a
Ana SayfaOn Birinci Söz17. Dördüncüsü: Lisan-ı hâl ve kâlinle Hâlıkının dergâh-ı rububiyetine ubudiyetini ilan etmektir.

17. Dördüncüsü: Lisan-ı hâl ve kâlinle Hâlıkının dergâh-ı rububiyetine ubudiyetini ilan etmektir.

On Birinci Söz’ün mütalaasına kaldığımız yerden devam ediyoruz:

Dördüncüsü: Lisan-ı hâl ve kâlinle Hâlıkının dergâh-ı rububiyetine ubudiyetini ilan etmektir. (11. Söz)

İnsanın en büyük vazifelerinden biri de dergâh-ı rububiyete karşı lisan-ı hâl ve lisan-ı kâl ile ubudiyetini ilan etmektir.

Dua iki kısma ayrılır:

Birincisi: Dil ile yapılan duadır ki buna “lisan-ı kâl” denir.

İkincisi: Hâl lisanı ile yapılan duadır ki buna da “lisan-ı hâl” denir. Lisan-ı hâlle yapılan dualar da üçe ayrılır:

1. Lisan-ı ihtiyaç ile yapılan dualar: Mesela bir çiftçinin toprağı kazması lisan-ı ihtiyaçla yapılan bir duadır. Çiftçi o hâliyle ihtiyacını Allah’a arz eder. Yine bir kuşun kanat için, bir balığın yüzgeç için, bir ağacın yaprak ve meyve için yaptığı hâlî dualar lisan-ı ihtiyaçla yapılan dualardır.

2. Lisan-ı istidat ile yapılan dualar: Bu dualar kabiliyetin lisan-ı hâliyle yapılan dualardır. Bir yumurtanın kuş olabilmek için, bir tohumun çiçek olabilmek için ve bir çekirdeğin ağaç olabilmek için yaptığı hâlî dualar lisan-ı istidat ile yapılan dualara misaldir.

3. Lisan-ı ızdırar ile yapılan dualar: Bütün ümitlerin kesildiği, bütün sebeplerin sükût ettiği, bütün umutların kaybolduğu ve son derece sıkıntılı anlarda hâl lisanıyla yapılan dualardır. Bu durumda kişi âdeta hâli ile Allah’a yalvarmakta ve bir çıkış yolu istemektedir.

Demek dua ikiye ayrılıyor: Lisan-ı kâl ve lisan-ı hâl.

Lisan-ı hâl de kendi içinde üçe ayrılıyor: Lisan-ı ihtiyaç, lisan-ı istidat ve lisan-ı ızdırar.

İnsanın vazifesi ise hem kâl lisanıyla hem de hâl lisanıyla Allah’a yalvarmak ve ona ibadet edip kulluk etmektir.

Cenab-ı Mevla bizleri, kulluğun şuuruna ulaşan bahtiyarlar zümresine dâhil eylesin. Âmin!

Yazar: Sinan Yılmaz

Paylaş:
Bu Makaleyi Değerlendirin