için Allah’a dua etmiştir.

— Acaba Hazreti Musa (a.s.) gibi ulu’l-azim bir peygamberin neyin şirk neyin iman olduğunu bilmemesi ve imanla şirkin arasını ayırt edememesi mümkün müdür?

— Tevessül şirk olsaydı Hazreti Musa (a.s.) onların tevessülünü kabul eder miydi?

— Hadi faraza hata etti, kabul etti diyelim. Bu durumda Allah onu uyarmaz mıydı?

Bırakın Allah’ın uyarmasını, Allahu Teâlâ Hazreti Musa’nın, kavmi için yaptığı her duayı kabul etmiş ve kavminin tevessül ederek istediği her şeyi Hazreti Musa hürmetine onlara ihsan etmiştir.

Kavmi Hazreti Musa’ya su için tevessül etmiş, Hazreti Musa (a.s.) bu tevessülü kabul ederek Rabbinden su istemiş; Cenab-ı Hak da onun duası hürmetine taştan on iki göz pınar fışkırtmış.

Kavmi yine Hazreti Musa’ya yiyecek için tevessül etmiş, Hazreti Musa (a.s.) bu tevessülü kabul ederek Rabbinden yiyecek istemiş; Cenab-ı Hak da onun duası hürmetine gökten bıldırcın ve kudret helvası indirmiş, topraktan da farklı nebatatı bitirmiş.

Kavmi yine Hazreti Musa’ya gölge için tevessül etmiş, Hazreti Musa (a.s.) bu tevessülü kabul ederek Rabbinden gölge istemiş; Cenab-ı Hak da onun duası hürmetine beyaz bir bulutu onlara gölge yapmış.

Kavmi Hazreti Musa’ya daha birçok kere tevessül etmiş ve Hazreti Musa (a.s.) bu tevessüllerin tamamını kabul ederek Rabbine dua etmiş ve Allahu Teâlâ da onun duası hürmetine kavminin isteğini yerine getirmiştir. Bütün bunlar tevessülün caiz olduğuna delildir.

Ey tevessülü inkâr edenler! Sizler diyorsunuz ki: Araya peygamberi bile koyamazsın. Allah ile aranıza birisini koymak şirktir!

Şimdi size soruyoruz:

— Yahu siz hiç Kur’an okumuyor musunuz? Hazreti Musa’nın kavminin bu kadar tevessülünü ve Hazreti Musa’nın bütün bu tevessülleri kabul ettiğini gördükten sonra nasıl oluyor da “Tevessül şirktir.” diyorsunuz? Hazreti Musa şirke rıza mı gösterdi?

Günaha rıza günah, şirke rıza şirktir. Eğer tevessül şirkse, tevessülü kabul etmek de şirktir. Dolayısıyla bu durumda Hazreti Musa (a.s.)’ın, kavminin tevessülünü kabul ettiği için şirke düşmüş olması gerekir.

Hazreti Musa (a.s.) size göre müşrik miydi? Bunu mu kabul ediyorsunuz? “Yok, edemem.” derseniz, o zaman tevessülü nasıl şirk kabul ediyorsunuz? Nasıl bir çıkmazda olduğunuzun farkında mısınız?

Hem tevessül şirk olsaydı Allahu Teâlâ Hazreti Musa (a.s.)’ı uyarmaz mıydı? Ona demez miydi: “Ey Musa, kullarımla arama girme. Onlar sana tevessül etmeden direkt benden istesinler.” Böyle demez miydi? Peki, niye dememiş? Hiç bunu düşünmüyor musunuz?

Yoksa Allah da mı şirke rıza göstermiş? Yani -haşa, milyon kere haşa- Hazreti Musa tevessülün şirk olduğunu anlayamadı, Allah bilemedi de tevessülün şirk olduğunu siz mi bildiniz?

Ben bu sözleri söylerken titriyorum ancak itikadınızın nasıl bir cinayeti netice verdiğini göstermek için bu sözleri korka korka söylüyor ve Rabbimizden af diliyorum.

— Peki, siz, itikadınızın sizi ulaştırdığı bu neticeden dolayı korkmuyor musunuz? Hâlâ tövbe etmeyecek misiniz? Kalbiniz bu kadar ölmüş ve insafınız bu kadar kurumuş mu?

Hadi ilminiz yok, iyi de aklınızda mı yok? Zira biraz aklı olan, bu kadar ayetten tevessülün caiz olduğu hükmünü çıkarabilir.

Ya da sizin başka bir derdiniz mi var? Başka bir cereyan hesabına mı çalışıyorsunuz? Bile bile mi bunları yapıyorsunuz?

Sizleri Allah’a havale ediyoruz. Sizin hesabınız Allah’a kalmıştır. Allah’ın huzurunda bu ümmetin imanını bozmanın hesabını elbette vereceksiniz!

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin