53. Soru: İmam-ı mübin ve kitab-ı mübin kavramlarını açıklar mısınız?
İmam-ı mübin ve kitab-ı mübin kavramlarını Üstad Hazretleri 10. Mektup’ta izah ediyor. Bu Mektup üzerinden meseleyi mütalaa edelim. Üstadımız meseleye şöyle başlıyor:
— Kur’an-ı Hakîm’de imam-ı mübin ve kitab-ı mübin, mükerrer yerlerde zikredilmiştir. Ehl-i tefsir “İkisi birdir.”, bir kısmı “Ayrı ayrıdır.” demişler. Hakikatlerine dair beyanatları muhteliftir. Hülasa: “İlm-i İlahînin ünvanlarıdır.” demişler. (10. Mektup)
Fahreddin er-Râzî Hazretleri “kitab-ı mübin” hakkında şöyle diyor:
Kitab-ı mübin hakkında iki görüş vardır:
1. Allah’ın ilmidir.
2. Allah Teâlâ’nın, mahlukatı yaratmadan önce, malumatın (bilinecek şeylerin) keyfiyetini bir kitapta yazıp tespit etmiş olmasıdır.
Fahreddin er-Râzî Hazretleri birinci görüşü tercih eder ve kitab-ı mübinin “Allah’ın ilmi” olduğunu söyler. İmam Zeccac Hazretleri ise ikinci görüşü kabul eder ve kitab-ı mübinin “her şeyin yazıldığı kitap” olduğunu söyler.
“Kitab-ı mübin”in kitap olduğunu söyleyen müfessirler, her şeyin bir kitapta yazılmasının hikmetini şu maddelerle izah eder:
1. Bu yazı, mükelleflerin sevap ve azabı kapsayan durumlarının ihmal edilmeyeceğine dair bir uyarı içindir. Bu görüş, Hasan-ı Basrî Hazretlerinin tercihidir.
2. Bu yazı, ibret ve tesbih içindir. Melekler, olayların Allah’ın malumatına uygun olarak tıpatıp oluşlarını görerek ibret alırlar ve Allah Teâlâ’yı tesbih ederler.
3. Allahu Teâlâ’nın bütün her şeyi yazması, işin azametini ortaya koymak içindir. Yani şu nazara verilir ki: Hakkında sevabın ve cezanın söz konusu olmadığı her şey yazılıysa, ya sevap ve cezayı gerektiren şeylerin durumu nedir?
Biraz da imam-ı mübin hakkında konuşalım:
İmam Katade Hazretleri, “İmam-ı mübin, levh-i mahfuzdur.” demiş. Bir kısım âlim ise imam-ı mübini, Allah’ın ezelî ilmiyle tefsir etmiş. (Zaten bu görüşler, kitab-ı mübin için de söylenmiş.)
Bir kısım müfessir ise imam-ı mübinin “amel defterleri” olduğunu söylemiş ve kitab-ı mübin ile imam-ı mübini birbirinden tefrik etmiş.
Sözün özü şu: Bir kısım müfessir, kitab-ı mübin ve imam-ı mübin kavramlarını aynı kabul etmiş ve bunu Allah’ın ezelî ilmiyle ya da levh-i mahfuzla tefsir etmiş. Bir kısım âlim de bunları ayırıp farklı manalar vermiş. Bizler bu kadar nakille yetinip Üstad Hazretlerinin görüşünü mütalaaya geçelim.
Üstad Hazretleri 10. Mektup’ta imam-ı mübin hakkında şu ifadeleri kullanıyor:
— İmam-ı mübin, bir nevi ilim ve emr-i İlahînin bir ünvanıdır.
— İmam-ı mübin, kader-i İlahînin bir defteri, bir mecmua-i desatiridir.
Kitab-ı mübin hakkında da şöyle diyor:
— Kitab-ı mübin ilim ve emirden ziyade, kudret ve irade-i İlahiyenin bir ünvanı, bir defteri, bir kitabıdır.
— İmam-ı mübin “kader defteri” ise kitab-ı mübin “kudret defteri”dir.
— Demek, o kudret ve iradenin, küllî ve umumi bir mecmua-i kavanini, bir defter-i ekberi vardır ki her bir şeyin hususi vücutları ve mahsus suretleri ona göre biçilir, dikilir, giydirilir.
Bu ifadeleri insan üzerinde tefekkür edelim:
İnsan için iki farklı kader defterinden bahsedebiliriz. Birincisi, insanın doğumundan ölümüne kadar bütün sergüzeşt-i hayatının kaydedildiği kader defteridir. Ne zaman doğacağı, ne zaman öleceği, kiminle evleneceği, kaç çocuğu olacağı, başına neler geleceği gibi meseleler bu defterde kaydedilmiştir. Bu kader defteri “imam-ı mübin”dir.
Bundan başka bir de insanın üzerinde hakîmâne bir faaliyet vardır. İrade-i İlahiye bu faaliyete taalluk etmiş ve kudret-i Rabbaniye onu icat etmiş. Buradaki mesele şudur:
Allah’ın iradesi ve kudreti mutlaktır ve nihayetsizdir. Eğer dilerse, insanın dişi bir metre, başı iki metre olabilir. Yine kulağı yere deyip, burnu göbeğine ulaşabilir. Burada sorumuz şu:
— Bir insan yaratılacak. Bu yaratılışta kudret-i İlahiye insan üzerinde nasıl çalışacak ve irade-i Rabbaniye nasıl taalluk edecek? Bu sonsuz sıfatlar hangi dairede ve düsturlarla işleyecek? Mesela insanı nasıl bir şekilde yaratıp, hangi aza ve cihazlarla teçhiz edecek? Dişleri nasıl olacak? Boyu ne kadar olacak? Yüzü nasıl olacak? Yüzdeki uzuvları nerede olacak? Ve hakeza…
İşte bütün bunların yazılı olduğu; kudret-i İlahiyenin ve irade-i Rabbaniyenin bu yazıya göre işlediği bir kader defteri daha vardır. Bu deftere “kitab-ı mübin” denir.
Demek, imam-ı mübinde insanın yaşayacağı her şey kaydedilirken, kitab-ı mübinde insanın üzerinde faaliyet gösterecek irade-i İlahiye ve kudret-i Rabbaniyenin düsturları kaydedilmiştir.
Dolayısıyla imam-ı mübin kader defteri olurken, kitab-ı mübin kudret defteri olmuş ve kudretin faaliyetine bir sınır çizmiş. Her şeyin hususi vücutları ve mahsus suretleri bu kayda göre biçilmiş, dikilmiş ve giydirilmiş.
Üstad Hazretleri diyor ki:
“Ehl-i gaflet ve dalalet ve felsefenin ahmaklığına bak ki kudret-i fâtıranın o levh-i mahfuzunu ve hikmet ve irade-i Rabbaniyenin o basîrane kitabının (kitab-ı mübinin) eşyadaki cilvesini, aksini, misalini hissetmişler; hâşâ tabiat namıyla tesmiye etmişler, körletmişler.” (Onuncu Mektup)
Yani ehl-i felsefe, kitab-ı mübinin eşyadaki cilvesini hissetmiş ama yanılarak ona “tabiat” ismini vermiş. Demek kitab-ı mübin; bütün tabiat kanunlarının, âlemde cari bütün düsturların ve hükümlerin yazıldığı bir kitab-ı İlahîdir.
Yazar: Sinan Yılmaz