a
Ana SayfaTevessül4. Havarilerin Hazreti İsa (a.s.)’a tevessülü

4. Havarilerin Hazreti İsa (a.s.)’a tevessülü

Tevessülün caiz olduğuna dair göstereceğimiz dördüncü delil havarilerin Hazreti İsa (a.s.)’a yaptıkları tevessüldür. Maide suresi 112 ve 113. ayetlerin beyanıyla, havariler Hazreti İsa’ya tevessül ederek gökten bir sofra indirmesini isterler ve şöyle derler:

 نُرِيدُ أَنْ نَأْكُلَ مِنْهَا

“Biz o sofradan yemek istiyoruz.” (Maide 113)

Onların bu tevessülüne karşılık Hazreti İsa (a.s.) da şöyle der:

  اللَّهُمَّ رَبَّنَا أَنْزِلْ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِنَ السَّمَاءِ

“Ey Rabbimiz olan Allah’ımız! Bize gökyüzünden bir sofra indir.” (Maide 114)

Bu duanın bereketiyle onlara gökyüzünden bir sofra indirilir. Kıssanın detayını öğrenmek isteyenler tefsir kitaplarına müracaat edebilirler. Bizler kıssanın tevessüle bakan cihetini tahlil edelim ve tevessülü inkâr edenlere bazı sorular soralım:

Ey tevessüle şirk diyenler! Şu sorularımıza cevap verin:

Birinci soru: Havarilerin Hazreti İsa (a.s.)’a gelerek gökten bir sofra indirmesini istemeleri ve o sofradan yemeği arzu ettiklerini söylemeleri bir tevessül değil midir?

Bu apaçık bir tevessüldür. Zira tevessül, kişinin kendi ile Allah arasına makbul bildiği bir kulu koyması, onun hürmetine istemesi veya ondan kendi için istemesini talep etmesidir. Tevessül budur. Havariler de bunu yapmış ve kendileri için Allah’ın bir sofra indirmesini Hazreti İsa’dan istemişler. Yani kendileri ile Allah arasına Hazreti İsa’yı koymuşlar.

— Bu tevessül değil de nedir?

— Yoksa siz tevessül deyince, bir kulun başka bir kulun önünde secde etmesini ve onu ilah kabul etmesini mi anlıyorsunuz?

Tevessül sizin anladığınız gibi değildir. Siz daha tevessülün manasını anlayamamışsız, bir de tevessül hakkında konuşmaya kalkıyorsunuz!

İkinci soru: Mezkûr ayet-i kerimenin beyanıyla, havariler Hazreti İsa’ya tevessül etmiş ve gökyüzünden bir sofra indirmesini istemiştir. Tevessül şirk ise bu durumda havarilerin şirke düşmüş olmaları gerekir.

— Acaba size göre, Hazreti İsa’nın havarileri müşrik miydi?

Üçüncü soru: Hadi faraza havariler tevessülün şirk olduğunu bilmiyordu ve bilmeden Hazreti İsa’ya tevessül ettiler. İyi de bu durumda Hazreti İsa’nın onları uyarması ve onlara: “Bana tevessül etmeyin, tevessül şirktir. Hem rızık Allah’tandır, bu sofrayı direkt Allah’tan isteyin, beni araya koymayın.” demesi gerekmez miydi?

Ancak Hazreti İsa (a.s.) böyle dememiş; bilakis: “Ey Rabbimiz olan Allah’ımız! Bize gökten bir sofra indir.” diyerek onların tevessülünü kabul etmiştir. Eğer tevessül şirk olsaydı Hazreti İsa (a.s.) tevessüle rıza gösterdiği için onun da şirke düşmüş olması gerekirdi. Zira günaha rıza günah, şirke rıza şirktir.

— Siz Hazreti İsa’nın şirke düştüğünü mü kabul ediyorsunuz?

— Hazreti İsa da mı neyin şirk neyin tevhid olduğunu bilmiyordu?

Herhâlde siz tevhidi Hazreti İsa’dan daha iyi biliyorsunuz.

Dördüncü soru: Hadi -haşa, binler defa haşa- Hazreti İsa (a.s.) tevessülün şirk olduğunu sizin kadar bilmiyordu. Ancak bu durumda Allah’ın onu uyarması ve “Ey İsa kulum, onların tevessülünü kabul etme, tevessül şirktir. Kullarım ile arama girme, onlar direkt benden istesinler.” demesi gerekmez miydi?

Hâlbuki Allahu Teâlâ böyle bir uyarıda bulunmamış; bırakın uyarmayı, Hazreti İsa’nın yaptığı duayı kabul etmiş ve havarilerin tevessülüne Hazreti İsa’ya sofra indirmekle icabet etmiştir.

— Tevessül şirk olsaydı Allahu Teâlâ bu duaya icabet eder miydi?

Ey tevessülü inkâr eden cahiller! Sizler bu ayetleri hiç görmüyor ve hiç okumuyor musunuz?

Bakın, batıl itikadınız sizleri hangi neticelere sürüklüyor:

1. Havarileri şirk ile itham ediyorsunuz; çünkü havariler Hazreti İsa (a.s.)’a tevessül etmiştir.

2. Hazreti İsa (a.s.)’ı şirk ile itham ediyorsunuz; çünkü size göre, o da şirke rıza göstermiştir.

3. Daha da ileri gidip, Allah’ın da şirke rıza gösterdiğini kabul etmek zorunda kalıyorsunuz.

Sizleri hidayete davet ediyoruz! Gelin, Ehl-i sünnet itikadına muhalefet etmekten ve bu milletin imanını bozmaktan vazgeçin. Yoksa ahirette öyle pişman olursunuz ki hayaliniz tasavvurundan âciz kalır!

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin