a
Ana SayfaTevessül16. Peygamberimiz (a.s.m.)’ın, “Benî Ka’b kabilesinin şiir okuyanı bana seslenip yardım istedi.” demesi

16. Peygamberimiz (a.s.m.)’ın, “Benî Ka’b kabilesinin şiir okuyanı bana seslenip yardım istedi.” demesi

Tevessülün caiz olduğuna dair göstereceğimiz sekizinci hadis-i şerifi Hazreti Meymûne Validemiz rivayet etmiştir. Hadis-i şerif şöyledir:

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) Hazreti Meymûne Validemizin yanında gecelemişti. Efendimiz (a.s.m.) sonra kalkıp namaz için abdest aldı.

Hazreti Meymûne Validemiz diyor ki:

— Onu abdest aldığı yerde üç defa “Lebbeyk, lebbeyk, lebbeyk.” ve üç defa da “Sana yardım edildi, sana yardım edildi, sana yardım edildi.” derken işittim. Ona: “Ey Allah’ın Resulü, babam sana feda olsun! Seni üç defa ‘Lebbeyk’, üç defa da ‘Sana yardım edildi.’ derken işittim. Sanki bir insanla konuşuyordun. Yanında biri mi vardı?” diye sordum.

O (a.s.m.) dedi ki:

هَذَا رَاجِزُ بَنِي كَعْبٍ يَسْتَصْرِخُنِي وَيَزْعُمُ أَنَّ قُرَيْشًا أَعَانَتْ عَلَيْهِمْ بَكْرَ بْنَ وائلٍ

“Bu, Benî Ka’b kabilesinin şiir okuyanı. Bana seslenip yardım istedi ve Kureyş’in onlara karşı Benî Bekir kabilesine yardım ettiğini iddia etti.”

Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki: Benî Ka’b kabilesinden bir kişi Peygamberimiz (a.s.m.)’dan gaybi bir surette yardım diliyor. Peygamberimiz (a.s.m.) da uzak bir mesafeden onun sesini -Allah’ın işittirmesiyle- duyuyor ve ona “Sana yardım edildi.” diyor.

Bu hadis-i şerifi İmam Taberânî ve Ebû Nuaym Hazretleri eserlerinde rivayet etmiştir. Heysemî Hazretleri ve bazı hadis âlimleri bu hadisi zayıf bulmuşlardır.

Şimdi, burada çok önemli bir noktadan bahsetmek istiyorum. Bu nokta çok önemli bir noktadır. Şöyle ki:

Bir hadisin zayıf veya sahih kabul edilmesi hadisin senediyle ilgilidir. Bazı hadis âlimleri hadisin senedindeki bir ravinin hafızasını zayıf görür, ona güvenmez veya başka bir sebepten dolayı hadisi zayıf addeder. Başka bir hadis âlimi ise raviye güvenir, hafızasını kuvvetli bulur ve diğer şartlarla hadisi sahih kabul eder.

Dolayısıyla bir hadisi zayıf kabul etmek hadisin senediyle ilgili bir durumdur.

Bazı âlimlerin bu hadis-i şerifi zayıf kabul etmesi bizim meselemizi zayıflatmaz. Çünkü zayıflık emaresi varsa, hadisin senediyle ilgilidir; manasıyla değil.

Şimdi şunu bir düşünün:

— Eğer tevessül şirk olsaydı bu hadisi İmam Taberânî ve Ebû Nuaym Hazretleri nakleder ve kitaplarına alır mıydı?

— Ve hadis âlimleri hadisin üzerinde cerh ve tadil yapar mıydı?

Eğer tevessül şirk olsaydı hadise zayıf denmez, uydurma denirdi ve hadis kitaplarında nakledilmezdi. Ne yani, hadis hafızları şirki tavsiye eden bir hadis üzerinde sahihtir-zayıftır tartışması mı yapacak?

Eğer hadisin manası İslam’ın ruhuna uygun olmasaydı hadisin senedine bakılmaksızın hadis reddedilirdi. Ama zayıf diyen dahi hadisi reddetmiyor, sadece senedindeki bazı ravileri zayıf buluyor. Eğer tevessül şirk olsaydı, zayıf diyenler hadise zayıf demez; “Bu hadisteki haber şirktir; bu söz hadis olamaz.” derlerdi. Ama kimse böyle dememiş. Hatta bir kısım hadis âlimleri hadisi sahih kabul etmiş ve bu hadisi eserlerinde rivayet etmiş. Bütün bunlar tevessülün caiz olduğuna delildir.

Dolayısıyla tevessülü inkâr edenler gösterdiğimiz hadis-i şeriflere “zayıftır” diyerek davamızı iptal edemezler. Faraza, naklettiğimiz bütün hadis-i şeriflerin zayıflığını ispat dahi edecek olsalar yine de davamızı çürütemezler. Çünkü bir hadisin senedi üzerinde tartışma yapılması, o hadisin manasının İslam’ın ruhuna uygun olduğunu ispat eder. Eğer tevessül caiz olmasaydı hadis âlimleri bu hadislerin senetleri üzerinde tahlil yapmaz ve topyekûn hadisi reddederlerdi. Zira şirki emreden bir hadise zayıf demekle yetinilmez.

Bu izahlardan sonra şimdi, tevessülü inkâr edenlere şu soruyu soruyoruz:

— İmam Taberânî gibi bir hadis hafızı bu hadisi “el-Kebir” isimli eserinde rivayet etmiş. Acaba İmam Taberânî, manasında şirk olan bir sözü hadis diye nakleder mi? O koca imam, tevessülün şirk olup olmadığını sizin kadar bilmiyor mu? Eğer tevessül şirk olsaydı İmam Taberânî bu hadisi eserine alır mıydı?

— Yine tevessül şirk olsaydı Ebû Nuaym Hazretleri bu hadisi kitabında rivayet eder miydi?

— Onların bu hadisi eserlerine alması tevessülün caiz olduğuna dair kâfi bir delil değil midir?

Daha ne arıyorsunuz!

Sevgili kardeşlerim, tevessüle dair eserimizin bu bölümüne kadar, önce tevessülün caiz olduğunu Kur’an’ın ayetleriyle ispat ettik ve 10 ayet-i kerimeyi meselemize delil yaptık. Daha sonra tevessülü hadis-i şeriflerle ispat ettik ve 8 hadis-i şerifi meselemize delil yaptık. Daha gösterebileceğimiz çokça hadis-i şerif de var.

Ancak yolumuz uzun. Daha bu konudaki sahabe uygulamasına bakacak, sonra bu konudaki icmayı gösterecek ve tevessülü inkâr edenlerin sözlerine cevap vereceğiz. Bu sebeple, tevessül hakkındaki diğer hadis-i şeriflere geçmiyor ve sekiz hadisle yetiniyoruz. Zaten arife işaret yeter, hepsini nakletmeye gerek yoktur.

Şimdi sorulacak soru şu:

— Eğer tevessül caiz olsaydı sahabeler bunu uygulardı. Acaba sahabeler tevessül etmiş midir?

Eserimizin bundan sonraki bölümünde bu konuyu işleyecek ve sahabelerin tevessülüne dair örnekler vereceğiz.

Yazar: Sinan Yılmaz

 

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin