54. İhlası muhafaza için, dersi, istemeyen bir kardeşe yaptırmanın sırrı nedir?
Soru: Size şöyle bir soru sormak istiyorum: Üstad Hazretleri İhlas Risalesi’nde şöyle diyor:
— Kardeşlerinizin nefislerini nefsinize şerefte, makamda, teveccühte, hatta menfaat-i maddiye gibi nefsin hoşuna giden şeylerde tercih ediniz. Hatta en latif ve güzel bir hakikat-i imaniyeyi muhtaç bir mümine bildirmek ki en mâsumâne, zararsız bir menfaattir; mümkünse nefsinize bir hodgâmlık gelmemek için, istemeyen bir arkadaşla yaptırması hoşunuza gitsin. (İhlas Risalesi)
Buradaki “Nefsinize bir hodgâmlık gelmemek için, istemeyen bir arkadaşla yaptırması hoşunuza gitsin” ifadesini tam açabilir misiniz? Yani istemeyen bir arkadaşı seçmemizin sebebi nedir ve bu istemeyen arkadaşı seçince nefsimiz hodgâmlıktan nasıl kurtuluyor?
El-cevap: Sorunuzun iki ciheti var:
1. Nefsi hodgâmlıktan yani bencillikten kurtarmak nasıl oluyor?
2. İstemeyen bir arkadaşa ders yaptırmanın hikmeti nedir?
Önce birinci madde üzerine konuşalım:
Nefis ister ki şerefte, makamda, insanların teveccühünde ve menfaat-i maddiyede hep önde gelsin. Bütün şerefler onun olsun; makam onun olsun; insanlar onu bilsin ve onu alkışlasın; maddi menfaatler ona dönsün.
İşte insan en halis bir hizmette, yani bir mümine bir Kur’an dersi yapma ve ona nasihat etme vazifesinde kardeşini nefsine tercih ettiğinde, aslında sadece derste onu nefsine tercih etmiyor; şerefte, makamda ve insanların teveccühünde de onu nefsine tercih etmiş oluyor. Çünkü bir Kur’an hakikatini anlatmak şereftir, manevi bir makamdır ve insanların teveccühüne vesiledir. Kişi, dersi bir kardeşine yaptırmakla şerefte, makamda ve teveccühte onu kendisine tercih etmiş oluyor. Bu da ihlasın ta kendisidir.
Hem bunda halis bir uhuvvet vardır. Bu ciheti kendimden biliyorum. Şöyle ki:
Daha risaleleri yeni yeni ders yapmaya başladığım bir hengâmda -bundan otuz sene evvel- bir sohbete gitmiştim. Herhâlde nefsimin şımarıklığından olacak, dersi ben yapmak istiyordum. Ama ders bana değil başka bir abiye söylendi; dersi o yaptı. O zaman öyle kırılmış hatta öyle kızmıştım ki hâlâ hatırlıyorum… Tabii kırılmam ve kızmam haktan değil, nefsimden. Ama ben o an bunu anlayamıyordum.
Ben orada bu duyguyu yaşadığım için, dersi bir kardeşe yaptırmanın önemini; onun gönlünü kazanmak ve aramızdaki uhuvveti sağlamlaştırmak cihetiyle kıymetini şu an çok iyi anlıyorum.
Biraz da ikinci mesele hakkında konuşalım: Dersi, istemeyen bir arkadaşa yaptırmanın hikmeti nedir?
Bunu da tecrübeyle biliyorum. Üstte yazdığım, gençliğimdeki ders yapma tutkusu ve bana yaptırılmayınca kırılma hâli, bu zamanda tam tersine döndü. Asla bir ders yapmayı ve sohbet etmeyi arzu etmiyorum. Bu hâl Rahmanî mi şeytanî mi bunu da tefrik edemiyorum. Hatta risaleizah.com sitesini sırf bu hâlimden dolayı açtım. Yani “İnsanların üzerimde hakkı vardır; madem sohbete gidip ders yapmayı istemiyorum ve eğer gittiysem oradaki bir kardeşin yapmasını arzu ediyorum, o hâlde hiç değilse birikimimi bir yerde yazayım da taliplileri okusun, istifade etsin.” dedim.
Bu hâlet-i ruhiyede olan bana bazen ısrarla ders yaptırıyorlar. Bu derslerde iki şey oluyor:
1. Ders yapmayı nefsim istemediği için, nefsim işe karışmıyor ve bu sebeple ders çok lezzetli ve faydalı oluyor.
2. Üzerimdeki o atalet sanki o an için kalkıyor ve bir müddet ders yapma hususunda gönlümde bir muhabbet oluyor. Eğer o anlarda bir derse davet edilirsem keyifle gidiyorum. Eğer derse davet olmazsa bir müddet sonra tekrar eski hâlime dönüyorum.
Herhâlde Üstad Hazretleri, bu ve benzeri menfaatlerin ortaya çıkması için, “İstemeyen bir arkadaşla yaptırması hoşunuza gitsin.” ifadesini kullanmış.
En doğrusunu Allah bilir. Allah’a emanet olun.
Yazar: Sinan Yılmaz