18. Bilal İbni Haris’in Peygamberimiz (a.s.m.)’ın kabrine gelerek yağmur için tevessül etmesi
Sahabe Efendilerimizin tevessül ettiğine dair vereceğimiz ikinci örnek Mâlik ed-Dâr (r.a.) tarafından rivayet edilmiştir. O şöyle anlatıyor:
Hazreti Ömer (r.a.) devrinde halk şiddetli bir kuraklığa maruz kalmıştı. Derken, bir adam Peygamber Efendimiz (a.s.m.)’ın kabrine gelerek şöyle dedi:
— Ya Resulallah! Ümmetin için yağmur yağmasını iste. Zira onlar helak oldular.
Bunun üzerine rüyasında o adama şöyle denildi:
— Ömer’e git, ona selam götür. Halkın suya kavuşacağını haber ver ve ona şöyle de: Senin vazifen iyi muamelede bulunmak, adil olmak ve güzel hareket etmektir.
Adam derhâl giderek durumu Hazreti Ömer’e bildirdi. Bunun üzerine, Hazreti Ömer ağladı ve sonra şöyle dedi:
— Rabbim, üstesinden gelemediğim şeyler hariç, çaba sarf etmekten geri durmuyor ve elimden geleni yapıyorum.
Şimdi, bu rivayetin kaynaklarını inceleyelim:
Bu rivayeti nakleden hadis imamlarına dikkat etmenizi istiyorum. Bu haberi bu şekliyle rivayet eden hadis imamları şunlardır:
1. İmam Buhârî
2. İmam Beyhakî
3. İmam Sübkî
4. İmam Heysemî
5. İbni Ebî Şeybe
6. İbni Asâkir
7. İbni Hacer
8. İbni Kesir
Bütün bu hadis imamları haberin senedinin sahih olduğunda ittifak etmiş ve eserlerinde bu hadiseyi nakletmiştir. Hadisin senedi İbni Ebî Şeybe, Ebû Muaviye, A’meş, Ebû Salih Zekvan ve Mâlik ed-Dâr yoluyla gelmiştir. Senedi sahihtir.
İbni Hacer Hazretleri yağmur isteyen kişinin Bilal İbni Haris olduğunu nakletmiştir.
Bu hadisede Hazreti Ömer’in tavrına da dikkat çekmek istiyoruz:
Peygamberimiz (a.s.m.)’a yağmur için tevessül eden Bilal İbni Haris hadiseyi Hazreti Ömer’e anlattığında, Hazreti Ömer onun tevessül etmesine karşı çıkmamış; aksine ağlayarak Cenab-ı Hakk’a dua etmiştir.
Hazreti Ömer ve diğer sahabelerin şirk olan bir hususta sessiz kalmaları düşünülemez. Eğer tevessül şirk olsaydı Hazreti Ömer tevessül eden Bilal İbni Haris’e şiddetli bir şekilde kızar ve onu bu amelinden menederdi. Ancak gördüğünüz gibi, menetmemiştir. Bu da Hazreti Ömer’in tevessüle sükûti olarak cevaz vermesidir.
Bütün bu izahlardan sonra, tevessülü inkâr edenlere şu soruları sormak istiyoruz:
— Hazreti Ömer ve Bilal İbni Haris tevessülün şirk olduğunu anlayamadı ve şirke düştü ama siz sivri zekânızla bunun şirk olduğunu hemen anladınız, öyle mi?
— Yine İmam Buhârî, İbni Hacer, İmam Beyhakî, İmam Sübkî, Heysemî, İbni Ebî Şeybe, İbni Asâkir ve diğer allameler şirk olan bir ameli halis tevhid zannetti ama siz bunun şirk olduğunu hemen anlayıverdiniz, öyle mi?
Eee, tabi siz onlardan daha üstünsünüz, daha zekisiniz…
Yani ezberinde yüz binlerce hadis-i şerif olan hadis hafızları tevessülün şirk olduğunu fark edemiyor ama sizler gibi, ezberinde yüz hadis bile olmayanlar, bunun farkına hemen varabiliyor!
Aklınızı başınıza alın! Siz tevessüle şirk dediğinizde, bütün bu hadis âlimlerini müşrik olmakla hatta şirk ile tevhidin arasını ayırt edemeyecek kadar cahil olmakla itham ediyorsunuz. Bu cinayeti işleyen kişiye ne denir ve ben ne diyeyim! Sizleri ancak Allah’a havale ediyorum!
Ayrıca şunu da sormak istiyorum: Hep diyorsunuz ki: Sahabeler tevessül etmemiştir, bize ulaşan tek bir haber bile yoktur.
İşte haber, işte sahabe, işte bu haberi nakleden hadis imamları! Hani yoktu?.. Hadis ilmi okumazsanız, tabii size göre yok olur.
Bakın, imamınız İbni Teymiye bile zikrettiğimiz bu hadiseyi inkâr edememekte ve “İktizâu’s-Sırati’l-Müstakim” isimli eserinde şöyle demektedir:
— Kuraklık olduğu zaman birisi Peygamberimizin kabrine geldi ve kuraklık hakkında şikâyet etti. Daha sonra Peygamberimizi rüyasında gördü. Peygamberimiz ona: “Ömer’e git ve yağmur namazı kılmasını söyle.” buyurdu.
İbni Teymiye şöyle devam ediyor:
— Buna benzeyen birçok sahih rivayet mevcuttur. Bazı kimseler Resulullah’tan veya ümmetine mensub salih bir şahsiyetten dilemişler ve bu dilekleri yerine gelmiştir. Bu da çok görülen bir olaydır. Şunu bilmek gerekir ki: Resulullah’tan ve onun ümmetinden olan salih bir şahsiyetten bu dileklerin karşılanmış olması, söz konusu dileklerde bulunmanın müstehap olduğunu göstermez. Böyle bir dileğin yerine gelmesi, başında dua edilen mezardaki ölünün kerameti olarak sayılabilir.
Gördünüz mü imamınız olan İbni Teymiye bile bu hadiseyi inkâr edemiyor? Hatta Peygamberimiz (a.s.m.)’a ve salih kişilere yapılan tevessül neticesinde istenilen şeye ulaşmanın çok görülen bir şey olduğunu ve bunun kabirde yatan zatın bir kerameti olduğunu kabul ediyor.
Ancak daha sonra yanılarak, “Böyle çokça tevessül edilmesi bu işin müstehap olduğunu göstermez.” diyor ve yanlış bir hükme varıyor. Yani Hazreti Ömer’e ve sahabelere “Yaptığınız yanlıştır.” diyecek kadar ileri gidiyor.
Demek, naklettiğimiz olayın vukuunda hiçbir şüphe yoktur. İbni Teymiye dahi bunu kabul etmek zorunda kalmıştır.
Şimdi, bizlerin karar vermesi gereken bir mesele var. O mesele şudur:
Bir yerde hem Peygamberimiz (a.s.m.)’a tevessül eden hem de tevessül edeni kınamayan sahabeler var. O sahabeler ki şirk olan bir amel karşısında aslan kesilirler. Diğer yanda ise sahabeyi şirke düşmekle itham eden ve tevessüle şirk diyen ehl-i bid’a var. Bizler artık bir seçim yapmalıyız:
— Tevessüle şirk diyenler mi doğru yoksa Sahabe Efendilerimiz mi?
Biz Sahabe Efendilerimiz diyor ve onların yolundan gidiyoruz. Elhamdülillah…
Yazar: Sinan Yılmaz